Biliyosun, bu ilk tiksinti bir kez geçince artık o kadar kötü olmuyor. | Open Subtitles | تعرف, بمجرد أن تتجاوز الاشمئزاز الأوّلى هذه الأشياء ليست سيئة |
Ladin, 3.000 masum insanı öldürdü ve bu Müslüman Dünyası'nda bile korku ve tiksinti ile karşılandı. Bu da gösteriyor ki kendisinin cihad anlayışı asla yaygın hale gelemez. | TED | فيها قتل 3000 إنسان بريء، و هذا عبأ العالم الإسلامي بالرعب و الاشمئزاز و ما عناه ذلك هو أن فكرته عن الجهاد لا يمكن أبداً أن تصبح تيار |
Yaşlanacaklarını, hastalıklı olacaklarını, sakat olacaklarını kısacası iğrenç olacaklarını göz önünde bulundurmuyor musun? | Open Subtitles | لا تجدين الفرصة منه ، يكبر بالسن مشلول ضعيف بعض الشيء يثير الاشمئزاز ؟ |
Herkesin kendini bir şekilde uydurduğu bu iğrenç normalite kadının fetişist cinselliğinin sapkın keşfiyle birlikte yıkılmıştır. | Open Subtitles | الاشمئزاز لهذه الحياة الطبيعية، هو خضوع الجميع، بمعايشة سوياً إكتشاف الأنحراف مع نومها المهيمن |
İğrenme dediğimiz içinde sürpriz, utanç ve biraz da iğrençlik olan bir duygu, bir de ellerinizle ne yapacağınızı bilememe hâli. | TED | التقزز هو شعور يجمع الدهشة مع الإحراج بالإضافة إلى بعض الاشمئزاز ويشبه ذلك عندما لا يعلمُ أحدكم ماذا يفعل بيديه. |
Yaklaştığımda kalbinin böyle hızlı hızlı çarpmasını sağlayan tiksinme mi, yoksa arzu mu? | Open Subtitles | أهو الاشمئزاز الذي .. يجعل قلبكِ ينبضُ ،أسرع وأسرع كُلّما اقتربت أم هي الرغبة؟ |
Özellikle nefret ve iğrenmenin dışa vurumu, onları devirmek için çok fazla pozitife ihtiyacınız var. | TED | وخاصة عبارات الازدراء أو الاشمئزاز حسنا نحتاج حقاً الى الكثير من الايجابيات لعكس ذلك. |
Gölde kendimi gördüğümde, tiksinerek kaçmayı düşündüm. | Open Subtitles | بهيمة ؟ عندما رأيت نفسي في البحيرة كنت سأهرب من الاشمئزاز |
Miğdemi bulandırıyorsun. | Open Subtitles | كنت لي الاشمئزاز. |
Çünkü bir tek tiksinti engel olur İpini koparmış insanlara | Open Subtitles | يسبب الاشمئزاز فقط اشمئزاز الناس |
Bana vurduğunda, Reid, yüzündeki tiksinti bakışını benden çek. | Open Subtitles | ثق بقولي ،(ريّد) نظرة الاشمئزاز التي اعتلت وجهك عندما ضربتني؟ |
Harika bir fikir. Öfke, Korku, tiksinti. | Open Subtitles | فكرة سديدة (الاشمئزاز)و( الخوف)و( الغضب) |
İşte tam burada tuhaf kasabasının iğrenç köşesine girmiş bulunuyoruz. | Open Subtitles | لأنه هناك ندخل في عالم الغرائب عند زاوية القرف و الاشمئزاز |
Tereyağlı sütle yapılınca daha iyi oluyorlar ama ne yazık ki tereyağlı sütten iğrenç bir şey. | Open Subtitles | طعمه افضل مع الكريمة المخفوقة. ولكن الكريمة المخفوقة يثير الاشمئزاز. |
LaGuardia'da şu sürekli lanet okunan iğrenç spor barındaydık. | Open Subtitles | تذكر؟ وكان في ذلك أوه، يا إلهي، في الحانة مثيرة الاشمئزاز في مطار لاغوارديا |
Rozin'e göre iğrenme ve iğrenç şeylerden kaçınma sadece vücudumuzu korumanın bir yolu değil ruhumuzu korumanın da bir yolu hâline gelir. | TED | سوف يقول روزن أن تلك الطريقة والتي هي الاشمئزاز وتجنب الأشياء المقززة لا تصبح فقط وسيلة لحماية أجسادنا، ولكن أيضًا وسيلة لحماية أرواحنا. |
İnsanlar olarak iğrenme kavramını ahlaka dayandıracak biçimde genişlettik. | TED | نحن كبشر، قمنا بتوسيع مفهوم الاشمئزاز ليشمل المبادئ الأخلاقية. |
Bu yüzden öfke, kızgınlık ya da iğrenme görmek yerine maske gülüşler görürsünüz. | Open Subtitles | لذا فبدلاً من رؤية الغضب و الاشمئزاز و الحزن فإنك تراها محجوبة على سبيل المثال |
- tiksinme. - Hayır. Gördüğün şey korkuydu. | Open Subtitles | الاشمئزاز - لا، ما رأيتيه كان خوفاً - |
iğrenmenin artık çekici geldiğini biliyorsun. | Open Subtitles | لعلمك، أصبح الاشمئزاز نوعاً مؤكداً من الجاذبية. |
Sana tiksinerek bakıyorum şuan. | Open Subtitles | أنا يحدق عليك في الاشمئزاز. |
Midemi bulandırıyorsun. | Open Subtitles | تسببلي الاشمئزاز. |