"الإنهيار" - Translation from Arabic to Turkish

    • çöküş
        
    • çöküşün
        
    • çöküntü
        
    • çığ
        
    • Çökme
        
    • yıkım
        
    • çöküşü
        
    • çökmeye
        
    • kırılma
        
    • yıkılmanın
        
    • parçalanmak
        
    • çökmenin
        
    • çöktüğünde
        
    -Suriye'ye gelmemizden sonra felaket derecesinde büyük bir mali çöküş yaşanmış. Open Subtitles منذ أن كنا في سوريا ، كان هناك الإنهيار الكارثي المالي
    Küçücük bir çocukken bile, finansal ve duygusal çöküşün gölgesinde yaşadığımızı biliyordum. TED وعلى الرغم من صغري عرفت بأننا نعيش في ظل الإنهيار المالي والعاطفي.
    Hayır, bence çöküntü Big Tobacco'nun dava açma tehdidiyle başladı. Open Subtitles انا أفترض أن الإنهيار يبدأ بالتهديد بالتقاضي من شركات التبغ الكبرى
    çığ düşmesi, ok olayı taştaki sembol... Open Subtitles الإنهيار الجليدى ، السهم العلامة على الحجارة
    Bu ekonominin Çökme olayını anlayamıyorum. Open Subtitles لا أفهم كل هذه الأشياء عن الإنهيار الإقتصادي
    Dexter'ın bir yıkım yaşadığını biliyorum. Kızlarını değiştirdiğini bile biliyorum. Open Subtitles أعرف أنه قارب علي الإنهيار أعرف حتي أنه بدل ابنتيه
    Öyleyse burada büyümeyi sağlayan ve çöküşü önlemek için gerekli sonsuz bir yenilik silsilesi var. TED إذا هنالك دائرية متتابعة من الابتكارات وذلك ضروري وذلك لضمان النمو وتجنب الإنهيار
    Benim dünyam çökmeye başladığında atmosfer koşulları da değişti. Open Subtitles حين بدأ عالمي في الإنهيار ، الظروف في الغلاف الجوي تغيرت
    Tek anladığım iyi bir adamın kederinin onu kırılma noktasına getirdiği. Open Subtitles أنا أرى رجلاً محترماً قاده حزنه إلى الإنهيار
    Tünellerdeki çatıları tutan kiriş ve kemerler yıkılmanın eşiğindedirler. Open Subtitles الدِعامات الأفقية‏ و القناطر‏ التى تحمل سقف هذه الأنفاق على حافة الإنهيار.
    Kesinlikle umrunuzdaydı, çünkü küçük dünyanız parçalanmak üzereydi. Open Subtitles بالتأكيد كان يهمك ذلك لأنّ عالمكِ الصغير كان على وشك الإنهيار
    Bu çöküş; maddenin, öylesine yüksek yoğunlukta sıkıştırıldığı bir alan yaratır ki çekim alanından kaçmak imkansızdır. Open Subtitles الإنهيار يشكل قطاعات من الفراغ حيث المادة تُضغط لتكون كثافتها عالية جدا حيث حقول جاذبيتها لا مفر منها
    Bu çöküş de bir istisna değil. Open Subtitles وعمليات قتل. وهذا الإنهيار ليس مُختلفاً، فمنذُ ساعة مضت،
    Hanna, büyük bir çöküş yaşadım, ama bunu atlattım. Open Subtitles هانا لقد عانيت من الإنهيار العصبي لكنني تغيرت
    Bu fedakarlıklarla, Yunanistan iflasın, AB'de çöküşün eşiğinden döndü. TED و مع هذه التضحيات تجنبت اليونان الإفلاس ومنطقة اليورو تجنبت الإنهيار
    Bu finansal çöküşün faturasını gerçekten kimin ödediğini unutmayalım. TED لذا ينبغي علينا عدم نسيان من يدفع حقاً ثمن هذا الإنهيار المالي.
    Tek teorim, ben bir çeşit sinirsel çöküntü yaşıyorum. Open Subtitles نظريتي الوحيده الأخرى هى أننى أعانى من نوع ما من الإنهيار العصبي
    Baban hasta, yani ruhsal yönden. Bir çöküntü içerisinde. Open Subtitles والدك مريض عقلياً ، إنه يعاني من الإنهيار وهذا ما نتفهمه
    Saatte 400 kilometre süratle düşen çığ, yoluna çıkan her şeyi yok ediyor. Open Subtitles متحركاً بسرعة 250 ميل في الساعة، فإن الإنهيار الثلجي يدمر كل شئ في مساره.
    Bu ekonominin Çökme olayını anlayamıyorum. Open Subtitles لا أفهم كل هذه الأشياء عن الإنهيار الإقتصادي
    Dexter'ın bir yıkım yaşadığını biliyorum. Kızlarını değiştirdiğini bile biliyorum. Open Subtitles أعرف أنه قارب علي الإنهيار أعرف حتي أنه بدل ابنتيه
    Ulaşımın çöküşü ve şarbon korkusu bugün için yeterli değil gibi borsada satış çılgınlığı gerçekleşti. Open Subtitles وكأن الإنهيار بنظام المواصلات اليو يكن سيئاً للغايه مقارنةً مع موجة البيع القوية في الأسهم بعد الظهيره
    Ama aklın, beyin içindeki hava durumu gibi olduğunu kabullenirsek... ..yani fiziğin hükmettiği ama öngörülemez olduğunu gerçekliğin kendisi de çökmeye başlar. Open Subtitles ولكن بمجرد أن نقبل بأن العقل مثل الطقس في أدمغتنا ومحكوم بالفيزياء لكنه غير قابل للتنبؤ الواقع نفسه يبدأ في الإنهيار
    Ona biriyle randevu ayarladığım için burada olduğunu sanıyor ama onu kırılma noktasına getirmek için yapabileceğin her şeyi yapmanı istiyorum. Open Subtitles يعتقد بأنه هنا من أجل موعد ولكن أريد منك أن تفعلي كل شيء ليصل إلى نقطة الإنهيار
    Ülke sefalet içinde, yıkılmanın eşiğinde sendeliyordu. Open Subtitles هذه البلاد تموت جوعاً و هي على حافة الإنهيار الكامل.
    Ama ne yazık ki, kayası parçalanmak üzereydi. Open Subtitles (من المحزن لـ(سوزان أن مصدر دعمها على وشك الإنهيار
    Çok kargaşa vardı ve ülke çökmenin eşiğindeydi. Open Subtitles كانت هناك إضطرابات كثيرة تحدث في الدول تسببت في وقوعها على حافة الإنهيار
    Maden çöktüğünde adamlar alt tabakalarda çalışıyorlardı. Open Subtitles الرجال كانوا يعملون بالنصف السفلى من المنجم وقت حدوث الإنهيار

    Most frequent words and phrases

    Arabic-Turkish: 10k, 20k, more | Turkish-Arabic: 10k, 20k, more