Özgür kıvraklık, hızlı ve süslü, yaratıcılık kıvılcımları yükseliyor: ateş. | TED | رشاقة غير محصورة، سريعة وبارعة، وشرارات الإبداع تتصاعد: وهي النار. |
Tartışın. Büyük yaratıcılık, saçmaca, şaşırtıcı, anlamlı ve anlamsızca güçlüdür. | TED | ناقش. الإبداع الجيد مذهل وسخيف ومنطقي، وغير منطقي في تأثيره |
Yenilik, yaratıcılık, gelişme sadece zihnimizdeki fikirlerden gelmez. | TED | الإبتكار ، الإبداع ، و التطور لا يأتي فقط من الأفكار في عقولنا. |
Bu karşılıklı ilham işbirliğini, girişimciliği ve yaratıcılığı teşvif ediyor. | TED | إذن هذا هو الإلهام المتبادل يشجع التعاضد و التعاون المبادرة و الإبداع. |
Hayır, hayır, o kadar yaratıcı değilim. Ben yeni menajerleriyim. | Open Subtitles | لا، لا، إنني لست بهذا الإبداع فأنا مدير أعمالهم الجديد |
yaratıcılığın, insana refakat eden kutsal bir ruh olup, insanlara, meçhul ve uzak bir kaynaktan, anlaşılmaz sebeplerle geldiğine inanıyorlardı. | TED | أعتقد الناس أن الإبداع كان روحاً إلهية مصاحبة جاءت إلى البشر من مصدر بعيد وغير معروف، لأسباب بعيدة وغير معروفة. |
Ben hâlâ bir yaratıcılık alternatifinin yok olmaya bir alternatif olduğunun gerçek ve doğru olduğu kanısındayım, hatta belki de tek doğru. | TED | لا زلت أعتقد أن بديل الإبداع هو ذاته بديل الموت والاندثار. أمرٌ حقيقي للغاية، وربما الأمر الحقيقي الوحيد. |
Benim için yaratıcılık son derece önemli ve bence öğretilebilecek bir şey. | TED | الإبداع بالنسبة لي هو شيء مهم وأنا أعتقد أيضا أنه شيء يمكنك تدريسه. |
Bu Rodin'in büstü. Bu içi yaratıcılık dolu inanılmaz stüdyoyu anlayabiliyorsunuz. | TED | هذا هوالتمثال النصفي لبوست. يمكنكم أن تشعروا بهذا القدر الهائل من الإبداع. |
yaratıcılık : tüm parmakları bir düğüme yerleştirmek için yaratıcılığınızı kullandınız, | TED | الإبداع: يطلّب الأمر إبداعا لربط جميع الأصابع في العقدة. |
İnanılmaz büyük miktarda bilimsel yaratıcılık gerekecek. | TED | بل يحتاج الأمر كمية كبيرة من الإبداع العلمي. |
Gerçekten de yaratıcılık meslekleri güvence altında olacak çünkü yapay zekâ bir işi en uygun hâle getirebilir ama yaratamaz. | TED | حقاً، الوظائف الإبداعية هي المحفوظة، لأن الذكاء الاصطناعي يستطيع التحسين وليس الإبداع. |
Derslerimde yaratıcılık üzerine en sevdiğim alıştırmalardan biri, öğrencilerin imkanlar merceğinden berbat fikirlere bakma konusunda bir tutum geliştirmelerine yardımcı olmaktır. | TED | فواحدة من تماريني المفضلة على الإبداع في فصولي هو مساعدة طلابي على النظر للأفكار السيئة، من خلال نظارات الاحتمالات. |
O da, yaratıcılığı geliştirmenin tek yolunun çok erken yaşlardan itibaren çocuklara olaylara farklı açılardan bakmayı öğretmekten geçtiğidir. | TED | ألا وهو.. أن الطريقة الوحيدة لتعليم الإبداع هو تعليم الأطفال وجهات النظر في المرحلة المبكرة. |
