Bu fotoğrafta gecekondu bölgesinde sinirli bir topluluk onu çevreliyor. | TED | في هذه الصورة حشد معاد في الأحياء الفقيرة المحيطة به. |
Jeroen Koolhaas: On yıl önce Rio'ya gecekondu hayatı ile ilgili bir belgesel çekmek için geldik. | TED | قبل عشر سنوات قدمنا إلى ريو لتصوير فيلم وثائقي عن الحياة في الأحياء الفقيرة |
Uyuşturucu lordları tarafından kontrol edilen Varoşların karışık bir tarafı yok | Open Subtitles | شيء معقد حول أحد الأحياء الفقيرة التي يسيطر عليها تجار المخدرات. |
Etraf sessiz çünkü varoşlarda herhangi bir kavga gürültü yok. | Open Subtitles | الحارة هادئة الآن بسبب عدم وجود حروب بين الأحياء الفقيرة |
Demek istiorum ki kenar mahalleler bazen gerçekten çözüm olabilmektedir. Eğer onlarla ilgilenirseniz Eğer kenar mahallelere kamu düzeni uygularsanız. | TED | أعني ، احياناً يمكن أن تكون الأحياء الفقيرة بالفعل حلاً ، إذا تعاملت معها إذا وضعت سياسية عامة داخل الاحياء الفقيرة |
Yeni Delhi'nin varoşlarında bir duvara bir bilgisayar gömdüm. | TED | قُمْت بوضع جهاز كمبيوتر في جدار إحدى الأحياء الفقيرة في نيودلهي. |
Ama yozlaşmış polisler varoşları işgal etmeye başladıktan sonra satıcılar geri gelemedi | Open Subtitles | لكن عندما الشرطة الفاسدين يبدأون في إحتلال الأحياء الفقيرة التجار لم يعودوا |
Bu benim, dünyanın en büyük varoşlarından birinin olduğu Hindistan'ın Bombay şehrindeki bir binanın çatısından çektiğim bir fotoğraf. | TED | هذه صورة إلتقطتها حينما كنت واقفاً على سطح أحد المنازل لواحدة من أكبر الأحياء الفقيرة في العالم في مدينة بومباي بالهند |
Yani Irak'a 600 defa çıkarma yaptığını yoksul mahallelerdeki çocuklar için fakirlikten kurtuluş yolu olarak uçuş okuluna girme programı başlattığını ve Krav Maga bildiğini, üçüncü derece siyah kuşak sahibi olduğunu da biliyorsun. | Open Subtitles | وأطلقت برنامجًا لأطفال الأحياء الفقيرة في المدينة ليرتادوا مدرسة الطيران كوسيلة للخروج من دائرة الفقر كما أن لها مهاراتٍ في فن الدفاع عن النفس (كارف ماجا) |
Güney Afrika'da, Cape Town'da, Philippi'nin yerel halkı gecekondu mahallesinin tek beton duvarını sundu. | TED | في جنوب أفريقيا، في كيب تاون،. المجتمع المحلي من فيلبي عرض علي الجدار الخرساني الوحيد في الأحياء الفقيرة. |
Neticede, gecekondu mahallesi ciddi bir konut yetersizliği ve gelir adaletsizliğine organik bir tepkiden başka nedir ki? | TED | بعد كل ذلك، ماذا تكون الأحياء الفقيرة إلى جانب الاستجابة العضوية للعجز الحاد في المساكن وعدم المساواة في الدخل؟ |
Dört saat sonra, deniz üzerinde gecekondu evlerine ait ahşap parçaları dağılmıştı. | TED | و تناثرت قطع الخشب على مدى أميال في البحر لعدة ساعات بعد ذلك و كل هذا أتى من البيوت في الأحياء الفقيرة |
Varoşların gayrıresmi topluluklar olduğunu duymuştuk. | TED | ونعلم الآن بأن الأحياء الفقيرة هي عبارة عن مجتمعات من العامّة |
Varoşların kurbanı olan güzel kızlar hakkında bir Pazar eki çıkarabiliriz. | Open Subtitles | ويمكننا عمل ملحق أضافى الأحد قصص عن الفتيات الجميلات الذين هم ضحايا الأحياء الفقيرة مع صورة بثلاثة ألوان |
varoşlarda para varsa, işler iyidir ve sistemdeki herkes rüşvet alır. | Open Subtitles | في الأحياء الفقيرة ، المال يتدفق الصفقات تغلق والنظام يفرض ضرائب |
Uyuşturucu satıcılarının, polisin ve milislerin varoşlarda bu kadar insan öldürmelerine şaşmamalı. | Open Subtitles | هناك تجار ورجال الشرطة والميليشيات... قتلوا الكثير من الناس في الأحياء الفقيرة |
kenar mahalleler, yoksulluk ve tutku üzerine dikkate değer bir yorumdur. | TED | كان تعليقاً رائعاً على الأحياء الفقيرة, والفقر، والطموح. |
Şehirdeki kenar mahallelerde kız çocukları uzak durma eğilimdeydi. | TED | في الأحياء الفقيرة في المدن، مالت الفتيات على البقاء بعيداً. |
Hatta Hindistan’in varoşlarında bile taşra çocuklarının yuzde 50`si özel okullara gidiyorlar. | TED | وحتى في الأحياء الفقيرة في الهند أكثر من 50% من أطفال المناطق الحضرية يرتادون مدارس خاصة |
Sen rıhtımı alıyorsun sen de varoşları. Sizi hapse atana kadar, anlaşmamız bu. | Open Subtitles | أنت لك في الأرصفة وأنت في الأحياء الفقيرة هذا هو الإتفاق حتى أتمكن من إيجاد دليل ضدكم |
Hindistan'ın en büyük varoşlarından biri. | Open Subtitles | انها واحدة من أكبر الأحياء الفقيرة في الهند |
Yani Irak'a 600 defa çıkarma yaptığını yoksul mahallelerdeki çocuklar için fakirlikten kurtuluş yolu olarak uçuş okuluna girme programı başlattığını ve Krav Maga bildiğini, üçüncü derece siyah kuşak sahibi olduğunu da biliyorsun. | Open Subtitles | {\pos(190,230)}وأطلقت برنامجًا لأطفال الأحياء الفقيرة في المدينة {\pos(190,230)}ليرتادوا مدرسة الطيران كوسيلة للخروج من دائرة الفقر {\pos(190,230)}كما أن لها مهاراتٍ في فن الدفاع عن النفس (كارف ماجا) |
Haftalardır arka semtlerde dolaştığı hakkında söylentiler var, fakat annen haricinde görgü tanığım yoktu. | Open Subtitles | كانت هناك إشاعات حولها تحوم حول الأحياء الفقيرة لأسابيع، لكني لم أكن مقتنعة من شاهد العيان حتى حصول ذلك لأمك. |
Ev ve sokak numaraları olmayan gecekonduda yaşayan hastaları nasıl takip edecektik? | TED | كيف نتابع المرضى الذين يعيشون في الأحياء الفقيرة بدون أرقام الشارع والمنزل؟ |
Ben ise gelecek altı ay içinde daha şişko ve sinirli olacak olan, varoşlardan gelme, maaşı düşük, hamile bir hemşireyim. | Open Subtitles | وأنا ممرضة سوداء حامل تتقاضى القليل ومن الأحياء الفقيرة وبعد 6 شهور سأصبح أكثر بدانة وغضباً |
Güneydoğu Asya'nın gecekondu mahallelerinde suç oranları artmaya devam ediyor. | Open Subtitles | الجريمة في ازدياد في في عدد من الأحياء الفقيرة في جميع أنحاء جنوب شرق اسيا |