"الإعتقاد" - Translation from Arabic to Turkish

• düşünmek
• inanmak
• düşünmeye
• inanmayı
• inanç
• inanmaya
• inancı
• düşünürdüm
• düşünüyorum
• inanamıyorum
• inanmamız

Son birkaç yüz milyon yılda Himalayalar büyüklüğündeki dağların aşınarak ayağımızın altında yoğun bir ana kayaç bıraktığını düşünmek insanı sarsıyor.
أتعلم ، إنه من المثير الإعتقاد أن في آخر عدة مئات من ، الملايين من السنين جبال كجبال الهيمالايا قد تآكلت

Geri aralarına girmek için her şeyi yapıyorum yaptığımızın doğru olduğuna inanmak için.
ان اقوم بكل ما يمكن لكى اعود مجددا الى الإعتقاد بأننا نفعل الصواب

Sonra her şeyin sevgi ve barış olduğunu düşünmeye başlarlar.
وبعدها يبدئون في الإعتقاد أن كل شيء كله سلام وحب

Hastanede gördüğümüz kadının başına gelenleri bir insandan başkasının yapmış olmasına inanmayı reddediyorsun.
ترفض الإعتقاد ذلك أيّ شئ ما عدا الرجل كان يمكن أن يعمل هذا. كان يمكن أن يعمل ما رأينا إلى تلك الإمرأة في المستشفى.

Gene, inanç, kanıt yokluğunda dahi bir şeyin doğru olduğuna inanmaktır.
جين، الإيمان هو الإعتقاد بشيء بصدق حتى في عدم وجود دليل على ذلك

Benim gibi bir adamın, nasıl, ikinci bir şansı olabileceğine inanmaya başladım.
بدأت فى الإعتقاد أن شخصاً مثلى قد يمكنه الحصول على فرصة ثانية

Babanız, Yüzbaşı, ...ülkesinin başka bir yönetim biçimine geçmesi gerektiğine inanmış, ...ve bu inancı doğrultusunda hareket etmiş.
أبوك أيها القائد, إعتقد أن بلاده يجب أن تنظر لشكل أخر من الحكومات, وسيطر عليه هذا الإعتقاد.

O günden bu yana biraz olgunlaştığımı düşünmek isterim.
بدأت تبكي لأسبوع أبي أود الإعتقاد أنني كبرت منذ ذلك الحين

Birbirimize ait olduğumuzu düşünmek bile, yanlış görünür oldu.
من الخطأ الإعتقاد أننا ننتمي لبعضنا البعض.

Çağdaş dünya görüşümüzde, artık bilimin bir biçimde, Tanrının yerini aldığını düşünmek kolay.
بطريقة ما, و في نظرة العالم المعاصرة من السهل الإعتقاد بأن العلم قد جاء ليأخذ مكان الرب

Bu adamın bu kadar günahkar olabileceğine inanmak istemedim
أنا أرفض الإعتقاد بأنّ الرجل يريد أن يصبح مذنب

İmparator'un savaş ve barış arasında nihai bir kararın verileceği bir tarihi kabul etmesine... inanmak oldukça güç.
من الصعب الإعتقاد أن الإمبراطور يوافق يجب أن يحدد تاريخ القرار النهائى بين الحرب والسلام

Bence fazla alçaltıcı bir yorum. Ben temelde insanların iyi olduğuna inanmak isterim.
هذا تهكمي قليلًا بالنسبة لي، أفضل الإعتقاد ان الناس طيبين في جوهرهم

Yaptığımız aşağı yukarı her şeyin tamamen istemli olduğunu düşünmeye meyilliyiz.
لذلك، نميل إلى الإعتقاد أن كل شيء نقوم به كما أنه بشكل طوعي كليًا.

Brad'i sevebileceğimi düşünmeye başlamıştım.
أنا كنت أبدأ الإعتقاد أنا يمكن أن أحب براد حقا.

Her neyse, daha sonra böyle şeylere inanmayı bıraktım.
على أية حال، بعد ذلك توقّفت عن الإعتقاد بهذه الأشياء

Buna inanmayı sürdürmenize izin verdim.
أنا ببساطة سمحت لذلك الإعتقاد بالإستمرار.

Anne, inanç ya da bilim arasında gerçekten seçim yapmalısın.
أمي ، نحن مخيّرون بهذا الموقف بالإختيار بين العلم أو الإعتقاد

Buna inanmaya alışıktım, ama gerçekten inanmaya başladığım zamanın gerçekten, gerçek olmasıdır.
ولا أعتقد ذلك إعتدت على تصديق ذلك ولكنني توصلت إلى الإعتقاد بأن

Ama neden bu inancı kozmik bir yaratıcıyla paylaşıyoruz?
ولكن لماذا نتشارك هذا الإعتقاد بوجود خالق كوني ؟

Önceden bende böyle düşünürdüm ve bu hayatıma mâl oluyordu.
إعتدتُ الإعتقاد في ذلك ذات مرّة، وقد كلفني حياتي.

Bense daha çok ilgiye hasret kaldığı için öldüren biri olduğunu düşünüyorum.
بدأتُ الإعتقاد أنّه رجل مُتضرّر بشدّة الذي يقتل من خلال الحاجة للإهتمام.

10,000 mili bu bok için uçtuğuma inanamıyorum.
أنا لا أستطيع الإعتقاد بأنّني طِرت 10,000 ميل لهذا .الهراء

Şimdi, 21inci yüzyılın araçlarını, olanı denemek ve incelemek için kullanabiliriz; neye inanmamız gerektiğini sormaktansa.
والان ، نستطيع استخدام تقنيات القرن الـ 21 للبحث والإكتشاف بدلا من السؤال عما يجب الإعتقاد به.