Ve ben incinebilirliği ve cesareti ve yaratıcılığı ve inovasyonu incinebilirliği çalışırken öğrenmedim. | TED | ولم أتعلم شيئا عن الإنكشاف والشجاعة و الإبداع والإبتكار من دراسة الإنكشاف. |
Bence her şey bir remiks ve yaratıcılığı ortaya çıkarmanın daha iyi bir yolu. | TED | أعتقد أن كل شيء هو ريميكس، وأعتقد أن هذا طريقة أفضل لإنتاج الإبداع. |
yaratıcı olduğum için bana kızıyorsun çünkü sen de yaratıcı olabilmek isterdin. | Open Subtitles | أنت غاضب علي لكوني خلاقاً لأنك ترغب بأن تملك القدرة على الإبداع |
Ve o an şunu öğrendim, belirlediğimiz sınırlar ve engeller iki şeye neden olur. Bir, hedefimizden saptırır ya da iki, bizi yaratıcı olmaya zorlar. | TED | حينها تعلمت أن حدودنا وعوائقنا، تتسبب فى شيئين الأول : إيقاف مسارنا أو الثاني : دفعنا إلى طريق الإبداع. |
Yapıcıları, sanatçıları ve girişimcileri bir araya getirmek bir şehrin ilerlemesi için gerekli yaratıcılığın kıvılcımını çakıyor. | TED | ودعوة إستجلاب صانعين وفنانين ورواد أعمال ستساعد حقاً على إيقاد شعلة الإبداع وتساعد المدينة على الإزدهار |
Buna paralel olarak yaratıcılığın nasıl işlediğini ve yeniliği tetikleyen şeyi araştırmak için çok sayıda yeni araçlarımız var. | TED | بالتوازي، لدينا الكثير من الأدوات، أدوات جديدة الآن لدراسة كيف يعمل الإبداع وما هو الذي يشجع على الابتكار. |
Birlikte "Yaradılışın Işığı"nı oluşturuyorlar. | Open Subtitles | ينتجونسوية ما يسمى بـ ضوء الإبداع |
Böylece sınırlı araştırma olanakları ile yaratıcılığım imkansız görünen engelleri aşmamı sağladı. | TED | ولذا، فإنه ومع هذه الفرص المحدودة، الإبداع هو ما أتاح لي تجاوز هذه العوائق المستحيلة. |
Ucuz, işlevsel, güvenilir şeyler insanların yaratıcılığını serbest bırakır, böylece hayal edemeyeceğiniz şeyler inşa ederler. | TED | الأشياء الرخيصة الثمن، والوظيفية، التي يمكن الإعتماد عليها، تفسح مجال الإبداع للناس الذين ينشئون حينها أموراً لا تخطر على البال. |
Enerji bariyerleri görevlerinin ikinci hedefleri olan Yaradılış Düğümü'ne ulaşmalarına engel oluyor. | TED | يفصلهما عن هدفهما الثاني حواجز من الطاقة: عقدة الإبداع. |
Sanırım yalnızca havalı bir yaratıcılığa ve piyasa araştırmasına bel bağlamıyoruz. | Open Subtitles | أفترض أننا لا نعتمد فقط على الإبداع الأنيق، أو البحث السوقي. |
Sence bu, bilgisayarların yapabildiği yaratıcılıktan temel olarak farklı mı? | TED | أتظن أن ذلك مختلف تمامًا عن نوع الإبداع الذي تنتجه الحواسب الآلية؟ |
Eğer kendi yaratıcılığımızı, icat etme yeteneğimizi kavrayabilecek olursak, onun açtığı yolda çalışarak öğrenilecek korkunç derecede fazla şey var. | Open Subtitles | وإذا أردنا أن نفهم الإبداع الخاصة بنا قدرتنا علي الاختراع هناك الكثير يمكن تعلمه من خلال دراسة طريقة ابتكاره هو |