| Bu kasabadaki bazı insanlar neden işleri daha da kötüleştiriyor? | Open Subtitles | لماذا بعض الناس في هذه المدينة يجعلون الأمور أكثر سوءا؟ |
| Ya da sen boynunu kırarak işleri daha heyecanlı hale getirebilirsin. | Open Subtitles | أو بإمكانك جعل الأمور أكثر إثارة قليلاً بكسر عنقك |
| Yani senin çözümün de, daha fazla yatırıp işleri daha da batırmak mı? | Open Subtitles | إذاً فحلك هو أن تخاطر بالمزيد وتجعل الأمور أكثر سوءاً؟ |
| Biliyor musun bu sefer gerçekten işler daha kötü olamaz diyeceğim. | Open Subtitles | ، أتعلم . سأقول لايمكن أن تسوء الأمور أكثر من ذلك |
| Bu yüzden beni birkaç dakika sabırla dinleyin ve eminim günün sonunda her şey daha açık ve anlaşılır olacak. | TED | لذلك تحملوني لدقائق معدودة واعلموا أنه بعد هذا، ستجدون الأمور أكثر وضوحًا وإشراقًا. |
| Güvenden şüphe duymanın faydası yokken her şey çok daha zorlaşır, sonra da empati için daha da az zamanımız olur ve bu böyle gider. | TED | ودون افتراض حسن نية الثقة، تصبح كل الأمور أكثر صعوبة، ومن ثم يكون لدينا قليل من الوقت للتعاطف، وهكذا تكون الحال. |
| Şimdi evine gidersen, bu şeyler daha kötü bir hal alacaktır. | Open Subtitles | سأكون على ما يرام إن عدتِ للمنزل الآن فستسوء الأمور أكثر |
| Bir ofisin sibernetikleşmesinin temel tanımı, her şeyi daha etkin kılmaktır. | Open Subtitles | لكنني لم أفعل في بداية تطوير أي مكتب جعل الأمور أكثر فاعليه |
| Bu kasabadaki bazı insanlar neden işleri daha da kötüleştiriyor? | Open Subtitles | حسنا. لماذا بعض الناس في هذه المدينة يجعلون الأمور أكثر سوءا؟ |
| 911'i aramak istemedim çünkü işleri daha kötü hale getireceğini düşündüm. | Open Subtitles | لم أرد أن أتصل ب911 أو أيّ شيء لأنني ظننت أنه سيجعل الأمور أكثر سوءاً |
| İşleri daha heyecanlı hâle getirmek istiyorum on dakikadan fazla hatırlayacağı bir şeyler. | Open Subtitles | أريد أن أجعل الأمور أكثر إثارةً شئٌ ستتذكره لأكثر من عشر دقائق حسناً بالمرح والإثارة |
| İşleri daha da ilginç hâle getirmek için tanıklardan biri, patlamayı Youtube'a koymuş. | Open Subtitles | وما جعل الأمور أكثر إثارة للإهتمام، أحد شهودنا وضع الإنفجار على موقع "يوتيوب". |
| Onu sağ bırakmak işleri daha da karmaşık hale getirir. | Open Subtitles | حسنًا،نبقيه على قيد الحياة ستجعل الأمور أكثر تعقيدًا فقط |
| Kendin için, işleri daha da zora sokma. Kızı rahat bırak. | Open Subtitles | لا تــجعل الأمور أكثر سوء عـلى نفسك دعـها وشـأنها |
| Şu anki duruma bakarsak, işler daha da karıştı. | Open Subtitles | بالنسبة للوضع الحالي أصبحت الأمور أكثر تعقيداً |
| Artık her şey daha açık. Böylesi çok daha iyi. | Open Subtitles | أصبحت الأمور أكثر وضوحا الآن هذا أفضل كثيرا |
| Bütün bunlar aslında bir insanın erkek mi, kadın mı olduğunu bilmekten önemli ölçüde çok daha güçlü ve kullanışlıdır. | TED | فعليّاً، كل هذه الأمور أكثر تأثيراً وفائدة بوضوح من معرفة جنس المستهلك. |
| Bazı şeyler daha önemlidir, mesela kaybettiğimiz adamlarımızın onuru gibi. | Open Subtitles | بعض الأمور أكثر أهميّة، كتكريم الرجال الذين خسرناهم. |
| Yani bazen böyle şeyler her şeyi daha net görmeni sağlar. | Open Subtitles | في بعض الأحيان فإن أشياء كهذه تجعل الأمور أكثر وضوحاً |
| Bunu daha zor bir hale sokma. | Open Subtitles | لذا دعنا لا نصعب الأمور أكثر من ما يَجِبُ أَنْ تَكُون |
| Ağlama. durumu daha da zorlaştırmak zorunda değilsin, tamam mı? | Open Subtitles | لا تبكي، ليس عليكِ تصعيب الأمور أكثر مما هي عليه، حسناً؟ |