Siyahların akciğer kapasiteleri, beyazlardan az olduğu için zorunlu çalışmanın onlara iyi geldiğini açıkladı. | TED | وادعى أنه وبسبب صغر سعة رئة السود عن سعتها عند البيض، فإن العمل الإجباري كان جيداً بالنسبة لهم. |
Kaçınız iş sözleşmelerinizde zorunlu uzlaşma kuralı olup olmadığını biliyorsunuz? | TED | كم منكم هنا يعرف إن كانت توجد مادة التحكيم الإجباري ام لا في عقد توظيفكم؟ |
zorunlu hafıza silinmesinden bu yana beş yıl geçti. | Open Subtitles | مرت خمس سنوات منذ المسح الإجباري للذاكرة |
Mücadele izi yok. Daireye zorla girilmemiş. | Open Subtitles | لا علامة على المقاومة أو الدخول الإجباري |
zorla cinsel ilişkiden kaçabilirsin ama saklanamazsın. | Open Subtitles | أوه , تستطيعين الهروب ولكن لا تستطيعين الأختباء من الإتصال الجنسي الإجباري |
Bu saçma ve zorunlu ayrılık, bir çılgınlık olmalı. | Open Subtitles | هذا الإفتراق الإجباري السخيف بالتأكيد نوع من الجنون |
Şimdi avluya çık. Şimdi zorunlu voleybol zamanı. | Open Subtitles | أمّا الآن، فاذهب إلى الحديقة حان وقت اللعب الإجباري للكرة الطائرة |
zorunlu emekliliğim gelmeden önce kıymetli projemi tekrardan düzenliyorum. | Open Subtitles | أنا أعيد تصميم مشروعي المفضل قبل تقاعدي الإجباري |
- 1 aylık zorunlu tedavi programı... - Geçen hafta çıkmış. | Open Subtitles | البرنامج الشهري للعلاج الإجباري صدر في الأسبوع الماضي |
Ama zorunlu karantina perdiyodu kârlarımı baltalıyor. | Open Subtitles | لكن أمر الحجر الصحي الإجباري يقتل أرباحي |
Olay yerinde polis memurları şu anda Lennox Gardens' taki zorunlu tahliye uygulamasının geçen son saatte gittikçe şiddetlendiğini söylüyorlar. | Open Subtitles | ضابط شرطة على المشهد الآن يقول " بأن الإخلاء الإجباري بالقوة لحدائق " لينكس أصبح يزداد عنفاً في الساعات الماضية |
Sigorta şirketi, yangın alarmları için yapılan tahliyelerin dört dakika sürmesini zorunlu kılıyor. | Open Subtitles | يلزم لشركات التأمين فقط أربعة دقائق للإخلاء الإجباري لجميع أجهزة إنذار الحريق، وهو ما يعني إن لديك 25 ثانية |
Ama bu olayı seyahat kısıtlamaları zorunlu kayıt gibi merhametsiz önlemler almayı meşrulaştırmak için kullanmak isteyenler nefret ve şiddeti benimseyenler olacaktır. | Open Subtitles | لكن هناك من سيستخدم هذه الحادثة ،كي يبرر التصرفات شديدة القسوة مثل القيود على السفر ،أو التسجيل الإجباري |
zorunlu işçilik pek çok endüstride gerçekleşir, özellikle çalışanlar mülteci ya da diğer şekillerde korumasız olduğunda ve bunun ele alınması lazım. | TED | العمل الإجباري يوجد في العديد الصناعات، خصوصًا تلك التي يكون فيها العامليو من المهاجرين أو المستضعفين بطرق أخرى، وهذا يحتاج إلى أن تتم معالجته. |
zorunlu oy kullanımından yana ve ona karşı. | TED | ستجادل مع وضد التصويت الإجباري. |
Yani polis standartları sikmeye ve zorla intihar ettirmeye göz açtırmaz. | Open Subtitles | سيكون أرقى من الإغتصاب و الإنتحار الإجباري |
Şüphelimizin kurbanlarına cinsel saldırı göstermesini alıp buna zorla insan başı yedirtmeyi ve dua pozisyonunda bırakmasını ekleyin. | Open Subtitles | بفعل الإغتصاب مع الضحايا و بإضافة الإطعام الإجباري للرأس البشري و وضعية الصلاة |
Kapıda zorla girildiğine dair kanıtlar var. | Open Subtitles | يوجد أدلة بالدخول الإجباري من الباب الأمامي |
İçeri zorla girildiğine ya da boğuşmaya dair bir iz yok. | Open Subtitles | لا إشارة الدخول أو الكفاح الإجباري. |
Şey, daha çok zorla emeklilik. | Open Subtitles | حسناً، هذا يبدو أشبه بالتقاعد الإجباري! |
zorla kahkaha. | Open Subtitles | الضحك الإجباري. |