| Ona orasının ülke olmadığını söylemek zorunda kaldım. Wyoming'in yerini bilmiyor. | Open Subtitles | اضطررت أن أخبره أنها ليست دولة "إنه لا يعلم أين "وايومنج |
| Onu aşağıya atmak zorunda kaldım. — Bir melek gibi uçuyordu. | Open Subtitles | اضطررت أن أرميه خارجاً لقد طار مثل الملائكة |
| Son seferinde acile gitmek zorunda kaldım. | Open Subtitles | أنا لست متأكدة من هذا لقد اضطررت أن أذهب للإسعاف بعد الليلة الماضية |
| Evden erken çıkmam gerekti ama bir araba daha ayırttım. | Open Subtitles | هذا أنا. اضطررت أن أغادر باكراً، لكنني حجزت سيارة أخرى، |
| İstemiyorum. geçen sefer acile gitmem gerekti. | Open Subtitles | أنا لست متأكدة من هذا لقد اضطررت أن أذهب للإسعاف بعد الليلة الماضية |
| Çantanızdaki makasla törpüyü almak zorundaydım. | Open Subtitles | اضطررت أن أخذ مبرد الأظافر والمقص من حقيبتك |
| Sonuna kadar gitmen gerekiyordu. Anlıyorum. | Open Subtitles | اضطررت أن تكمل الطريق لآخره أنا أفهم ذلك |
| Vay canına, en son gözlerim bağlandığında garip maskeli baloda piyano çalmak zorunda kalmıştım. | Open Subtitles | يا إلهي ، آخر مرة كنت معصوب العينين فيها كانت عندما اضطررت أن أعزف البيانو في حفلة تنكرية غريبة |
| O adamlara gizlilik yemini ettirmek zorunda kaldım. | Open Subtitles | اضطررت أن آخذ قسم من هؤلاء الناس بالسرية |
| O adamlara gizlilik yemini ettirmek zorunda kaldım. | Open Subtitles | اضطررت أن آخذ قسم من هؤلاء الناس بالسرية |
| Diğer FBI ajanlarıyla kuyrukta beklemek zorunda kaldım. | Open Subtitles | اضطررت أن أقف بالصف مع باقي العملاء الفيدراليين |
| Kayboldum ve sonunda polisten rica etmek sormak zorunda kaldım. | Open Subtitles | اضطررت أن أسأل شرطي عن الطريق. لقد ضللت الطريق. |
| Üzgünüm, seni bir süreliğine kapatmak zorunda kaldım ama biraz afallamıştım ve çok şaşırmıştım. | Open Subtitles | معذرة لأني اضطررت أن أغلقك لفترة طويلة لكنني كنت فقط مصعوقاً ومندهشاً قليلاً |
| Kendim için yaptığım son derece lezzetli bir omleti atmak zorunda kaldım. | Open Subtitles | لقد اضطررت أن أصنع عجة البيض بنفسي ربما صار فيها قذائف |
| Yeni laptop aldığımda, rock'n'roll şarkı sözlerimi atmam gerekti. | Open Subtitles | عندما أحضرت جهاز الكمبيوتر الجديد اضطررت أن أتخلص من ملفات كلمات الروك اند رول |
| Ama son zamanlarda eve daha çok para göndermem gerekti. | Open Subtitles | لكني اضطررت أن أرسل المزيد من المال للبيت مؤخراً |
| Kimse beni eve davet etme nezaketini göstermediği için siz çıkana kadar beklemem gerekti. | Open Subtitles | بما أن لا أحد يتحلى بأذب الضيافة لدعوتي للدخول، اضطررت أن أنتظر خروجك |
| "Bir gün ayarlayalım," demek zorundaydım, çünkü sen onları evimize davet ettin. | Open Subtitles | كلا, اضطررت أن أقول: "فلنتفق على موعد" لأنك قمت بدعوتهم إلى منزلنا |
| Bunu yapmak zorundaydım. Başka şansım yoktu. | Open Subtitles | أنا اضطررت أن أفعل هذا لايمكننيالمجازفة. |
| Onu revire getirtmem gerekiyordu. | Open Subtitles | اضطررت أن أجلبها إلى العيادة هنا |
| Banyoya saklanmak zorunda kalmıştım. | Open Subtitles | اضطررت أن أختبأ في الحمام |
| Bütün Gestapo'yu seferber etmem gerekse bile bunu bulacağım. | Open Subtitles | و لكنني سأتوصل لحقيقة ذلك حتى لو اضطررت أن أضع الجستابو كله في حالة تعبئة |
| Aman Tanrim! Muhtemelen elden nakit ödemek zorunda kaldin. | Open Subtitles | ربما اضطررت أن تدفعي لهم نقداً بيديك... |