O anda, bir düşünce aklımda netleşti: Arkadaşlarımın hepsi birer fiyaskoydu. | TED | في تلك اللحظة، أصبحت لدي اعتقاد واضح في ذهني: كل أصدقائي كانوا فاشلين. |
Ama bir düşünce ekolüne göre etkili dışavurum kurbanı... | Open Subtitles | لكن, هناك مجموعة من الناس لديهم اعتقاد ... أن لقد بدأ |
Paris'te soygun yapmaya çalışan aynı ekibin... ..Shreveport'taki bu heykeli çalmayı deneyeceklerine inanmak için makul sebepleri var. | Open Subtitles | ان لديهم سبب في اعتقاد ان نفس طاقم لصوص الفن المحنكين الذين حاولو سرقة التمثال من باريس |
Bir kızın yaşından daha büyük olduğuna inanmak ona daha kaba davranılmasına, bir hata yaptığında hemen kınanmasına ve zarar gördüğünde kendisinin suçlanmasına yol açar. | TED | ويمكنُ أن يقود اعتقاد الفتاة أنها أكبر من عمرها الحقيقي إلى معاملة أقسى، وتوبيخ فوري عندما ترتكبُ الأخطاء وإلقاء اللوم على الضحية عندما تتعرض إلى الأذى. |
Ama Jake, insaniyete benden biraz daha fazla inanıyor. | Open Subtitles | لكن جاك لديه اعتقاد اكثر بالامور الانسانية اكثر منى |
Bir fikri değiştirebilirsin. Bir inancı değiştirmek ise hileciliktir. | Open Subtitles | انت ممكن ان تغيرى فكرة اصعب من ان تغيرى اعتقاد |
Ama ticaretin halkınıza ilerleme sağlamaya yeteceğini düşünmek gerçeği yansıtmaz. | Open Subtitles | إنه اعتقاد بعيد المنال قليلاً أن تظن أن التجــارة وحدها ستجلب التقدم لشعبك |
Artık ülke kavramı yok. O düşünce geçmişte kaldı. | Open Subtitles | لم يعد هناك دول هذا اعتقاد قديم |
- Çünkü bu korkutucu, boktan bir düşünce! | Open Subtitles | هذا اعتقاد ثاني مخيف |
- Çünkü bu korkutucu, boktan bir düşünce! | Open Subtitles | هذا اعتقاد ثاني مخيف |
Neşe verici bir düşünce.. | Open Subtitles | هذا اعتقاد مبهج |
Yani şüpheleniyorsun ama inanmak istemiyorsun. | Open Subtitles | كنت اشك فيه ولكن رفضت اعتقاد ذلك |
Özel bir hediye olduğuna inanmak hoşuma gidiyordu. | Open Subtitles | أحبّ اعتقاد أنها هدية استثنائية |
Galactica'daki patlamadan bir Cylon ajanının sorumlu olduğuna inanmak için geçerli sebeplerimiz var. | Open Subtitles | لدينا اعتقاد ان عميل (للسلونز) كان المسؤل عن.. الانفجارات علي متن (جلاستيكا).. |
Kıza gelince herkes onun çıldırıp cadı olduğuna inanıyor. | Open Subtitles | أما بالنسبة إلى الفتاة يسود اعتقاد أنها اصبحت ساحرة وبشيء كالجنون |
Kıza gelince herkes onun çıldırıp cadı olduğuna inanıyor. | Open Subtitles | أما بالنسبة إلى الفتاة يسود اعتقاد أنها اصبحت ساحرة وبشيء كالجنون |
Doğru tür enerjiyi salarak ve onu düzgün noktaya nişanlayarak etkili bir şekilde bunu başaracağına inanıyor. | Open Subtitles | على اعتقاد أنّه بإطلاق الطاقة الملائمة، وتوجيهها للنقطة الصحيحة بالضبط، فإنّه سينجح بالعبور. |
Ama Jake'in insanlığa olan inancı benimkinden fazla. | Open Subtitles | لكن جاك لديه اعتقاد اكثر بالامور الانسانية اكثر منى |
Bunu yel değirmeni tasarımındaki ilerlemeler matematik temelli yeni bilim ve bilimin kullanışlı olması gerektiğini düşünen Simon Stevin gibi insanların inancı sağlamıştı. | Open Subtitles | دعمت هولندا التحديثات في طاحونات الهواء و العلم الجديد المبني علي الرياضيات و اعتقاد ستيڤن وأمثاله |
Bu kadar yıl sonra, biz henüz çocukken olmuş bir olay yüzünden, birisinin bizden intikam almaya çalıştığını düşünmek biraz çılgınca. | Open Subtitles | انه اعتقاد غريب ان تفكر ان بعد كل هذه السنوات شخص ما يخطط للانتقام منا لشئ حدث عندما كنا اطفال |
Diğer yanında ise kendi çevrenizdeki insanların birtakım dış gruplardan doğuştan daha üstün olduğuna dair görüşler ve bu gruplarla sosyal etkileşime girmekten kaçınma vardı. | TED | ولكن في الطرف الآخر هناك أشياء مثل اعتقاد أن "داخل مجموعتك" هي بطبيعتها متفوقة على "خارج مجموعة" ما أو تجنب التفاعل الاجتماعي مع هؤلاء الآخرين. |