Burada kişiler, ellerinin sanal gerçeklikteki versiyonlarını görüyorlar, elleri kalpleriyle aynı tempoda ya da farklı tempoda kırmızı olarak yanıp sönüyor. | TED | وهنا، يرى الناس نسخة افتراضية مصورة لأيديهم ، التى تومض بالأحمر و تنطفئ، إما بنفس وقت نبضات القلب أو بوقتٍ آخر. |
Yasa dışı sitelerin sanal şehri, istediğin her şey isimsiz bir şekilde alabilirsin. | Open Subtitles | مدينة افتراضية لمواقع غير قانونية حيث يتم فيها شراء أي شيء بشكل مجهول |
Tasarımcılar, fikirlerini doğrudan 3D ortamda hayata geçirebilir, ve cerrahlar, ekranın altındaki sanal organlar üzerinde pratik yapabilir. | TED | يستطيع المصممون جعل أفكارهم مادية بشكل ثلاثي الأبعاد مباشرة، ويستطيع الجراحون التدرب على أعضاء افتراضية تحت الشاشة. |
Reddedişinde, Armstrong kendini durumdan tümüyle soyutlayarak başka birine odaklı varsayımsal bir durum anlatmıştır. | TED | في إنكاره، وصف ارمسترونغ حالة افتراضية مركزًا على شخصية أخرى مقصيًا نفسه من الحالة كليًا |
Sayın hâkim Chicagolu saygıdeğer rakibim, bu Farazi sorularıyla konuyu dağıtıyor. | Open Subtitles | الذين يمكنك دعوتهم على العشاء ؟ يا سيادة القاضى ، إن معارضى المحترم من شيكاغو يقوم ببعثرة المسألة بأسئلة افتراضية |
sanal bir dünyaya sanal bir dil ile girdiniz. | TED | لأنكم هنا دخلتم عالما افتراضيا بلغة افتراضية |
Malcolm Gladwell'in, günümüz eylemcileri zayıf sanal bağlar oluşturuyor iddiası da doğru değil. | TED | وليس من الصحيح أيضًا كما زعم مالكوم جلادويل أن متظاهري اليوم يشكلوا علاقات افتراضية أضعف. |
Aslında bu, 1955'te geçen sanal bir gerçeklik. | TED | بالأساس، يمثل هذا الواقع بطريقة افتراضية لعام 1955 تقريبا. |
Bunu yapabilirsek, bunları sanal bir müzeye koyup hikayesini anlatmamız mümkün olabilir. | TED | لو استطعنا فعل ذلك، ربما أمكننا وضعها في متاحف افتراضية لإخبارنا تلك القصة. |
Olan şey şuydu birbirlerine ejderha öldürme puanı dedikleri sanal para ödediler. | TED | الذي حدث هو أنهم دفعوا لبعضهم البعض عملة افتراضية أسموها نقاط قتل التنين. |
Bilgisayar, veri tabanından bilgileri alır... ve başlığa aktarılan, sanal bir ortam oluşturur. | Open Subtitles | الكمبيوتر يستيقظ البيانات وبناء بيئة افتراضية انه المشاريع في خوذة. |
Ona yardıma gideceğimi bile bile tuzağını kurdu sonra bizden kurtulmak için o sanal deneyimi yaşattı. | Open Subtitles | وقد وضع فخ له ثم تصيب لنا مع تلك التجربة افتراضية للتخلص منا. |
sanal gerçeklik oyunları oynayan felçlilerin oynamayanlara oranla daha fazla gelişme gösterdiğini biliyor muydunuz? | Open Subtitles | هل كنت تعرف ان مرضى السكتات الذين يلعبون العابا افتراضية حقيقية يظهرون تقدما ملحوظا في التعافي اكثر ممن لا يلعبون؟ |
sanal şehirler ve kasabalar nükleer silahla vurulamaz. | Open Subtitles | . اعني مدن وبلدات افتراضية , ولايوجد اي شي قد تعرض لضربة نووية حسنا.. |
- Güzel. Yer tespit programını çalıştırıyorum. Sen güvenli bir sanal ağ oluştur. | Open Subtitles | سأقوم بفتح بروتوكول تحديد المكان قومي بتجهيز شبكة افتراضية آمنة |
Aslında yapacağım şey, dış görünüş olarak kullanılacak imgen için görüntünü tarayıp sanal bir kopyanı oluşturmak olacak. | Open Subtitles | انا سوف اقوم بفحص الصورة الخاصة بك للافاتار الخاص بك الذي هو ، في جوهره ، نسخة افتراضية منكِ جسديا. |
Bu nedenle her ikisi de sadece varsayımsal gelecek senaryoları vardır. | Open Subtitles | لأن تلك هي كلا السيناريوهين مجرد افتراضية في المستقبل. |
varsayımsal sorunuza varsayımsal olarak cevap vereceğimizi belirteyim. | Open Subtitles | أفهم أن سؤالك الافتراضي يحتاج إجابة افتراضية بدقة |
Bana Farazi sorular sormayı kesin. | Open Subtitles | توقف عن سؤالي أسئلة افتراضية أنا مشغول جداً |
Suç saldırganını bulmak için saptadığım suçlu profilini temel alarak varsayıma dayalı kanıt tasfiye rotası belirledim. | Open Subtitles | لقد فعلت ذلك افتراضية كيف يتخلص المجرم من الأدلة استناداً إلى الشخصية الإجرامية للقاتل من الجريمة، |
Makul bir varsayım yani. | Open Subtitles | انها افتراضية معقولة |
Eğer bir kadın... sen değil, hayali bir kadın benimle birlikte bütün bunları aşabilirse çok iyi bir koca olacağıma inanıyorum. | Open Subtitles | اذا امرأة... ليس انت... بل امرأة افتراضية |