| Uçaklarımızın yaylalardan, eroinin üretildiği Vientiane'ye afyon taşımak için kullanıldıklarından şüpheleniyoruz. | Open Subtitles | نشك أن طائراتنا تستعمل لنقل الأفيون من المناطق المرتفعة الى فيانتياتن |
| Pamuk, afyon, çelik ve şimdi de silahlar ve kimyasal silahlar. | Open Subtitles | في القطن و الأفيون و الحديد ثم السلاح و الأسلحه الكيماويه |
| Robert Hooke, sağlığını günlük dozda pelinotu, afyon, cıva gibi bazı kötü alışkanlıklar yüzünden mahvederek yıllar önce ölmüştü. | Open Subtitles | مات روبرت هوك ولكن قبل سنوات من موته دهور صحته بنفسه بعادات سيئة جرعات يومية من الإفسنتين, الأفيون والزئبق |
| Bir Çin keş hanesi işlettiğimden beri ilk defa bu kadar uyuşturucu görüyorum. | Open Subtitles | لم أر كل هذه المخدرات منذ كنت أدير بيتاً لشرب الأفيون الصيني |
| Usta afyon mağaralarına yangını söndürmeye gittiğimizde, fakirler para kasasına hücum etti | Open Subtitles | سيدي حين ذهبنا لاخماد، النار على أوكار الأفيون الفقراء داهمت قبو المال |
| Asya'daki tek büyük işletme, iş hayatına Çin'e afyon kaçakçılığı yaparak başladı. | Open Subtitles | أكبر عمل فردي في آسيا بدأ عن طريق تهريب الأفيون إلى الصين. |
| Dünyadaki Haşhaş, afyon ve eroinin %80-%90 arasında değişen oranı Afganistan'dan çıkıyor. | TED | 80 إلى 90 فى المائة من الخشخاش فى العالم، الأفيون والهيروين يأتى من أفغانستان. |
| Ama toplumsal destek olarak düşündüğümüz şeylere bu afyon (opioid) ve aşırı doz krizi ortasında yeni bir acil durum eklendi. | TED | لكن ما نفكر فيه بخصوص دعم المجتمع يأخذ منحنى طارئا جديدا عنذما تنخرط في تعاطي الأفيون بجرعة مفرطة. |
| Bu hareket, iki ulus arasındaki ilk afyon savaşını tetikledi. | TED | قامت حرب الأفيون الأولى بين الدولتين نتيجة هذا التصرف. |
| 1858 Çin'de afyon savaşlarında İngiliz Güçlerinin zaferinin de senesiydi. | TED | عام 1858 في الصين كان الانتصار في حرب الأفيون من قبل القوات البريطانية. |
| Görev mülkünün ücra bir bölümünde afyon yetişiyordu. | Open Subtitles | إن الأفيون كان ينمو في قطعة بعيدة من أرض الإرسالية التبشيرية |
| Buna laudanum diyorlar, afyon ve alkolden bir solüsyon. | Open Subtitles | ما تلك؟ يطلقون عليه الأفيون محلول من الأفيون والكحول |
| Sana, afyon ticaretimize burnunu sokan herkese... korku salacak miktarda cephane getirdim. | Open Subtitles | أحضرت لك ترسانة ستثني أي شخص عن التدخل في تجارة الأفيون الخاصة بك |
| Öyle bir ülke ki afyon üreterek savaşı finanse etmenin en kolay yolu. | Open Subtitles | البلاد .. حيث توزيع الأفيون أصبح أسهل الطريق لتمويل الحرب |
| Patron seni afyon ülkesinin kalbine yerleştirmiş. | Open Subtitles | رئيسك اختار مكان مناسب في قلب مناطق الأفيون |
| Burada kimse afyon ticaretine girmeden savaşı kazanamaz. | Open Subtitles | لا أحد يفوز في حرب هنا من دون أن يتحمك بتجارة الأفيون |
| Kardeşimle halamın yanında kalmak için Hawaii'ye gittik... Kardeşim uyuşturucu işine bulaştı. | Open Subtitles | فذهبت انا وأخي للإقامة مع عمتي في مزرعتها في هاواي وتحول أخي الى زراعة الأفيون |
| Bu aşamada, her üç Amerikalı birlikten birinin, Opium veya eroini denediği tahmin ediliyor. | Open Subtitles | في هذه اللحظة، تم التصريح بأن ثلث جنود الجيش الأمريكي يتعاطون الأفيون والهيروين |
| Eroin afyondan daha yüksek doz uyuşturucu içeriyor ki bu da müşterileri daha çok memnun eder. | Open Subtitles | الهيروين يوصل جرعة أكبر من المخدر للدماغ أكثر من الأفيون وهذا يخلق زبونا سعيدا. |
| Buraya kadar geliyorsun ve bhaang içmiyorsun, bu utanç verici. | Open Subtitles | ! جئت إلى (يو بي) ولم تجرب الأفيون إنه عار |
| Bu işten sonra esrar içip, Kunta Kinte'yi seyredip, seni tekmeyeleyeceğim. | Open Subtitles | عندما ينتهي هذا،سأقوم بتدخين الأفيون أراقب ساعتين من الجذور،وسأقوم بركل مؤخرتك |
| Bunun bir iş görüşmesi olduğuna inanıyor ve afyona olan düşkünlüğü bilindiğinden suç ortağı, onu Kızıl Ejder'e götürüyor. | Open Subtitles | معتقداً أنه ذاهب لمقابلة عمل و من المعلوم ضعفه أمام الأفيون قام الشريك بأخذه إلى التنين الأحمر |
| Afyonu Manchukuo'daki herhangi bir yerden satın alabilirsin. Kes sesini. | Open Subtitles | يمكنك أن تشتري الأفيون من أي مكان في مانشو كيو |
| Çünkü senin hayallerin insanların afyonlu kek yedikten sonra kurdukları hayallere benziyor. | Open Subtitles | لأنك يوجد لديك أحلام من النوع الذي يصيب الناس بعد أن يضعوا الأفيون في الكعك |
| Anlamalısın, Afyonun dağıtımını bizzat ben yapıyorum... ama kızları almak için döneceğim. | Open Subtitles | اغهم, سأقوم بتوصيل الأفيون شخصيا لكنني سأعود لأخذ الفتيات |
| Ona ne istersen de ama fabrikayı çalıştırmak için petrolü olmazsa haşhaşımız işlenemez. | Open Subtitles | نادها بما تشاء. صناعة الأفيون لدينا لا يمكنها أن تتم بدون النفط الذي نأخذه منها |