-Suriye'ye gelmemizden sonra felaket derecesinde büyük bir mali çöküş yaşanmış. | Open Subtitles | منذ أن كنا في سوريا ، كان هناك الإنهيار الكارثي المالي |
Küçücük bir çocukken bile, finansal ve duygusal çöküşün gölgesinde yaşadığımızı biliyordum. | TED | وعلى الرغم من صغري عرفت بأننا نعيش في ظل الإنهيار المالي والعاطفي. |
Hayır, bence çöküntü Big Tobacco'nun dava açma tehdidiyle başladı. | Open Subtitles | انا أفترض أن الإنهيار يبدأ بالتهديد بالتقاضي من شركات التبغ الكبرى |
çığ düşmesi, ok olayı taştaki sembol... | Open Subtitles | الإنهيار الجليدى ، السهم العلامة على الحجارة |
Bu ekonominin Çökme olayını anlayamıyorum. | Open Subtitles | لا أفهم كل هذه الأشياء عن الإنهيار الإقتصادي |
Dexter'ın bir yıkım yaşadığını biliyorum. Kızlarını değiştirdiğini bile biliyorum. | Open Subtitles | أعرف أنه قارب علي الإنهيار أعرف حتي أنه بدل ابنتيه |
Öyleyse burada büyümeyi sağlayan ve çöküşü önlemek için gerekli sonsuz bir yenilik silsilesi var. | TED | إذا هنالك دائرية متتابعة من الابتكارات وذلك ضروري وذلك لضمان النمو وتجنب الإنهيار |
Benim dünyam çökmeye başladığında atmosfer koşulları da değişti. | Open Subtitles | حين بدأ عالمي في الإنهيار ، الظروف في الغلاف الجوي تغيرت |
Tek anladığım iyi bir adamın kederinin onu kırılma noktasına getirdiği. | Open Subtitles | أنا أرى رجلاً محترماً قاده حزنه إلى الإنهيار |
Tünellerdeki çatıları tutan kiriş ve kemerler yıkılmanın eşiğindedirler. | Open Subtitles | الدِعامات الأفقية و القناطر التى تحمل سقف هذه الأنفاق على حافة الإنهيار. |
Kesinlikle umrunuzdaydı, çünkü küçük dünyanız parçalanmak üzereydi. | Open Subtitles | بالتأكيد كان يهمك ذلك لأنّ عالمكِ الصغير كان على وشك الإنهيار |
Bu çöküş; maddenin, öylesine yüksek yoğunlukta sıkıştırıldığı bir alan yaratır ki çekim alanından kaçmak imkansızdır. | Open Subtitles | الإنهيار يشكل قطاعات من الفراغ حيث المادة تُضغط لتكون كثافتها عالية جدا حيث حقول جاذبيتها لا مفر منها |
Bu çöküş de bir istisna değil. | Open Subtitles | وعمليات قتل. وهذا الإنهيار ليس مُختلفاً، فمنذُ ساعة مضت، |
Hanna, büyük bir çöküş yaşadım, ama bunu atlattım. | Open Subtitles | هانا لقد عانيت من الإنهيار العصبي لكنني تغيرت |
Bu fedakarlıklarla, Yunanistan iflasın, AB'de çöküşün eşiğinden döndü. | TED | و مع هذه التضحيات تجنبت اليونان الإفلاس ومنطقة اليورو تجنبت الإنهيار |
Bu finansal çöküşün faturasını gerçekten kimin ödediğini unutmayalım. | TED | لذا ينبغي علينا عدم نسيان من يدفع حقاً ثمن هذا الإنهيار المالي. |
Tek teorim, ben bir çeşit sinirsel çöküntü yaşıyorum. | Open Subtitles | نظريتي الوحيده الأخرى هى أننى أعانى من نوع ما من الإنهيار العصبي |
Baban hasta, yani ruhsal yönden. Bir çöküntü içerisinde. | Open Subtitles | والدك مريض عقلياً ، إنه يعاني من الإنهيار وهذا ما نتفهمه |
Saatte 400 kilometre süratle düşen çığ, yoluna çıkan her şeyi yok ediyor. | Open Subtitles | متحركاً بسرعة 250 ميل في الساعة، فإن الإنهيار الثلجي يدمر كل شئ في مساره. |
Bu ekonominin Çökme olayını anlayamıyorum. | Open Subtitles | لا أفهم كل هذه الأشياء عن الإنهيار الإقتصادي |
Dexter'ın bir yıkım yaşadığını biliyorum. Kızlarını değiştirdiğini bile biliyorum. | Open Subtitles | أعرف أنه قارب علي الإنهيار أعرف حتي أنه بدل ابنتيه |
Ulaşımın çöküşü ve şarbon korkusu bugün için yeterli değil gibi borsada satış çılgınlığı gerçekleşti. | Open Subtitles | وكأن الإنهيار بنظام المواصلات اليو يكن سيئاً للغايه مقارنةً مع موجة البيع القوية في الأسهم بعد الظهيره |
Ama aklın, beyin içindeki hava durumu gibi olduğunu kabullenirsek... ..yani fiziğin hükmettiği ama öngörülemez olduğunu gerçekliğin kendisi de çökmeye başlar. | Open Subtitles | ولكن بمجرد أن نقبل بأن العقل مثل الطقس في أدمغتنا ومحكوم بالفيزياء لكنه غير قابل للتنبؤ الواقع نفسه يبدأ في الإنهيار |
Ona biriyle randevu ayarladığım için burada olduğunu sanıyor ama onu kırılma noktasına getirmek için yapabileceğin her şeyi yapmanı istiyorum. | Open Subtitles | يعتقد بأنه هنا من أجل موعد ولكن أريد منك أن تفعلي كل شيء ليصل إلى نقطة الإنهيار |
Ülke sefalet içinde, yıkılmanın eşiğinde sendeliyordu. | Open Subtitles | هذه البلاد تموت جوعاً و هي على حافة الإنهيار الكامل. |
Ama ne yazık ki, kayası parçalanmak üzereydi. | Open Subtitles | (من المحزن لـ(سوزان أن مصدر دعمها على وشك الإنهيار |
Çok kargaşa vardı ve ülke çökmenin eşiğindeydi. | Open Subtitles | كانت هناك إضطرابات كثيرة تحدث في الدول تسببت في وقوعها على حافة الإنهيار |
Maden çöktüğünde adamlar alt tabakalarda çalışıyorlardı. | Open Subtitles | الرجال كانوا يعملون بالنصف السفلى من المنجم وقت حدوث الإنهيار |