Babamın ona bir şey veremeyeceğini biliyor olmalı." | Open Subtitles | لابد وانه يعرف بان والدي لن يستطيع اعطاءه اي شي. |
Böyle bir iyiliğin ona hiç faydası olmaz. | Open Subtitles | لكن اعطاءه ترقية مثل هذه لَنْ يُساعدَه في أية حال. |
Herkes çok seviyor onu. ona, 'Barack' diye anılan, kendi tatil gününü vermeyi düşünüyorlar. | Open Subtitles | هم يحبون هذا الرجل ويريدون اعطاءه يوم عطلة رسمي بإسمه |
Şu aceleciliğini yatıştırmak için birkaç sakinleştirici ilaç yazabilirsiniz. | Open Subtitles | يمكنكِ اعطاءه بعض المهدئات لكي يقلل من الحماس المفرط لديه |
Korkarım elimizdeki tek alternatif ilaç tedavisine başlamak. | Open Subtitles | أخشى ان الخيار الوحيد الباقي هو اعطاءه الدواء الذي حدثتك عنه |
Onu yerleştirecekleri bir tesis olmadığı için olası bir katliamı önlememek için derhâl ilaç gerektiğini söyleyeceğim. | Open Subtitles | ويكمنه ان يستشيط بأي لحظة ولأن ليس هنالك منشأة لحجزه عليه اعطاءه االدواء متى ما استطاع 401 00: |
Çok gergindi, ona sakinleştirici vermeyi düşünmüştüm. | Open Subtitles | كان متوتراً, فكرت في اعطاءه بعض المنبهات. |
Çinliler ona sığınma sağlayacak ve dokunulmaz olacak. | Open Subtitles | سيضمن الصينيون اعطاءه ،حق اللجوء وسيكون غير قابل للمساس |
Vücutçuların steroit kullanması gibi ona bir doz testosteron verebiliriz. | Open Subtitles | ربما اعطاءه كمية من التيستيستيرون مثل اصحاب كمال الاجسام مع منشطاتهم |
Artık onunla bir şey yapmak istemeyince o zaman ona nasıl tecavüz ettiğimi haykırmaya başladı. | Open Subtitles | حينها بدأ بالكلام عن كيفية اغتصابي له بعد عدم رغبتي في اعطاءه المزيد |
ona yardım eden insanlardan çok daha hızlı olmasıymış. | Open Subtitles | الركض اسرع من الناس الذين حاولون اعطاءه بعض الاوراق |
ona her gün 2 iğne yapmakla ben görevliyim. | Open Subtitles | انا مسؤوول عن اعطاءه حقنتين باليوم |
Acıları için ona bir şey veremez misin? | Open Subtitles | الا يمكنك اعطاءه شي من اجل الالم؟ |
Sadece ilaç vermek değil konu. | Open Subtitles | ليس فقط اعطاءه الدواء ... والذي هو |