"الإصغاء" - Translation from Arabic to Turkish

• dinlemek
• dinlemeyi
• dinlemeye
• dinle
• dinlemeliydim
• dinlemedi
• dinlemelisin
• dinlemekten
• duymak
• dinleme
• dinlesen
• dinlemiyor
• kulak
• dinleyici
• dinlemedin

bütün yapmamız gereken aslında yardım ediyor olmamız gereken insanları dinlemek, onları karar mekanizmasının bir parçası haline getirmek, ve sonra tabi ki, uymak.
كل ما علينا فعله هو الإصغاء للأشخاص الذين من المفترض أن نساعدهم لجعلهم جزءا من عملية اتخاذ القرار ثم بالطبع ليتأقلموا.

Nasıl ki duymak ile dinlemek aynı anlama gelmiyorsa fotoğraf çekmek ile görmek de aynı şeyi ifade etmiyor. Görmek derken ciddi manada "anlamayı" kastediyoruz.
تمامًا كما أن السّمْع يختلف عن الإصغاء فإن التقاط الصور يختلف عن الإبصار فبالإبصار، فإننا في الحقيقة نعني الفهم

Onunla konuşmayı seviyorum. Sadece onu dinlemeyi.
أحب الحديث معها, أتعلمين مجرد الإصغاء لها

Sonra yöneticiler dâhil olmak üzere başkalarını dinlemeye başladılar.
ثم جعل الآخرين، بما فيهم المدراء، يتدربون على الإصغاء.

Bu yüzden lütfen dinle. Sana yiyecek bir şeyler alayım.
و يمكنك الإصغاء فقط ، و سأشتري لك بعض الطعام

On yaşımdayken annemi dinlemeliydim.
‫كان علي الإصغاء لأمي حين كان عمري ١٠ سنوات

Annem, arka arkaya tuzaklara yatırımda bulunuyordu. Onu uyarmaya çalıştım, ama dinlemedi.
وبأنّ والدتنا تستثمر بمخطط سيئ تلو الآخر وقد حاولتُ تحذيرها، لكنها كانت ترفض الإصغاء

Beni dinlemelisin. Bütün adayı yok edebilecek kapasiteye sahip, dengesiz bir cihaz söz konusu ve zarar görmüş.
عليكم الإصغاء إليّ، لديكم جهاز متزعزع قادر على تدمير هذه الجزيرة بأسرها

Senin kuralın, burada dinlemek, öğrenmek ve itaat etmek!
إن إمتيازك الوحيد هو الإصغاء و التعلُّم و الإطاعة

Ve eğer bir kadını dinlemek istemediğiniz için Cole'u kurtarmayı beceremezseniz hepinize lanet olsun.
وإن أفسدتم الأمور وأنتم تنقذون كول لأنكم ترفضون الإصغاء إلي امراة فتبا لكم جميعا عند ذلك

Ya da gördüklerini sandıklarını dinlemek.
الإصغاء لما رآه الناس أو ما ظنّوا أنهم رأوه في ليلة البارحة

Ben kendi aileme hiç kulak asmazdım. Nedense aniden, senin aileni dinlemek zorunda hissediyorum kendimi.
لم أصغي يوماً إلى والديّ فجأة أشعر بضرورة الإصغاء إلى والديكَ

Ölü olmanın tek güzel yanı, senin saçmalıklarını dinlemek sorunda olmamam.
شيء واحد مفيد من الموت وهو عدم الإصغاء لترهاتك

- Yerinde kaygıların vardı ve ben dinlemeyi reddettim.
حسناً , لديكِ مخاوف شرعية ولكنى رفضت الإصغاء لها

Dedikodu dinlemeyi sevmem...
في الحقيقة، لا أحبّ الإصغاء لذلك النوع من الشائعات

Bugünlerde onun dinlemeye değer olup olmadığını anlayacağım.
فى يوم من الأيام سأعلم إن كان الأمر يستحق الإصغاء إليها

-Ve onu alacaksın da. Şimdi beni dinle, şu an bize bakıyor mu ?
وسوف تحصلين عليه توقفى فقط عن الإصغاء لذلك الأحمق

Henry, seni dinlemeliydim. Üzgünüm.
"هنري" كان ينبغي عليّ الإصغاء إليك، أنا آسفة

Bunu bırakmasını söyledim ama beni dinlemedi.
طلبت منها أن تنسى الماضي، لكنها لم ترد الإصغاء إليّ.

Eğer içindeki ses başının belada olduğunu söylüyorsa belki de onu dinlemelisin.
إن كان حدسك يخبرك بأنها في مأزق، فربما عليك الإصغاء إليه.

Onun o küçük sohbetlerini dinlemekten hiç sıkılmıyorum.
لم أتعب أبداً من الإصغاء لذلك الحقير الصغير وهو يتحدث

dinleme yeteneklerim üzerine çalışıyorum fakat dinleyip de yargılamama bir sanattır.
أعمل على الإصغاء بشكل أفضل، إنه فن أن تصغي بدون أن تحكم

- İki türlü de dinlesen iyi olur.
في كلتا الحالتين, عليكِ الإصغاء.

Büyüklerin sözünü dinlemiyor, onlara iğrenç diyor ve bunu buzdolabına yazıyor diye onunla konuşmak istedim.
فقط، كما تعرفين بشأن الإصغاء للبالغين وعدم وصفهم بالكريهي الرائحة أو كتابته على الثلاجة

Bize hiçbir şey vermeden, söylediklerimizin hiçbirine kulak asmadan, üzerimizde kendi yasalarını yürütebiliyorlar.
هو لا يستطيع أن يدفعنا لشيء ويمرر قوانينه دون الإصغاء لكلمة واحدة نصيغها

Çok iyi bir dinleyici olmadığımı biliyorum... ama değişebilirim.
أعلم أنني لست أفضل من يجيد الإصغاء لكنني أستطيع أن أتغير

O da doğru izi buldu ama onu dinlemedin sen.
وجدت الأثر الصحيح أيضاً ولكنك رفضت الإصغاء إليها