ve bu türlerin çoğu kötü yönetim ve aşırı avlanma yüzünden tehdit altında. | TED | والعديد من تلك الأنواع مهددة بالانقراض بسبب المبالغة في الصيد وبسبب سوء الإدارة. |
Mümkün olan her farklı tür ve düşünceyi uzaya yerleştireceğiz. | TED | سنقوم بمليء الفضاء بجميع الأنواع المتاحة من أشكال الحياة، والتفكير. |
Her türlü ekmeğiniz var ama çavdar yok. | Open Subtitles | لديك كل هذه الأنواع من الخبز وليس لديك خبز بنى. |
Kutup dairesi dışından gelen türler parazit ya da hastalık getirecekler mi? | TED | هل ستجلب الأنواع شبه القطبية الأمراض أو الطفيليات إلى المنطقة القطبية الشمالية؟ |
O zamandan beri, bilim insanları tüylerle kaplı düzinelerce dinozor türü buldular. | TED | ومنذ ذلك الحين، وجد العلماء عشرات الأنواع من الديناصورات مع بقايا الريش. |
Daha önce söylediğimiz gibi, hareket bu türden canlı sistemler için çok önemli. | TED | كما سمعتم في البداية، فإن الحركة مهمة جداً لهذه الأنواع من الأنظمة الحية. |
Bunlar, "ağ geçidi türleri"; yani, diğer biyolojik çeşitliliğe kapıları açan öncü kuvvetler. | TED | وهذه الأنواع هي بمثابة بوابة طليعة الأنواع التي تفتح الباب لوحدات بيولوجية أخرى |
Bu tekniklere ilaveten, üzerinde yeterince çalışılmamış türlerin sır perdesini aralamaya çalışıyoruz. | TED | فضلًا عن هذه الأدوات نعمل حاليًا على كشف أسرار الأنواع قيد الدراسة. |
Ancak gerçek DNA buna benziyor, bu türlerin paylaştığı bir genden yola çıkarsak. | TED | لكن هذا هو شكل الحمض النووي الحقيقي، من جين مشترك بين هذه الأنواع. |
Fakat bu periyodun sonunda, türlerin %95 ten fazlasını yok eden bu felaketin sonunda en büyük yok olma yaşandı. | Open Subtitles | لكن هذه الحقبة اِنتهت بكوارث كبيرة أدت الى اِبادة أكثر من 95 بالمائة من الأنواع أكبر اِبادة على مرِ العصور |
Birleşik devletlere yayılmış binlerce bilinmeyen egzotik tür her gün ortaya çıkıyor. | Open Subtitles | يوجد ألاف من الأنواع الدخيلة التي تدخل للأرض الامريكية يومياً بدون معرفة. |
Bunun gibi bütün durumlarda, güçlü tür hayatta kalıp zayıflar ölmüştür. | Open Subtitles | تقريبا في كل الحالات، الأنواع القوية تبقى حية والأنواع الضعيفة تموت |
Hayır, bayan. Tamam, her türlü avukat vardır. | Open Subtitles | لا يا سيدتي, هناك جميع الأنواع من المحامين |
Hem her türlü zengin var,hem de her türlü öbür insanlardan. | Open Subtitles | أنه لديكّ جميع الأغنياء وجميع الأنواع من الناس الآخرين |
Evcilleştirilmiş türler, virüsün çoğalması için gerekli olan glikoproteinden yoksundur. | Open Subtitles | الأنواع المحببة، تفتقر إلى بعض البروتينات يحتاج الفيروس إلى تكرار |
Yüzlerce, belki de binlerce çeşit bağlantı türü ya da sinaps mevcut. | TED | هناك المئات، وربما الآلاف من الأنواع المختلفة للاتصالات، أو نقاط الوصل العصبي. |
Her yıl, her yıl bir milyon türden biri doğal yollardan yok oluyor. | Open Subtitles | في كل عام، حوالي واحد في المليون الأنواع يجب أن تنتهي بشكل طبيعي. |
Fakat tamamen yok ettiğimiz bazı türleri, onları özleyen bir dünyaya geri getirmeyi de düşünebiliriz. | TED | لكن بعض الأنواع التي قضينا عليها تماما يمكننا استعادتها لعالم اشتاق لها. |
Her türlüsünü yapıyor, eğer bakmak istersen. | Open Subtitles | لقد صنعت كل الأنواع إذا أردتى إلقاء نظرة عليها |
Seyahatlerimde gördüğüm en inanılmaz şeylerden biri böyle yeni bir türün ortaya çıkışıydı. | TED | أحد الأشياء المدهشة التي أكتشفتها في رحلاتي هو وجود هذه الأنواع في النشوء. |
Fareler, diğer memeli türlerinin herhangi birinden daha fazla olfaksiyon (koku duyusu) genine sahiptir. | TED | الفئران لديها المزيد الجينات المخصصة للشم من أي الأنواع الأخرى من الثدييات. |
Ama kurallar bir nevi suşiye benzer; tüm türde vardır. | TED | و لكن القوانين بشكل ما يشبهون "السوشي": هناك كل الأنواع. |
Bir adam kaybolduğunda başına ne geldiğini bilebilecek tipler. | Open Subtitles | الأنواع التي تعرف أين الرجال عندما يختفون |
Bilgisayarların, lambaların, her çeşit elektronik araç gereçlerin gerçek dünyası işte böyle gözüküyor. | TED | هذا ما يبدو عليه عالم من الكمبيوترات والمصابيح والمعدات الالكترونية من كافة الأنواع |
10 bin yıl önceden gelen ateş oyuklarına baktığınızda, rakunları göreceksiniz, kurtları göreceksiniz, tüm farklı yaratık türlerini göreceksiniz. | TED | اذا نظرتم الى حفريات النار من 10،000 سنة مضت، سترون الراكون، الذئاب، سوف ترون كل الأنواع المختلفة من المخلوقات. |
Sanırım savaşarak tartışma modeli bu tip diğer tartışma çözümlerini de engelliyor. | TED | و أعتقد أن الجدال بصيغة الحرب يعطل هذه الأنواع الأخرى من الحلول. |