Kazara annelik bir kadının başına gelebilecek en güzel şeydir. | Open Subtitles | الأمومة العرضية هي الشيءُ الأعظمُ الذي يمكن أن يحدث للمرأة |
Ahmaklar der ki; en büyük başarı tekerlek ve alfabedir. | Open Subtitles | يَقُولُ الحمقى ان إنجازاتُه الأعظمُ كَانتْ العجلةَ والأبجديةَ. |
Cole Turner dünyanın en iyi avukatıdır. | Open Subtitles | كول ترنر المحامي الأعظمُ إجمالاً العالمِ. |
Bu otlaklar bir zamanlar gezegendeki en büyük sürüleri besliyordu. | Open Subtitles | هذا المرعى الغنيِ يدعم القطعانُ الأعظمُ التي شاهدها كوكبِنا. |
Luther Boggs'a gelince, o, yalanların en büyüğü. | Open Subtitles | أما بالنسبة إلى لوثر بوغز... هو الأعظمُ مِنْ الأكاذيبِ. |
İzleme, bize karşı kullandıkları en büyük araç. | Open Subtitles | المراقبة أداتُهم الأعظمُ ضدّنا |
Şİmdiye kadar ki en büyük Kraliyet filidir. | Open Subtitles | وهو الأعظمُ الفيل الملكي أبداً. |
Güney Amerika'dan gelen zengin okyanus akıntılarıyla beslenen Bonaire tüm Karayip adaları içinde en geniş resif balıkları çeşitliliğine sahip olanıdır. | Open Subtitles | غذيت بتياراتِ المحيطِية الغنيةِ التي تَتدفّقُ مِنْ أمريكا الجنوبية , بونير عِنْدَها التَشْكِيلةُ الأعظمُ لسمكِ الشعبة المرجانيةِ لأيّ جزيرة كاريبية. |
en büyük hazinem. | Open Subtitles | انة كنزُي الأعظمُ. |
en harika duygulardan biri olsa gerek. | Open Subtitles | ذلك الشعور الأعظمُ. |
Bu hayatımdaki en muhteşem an. | Open Subtitles | هذه اللحظةُ الأعظمُ حياتِي. |
Şeye benziyor lunaparkta küçük bir çocuksun ve hayatının en güzel zamanlarını geçiriyorsun. | Open Subtitles | هو مثل... عندما أنت a طفل في مدينة ملاهي... وأنت سَيكونُ عِنْدَكَ الوقتُ الأعظمُ. |
Tüm zamanların en harika eş değiştirme partisi. | Open Subtitles | هو حزبُ الأعظمُ swingers كُلّ الوقت. |
en değer verdiğim şey bu! | Open Subtitles | كنزيَ الأعظمُ هو هذا |
Karaciğer insan vücudunda en çok yenilenen organdır, canlı vericiden alınan küçük parça birkaç haftada normal boya ulaşır. | Open Subtitles | الكبد لَهُ المجدّدُ الأعظمُ قدرة أيّ عضو في الجسمِ الإنسانيِ وa جزء مَزْرُوع مِنْ a متبرع حيّ سَيَنْشأُ على الحجمِ الكاملِ في إسبوعين. |