Bir ayak vardı, tam 95 santim. Topuktan parmak ucuna. | Open Subtitles | كان طول قدمه 37 بوصة من الكعب و حتى الإصبع |
Burada bulanık halde küçük ve baş parmak izleri var. | Open Subtitles | هناك نمط أصابع بهذه اللطخة إنه الإبهام إلى الإصبع الصغير |
Dostum ben de bir parmağımı gösterebilirim ama emin ol o parmak olmaz. | Open Subtitles | يا صاح، استطيع رفع إصبع واحد ايضاً و صدقني، لن يكون ذلك الإصبع |
Sadece bu parmağı seviyor bunu keşfetmem tüm gecemi aldı. | Open Subtitles | إنه يحب هذا الإصبع فقط و لقد استغرقت الليل بأكمله لإدراك ذلك |
Sonuç olarak, yüzeye doğru sadece orta parmağını kullanarak... çıkmaya çalışıyordu. | Open Subtitles | نحن نستنتج أنه كان يحاول السباحة للنجاة مستخدما فقط الإصبع الوسطى |
Derine baktığımızda, oyunun yazıldığı zamanda baş parmak ısırmak birisine hareket çekmek gibi bir şeydir. | TED | ولتتأمل أكثر فعض الإبهام في زمن كتابة المسرحية يشابه إبراز الإصبع الوسطى في وجه أي أحد. |
Yani bizim parmak patlayıcılarımız var, diğerlerinin dinazorları. | TED | إذا نحن لدينا الإصبع المنفجر، وآخرون لديهم ديناصورات، كما تعلمون. |
Ağıza götürülen parmak onun seni ruh eşi olarak seçtiği anlamına gelir. | Open Subtitles | الإصبع في الفم يعني أنك المختار لكي تكون روحاً لجسدها |
Onları günlerce kapatırız. Bir parmak izi veya idrar örneği yeterli. | Open Subtitles | سوف نتسبب بإغلاقهم لأيام, إن الفحص من طرف الإصبع او البول سيكون كافياً |
Bayım, parmak gökyüzünü gösterdiği zaman, aptal olan parmağa bakar. | Open Subtitles | سيدي .. عندما يشير الإصبع إلى السماء فإن الأبله هو الذي ينظر اليه |
Endişelenme, o parmak için değil. | Open Subtitles | لا تقلقي، إنه ليس لهذا الإصبع وإنما لهذا |
Affedersin, parmak izine bak. Sahibini öğrenmeliğim. | Open Subtitles | عذراً، أفحصي البصمة أريد معرفة صاحب الإصبع |
Bu ve bir insan parmağı, hepsi aynı günde. Bu çok ağır. | Open Subtitles | هذا الخبر وذلك الإصبع البشري الذي رأيناه في نفس اليوم ، ذلك مؤثر |
parmağı kurtarıp yerine dikebileceğini düşünüyor. | Open Subtitles | تظن أنها تستطيع المحافظة على الإصبع وإعادة توصيله، |
Erkekler de parmağı içinde zannedecek. | Open Subtitles | لهذا فإن الرجال يفترضون أن الإصبع الوسطى بداخلها |
parmağını kaldır ve bu harita üzerinde birliklerin nerede konuşlandığını daha ne kadarının geldiğini ve yanlarında neler getirdiklerini söyle. | Open Subtitles | عليك فحسب استخدام ذلك الإصبع والتأشير على الخريطة حيث يعقد ذلك الاحتفال كم عدد الحضور، وما الأدوات التي يعزفون بها |
parmağını sallamaya devam edersen beni nefes almanı engellediğim için tutuklaması gerekecek. | Open Subtitles | إذا استمريت فى الإشارة بهذا الإصبع نحوى, فإنه سوف يَعوق قصبتك الهوائية. |
Denekler, tedavi uygulanan parmağın daha az acı verdiğini söylediler. | TED | أَخبر المشاركون أن الإصبع المُعالَج يؤلم أقل من الإصبع غير المُعالَج. |
Yarın, Kuljit bu parmağa bir yüzük takacak. | Open Subtitles | يوم الغدّ، كولجيت سيضع خاتم على هذا الإصبع |
Bunların, bulduğu parmakla ilgisi olduğunu biliyorum. | Open Subtitles | ما أعرفه أنّ كلّ هذا مرتبط بإيجاده الإصبع |
Bildiğim tek altın senin taktığın. Biliyorsun, sol elinin üçüncü parmağında. | Open Subtitles | الذهب الوحيد الذى أعرفه الذى نلبسه فى الإصبع الثالث من يدك اليسرى |
Ayak bileğinin veya ayak baş parmağının şişmesine yol açar. | Open Subtitles | و يؤدي لانتفاخ الكاحل و الإصبع الكبير للقدم أحياناً |
Bu küçük domuzcuk evde kalmış. | Open Subtitles | هذا الإصبع الصغير بقي بالمنزل. |
Sanırım annem bu parmağına takıyordu. | Open Subtitles | لطالما ارتدّته أمّي بهذا الإصبع. |
Tuhaf bir hayvansın, parmağım kadarsın. | Open Subtitles | أنت حيوان طريف. أنت لست أكثر سمكاً من الإصبع. |
Serçeparmak'ın ne düşüneceğini umursamayan birinin. | Open Subtitles | "شخصاً لا يهمه مايفكر فيه "ذو الإصبع الصغيرة |
Aniden. Küçük parmakta eski bir çatlak. | Open Subtitles | مع وجود كسر قديم, في الإصبع الصغير. |
Verdiğiniz bu yüzük bu Parmaktan çıkarsa hayatım sona ermiş demektir. | Open Subtitles | عندما يفارق هذا الخاتم هذا الإصبع تفارقنى الحياة |
İlerisi tehlikeli gibi duruyor parmağıma yüzük takman gerek. | Open Subtitles | مجازفًا بأن أبدو متخطيًا المراحل التمهيديّة بشكل فجّ أحتاجك أن تضعي خاتمًا في هذا الإصبع. |