Tamam, bu muhtemelen en iyi şansımız. Şu iki yayıcılar en zayıf olanlar. | Open Subtitles | حسناً , ربما يكون هذا هو الرهان الأفضل لدينا هذين الباعثين هما الأضعف |
Ve sonra sarışın She-viper* gibi en zayıf zamanında ona saldırdı. | Open Subtitles | وكسيدة شقراء مثل أفعى سامة، وجّهت ضربتها وهو في حالته الأضعف. |
Sekste neden adam değil de kadın zayıf olarak adlandırılıyor? | Open Subtitles | وقالت لماذا هي امرأة المشار كما الجنس الأضعف وليس رجلا؟ |
Dört temel güç içerisinde en az anlaşılanı ve en zayıf olanı o ve ne olduğunu, neden var olduğunu kimse bilmiyor. | TED | إنها الأقل فهماً بين القوى الأربعة الأساسية, وهي الأضعف ولا أحد يعلم ماهيتها, أو سبب وجودها فعلاً. |
İnsan savaştan güçsüz taraf olduğu için kaçar. Savaşı, güçlü taraf olduğu için kazanır. | Open Subtitles | إنه يهرب لأنه الأضعف و ينتصر لأنه الأقوى |
Hepsi tuzağa düşürüldü. Büyük olanlar, zayıfları seçiyor. | Open Subtitles | مربوطة ببعضهم هكذا الوحدات الأكبر تختار الوحدات الأضعف |
Bir kağıt parçasını alıyorsunuz zayıf olan elinizi kullanarak içine katlıyorsunuz, bana göre sol elim. | TED | الفكرة تتمثل بالتقاط قطعة من الورق وطيّها من الداخل باستخدام يدك الأضعف بالنسبة لي اليد اليسرى |
Puan kaybetmekten ya da zayıf biri olmaktan korkuyorsun. | Open Subtitles | أنتِ تخشين أن تخسري رصيدك تخشين بأن تكوني الطرف الأضعف |
Ve zayıf olanı düşünmeden seviyor. | Open Subtitles | و الأضعف هو الّذي دائما ما يحبّ بدون حسابات |
Vahşi hayata girince, zayıf türün yok edilmesi kaçınılmaz. | Open Subtitles | عندما قدمت الأنواع المدمرة في نظام بيئي مغلق إنقراض الأنواع الأضعف كان حتميا ً |
Hangi hayvan zayıf olanın kaçmasına izin verip, güçlü olana saldırır? | Open Subtitles | أي حيوان سيهاجم الأقوى ويترك الأضعف ليهرب؟ |
Kuzey Amerika'ya özgü 4000 türden hiçbiri zayıf olan korunmasızken, güçlüye saldırmaz. | Open Subtitles | ليس أي من ال 4,000 نوع التي تعيش بشمال أمريكا.. ستهاجم الأقوى حين يكون الأضعف متاحاً. |
Danny en zayıf halka, irademizi kırmak istiyorlar. | Open Subtitles | داني، الوصلة الأضعف , هم اريد يَكْسرُنا. |
Aslında bu turda 3 yanlış cevapla en zayıf halka Broff'du. Ama buna oylar karar verir. | Open Subtitles | في الحقيقة، كان بروف هو الحلقة الأضعف في . هذه الجولة، لأنه أخطأ ثلاث مرات، لكن التصويت هو ما يهم |
Bu da gösteriyor ki ister küçük, ister zayıf olun, ister sahadaki en kötü oyuncu olun, ama size işe yaramadığınızı ve vazgeçmenizi söylerlerse yapacağınız tek şey oyuna devam etmektir. | Open Subtitles | وهذايعني يمكنأنتكونالأصغر يمكن أن تكون الأضعف يمكنأنتكونأسوألاعب بالملعب |
Ben de bakmaya gelmiş olan, küçük, zayıf kurbanlardan birisini seçiyorum. | Open Subtitles | وأنا ألفت نظر إحدى الفتيات الأضعف والأصغر أنا طبيب |
zayıf zihinli olanlar ilaçlarınız ve bize verdiğiniz eğitim sayesinde o şekilde kalacaklar. | Open Subtitles | العقول الأضعف بيننا ...ستبقى على ذلك الطريق شكرا لأدويتك... والتدريب الذي أعطيته لنا |
En zayıf halkayla evlen ve işin bitsin. Yaptığı şey bu. | Open Subtitles | تزوج الحلقة الأضعف وانت حمقاء هذا ما تقوله |
Hepsi zayıf düştü ve en zayıfın ölmesine göz yumamadılar, böyle hassaslaşmamızı da İngilizler kullandılar, bizi kandırdılar. | Open Subtitles | لقد ضعفوا جميعا و لم يدعوا الأضعف يموت .. و الذي جعلنا عرضة لخداع البريطانيين |
Satrançta en güçsüz taş bile çok daha güçlü taşlara karşı kazanabilir. | Open Subtitles | في الشطرنج, حتى القطعة الأضعف يمْكن أنْ تكْسب القطع الأقوى |
Bir kahramanın görevinin, kendinden zayıfları korumak olduğunu söyledi. | Open Subtitles | كان يؤمن بأن واجب البطل المقدس هو حماية الأضعف منه |
Tamam bu ateş topu her neyse en zayıfı alıyor ve sıradaki ben olmayacağım. | Open Subtitles | مهما كانت تلك النار فهي تأخذ الأضعف وأنا لن أكون التالي |
Ve Witherspoon, senin en zayıfımız olduğunu herkes biliyor. | Open Subtitles | و أنت يا (وزرسبون)، الجميع يعرف بأنك الحلقة الأضعف |