| Çünkü bence bu sadece kültürel bir alan veya evlerle ilgili değil; ekonomik tabanın da baştan yaratılması gerekiyor. | TED | لأنني أعتقد أنها ليست مساحة ثقافية أو مشروع إسكان؛ يجب أن يكون هناك نوع من إعادة البناء للجوهر الاقتصادي. |
| Örneğin 8. Hedef: İnsana yakışır iş ve ekonomik büyüme. | TED | خذ على سبيل المثال الهدف 8، العمل الّلائق والنمو الاقتصادي. |
| Sosyal, ekonomik ya da siyasi haksızlıklara bir cevap değil. | TED | وهذه ليست إجابات على الظلم الاجتماعي أو الاقتصادي أو السياسي. |
| Bu politikalar onu halkına sevdirdi, ancak ticareti ve ekonomik büyümeyi yavaşlattı. | TED | هذه السياسات أكسبته حب شعبه، لكن التجارة والنمو الاقتصادي عانيا من التباطؤ. |
| AF: Chris, bu, ekonomi için tasarlanmış inanılmaz bir madde. | TED | أ.ف: كما ترى، كريس، إنها مادة رائعة مصممة للنشاط الاقتصادي. |
| Ve bu ekonomik süreçte hiç bir başarı görmezlikten gelinemez. | Open Subtitles | وفي هذا المناخ الاقتصادي أي وسيلة للنجاح لا يمكن تجاهلها |
| Milletimizin önündeki en büyük sorun ekonomik refahımıza yeniden kavuşmaktır. | Open Subtitles | أن أهم هدف للأمة رولاند ريجان هو استعادة الرخاء الاقتصادي |
| Ama bunlardan biri Güney'in ekonomik düzenini korumaktı ki bu, sadece ucuz iş gücü değil, emir altında çalışacak ucuz iş gücü kaynağı gerektiriyordu. | TED | ولكن إحداها كانت الحفاظ على النظام الاقتصادي للجنوب، والذي لا يتطلب فقط توفير العمالة الرخيصة ولكن زيادة المعروض من العمالة الرخيصة للعمل لصالح الوطن. |
| Yerel ekonomik dengeyi geliştirmek için... ...kuvvetli bir altyapı ve yerel işyerleri kuran... ...milli bir iş modeli hayal edin. | TED | وتصور نموذج أعمال وطنية يخلق فرص عمل محلية ومشاريع بنية تحتية ذكية لتحسين الاستقرار الاقتصادي المحلي. |
| ekonomik gerileme,baş döndürücü ve korkutucu... ...bugünlerde havada bir şeyler var.. ...üstelik gerçekten yetki verilen bir şeyler. | TED | الركود الاقتصادي جعلنا متذيلين وخائفين، وهناك شيء ما في الجو هذه الأيام وهو أيضا مقوي جدا. |
| Alan Greenspan'ın ekonomik gelişmenin devam edegeleceğini bildiren beyanı, emsalleri tarafından reddedilmedi, krizden sonrasına kadar elbette. | TED | تصريحات آلان جرينسبان أن سنوات النمو الاقتصادي سوف تستمر لم يعارضها أحد من زملائه، حتى جاءت الأزمة، بالطبع. |
| ama bu toplam enerji ihtiyacını çok artırmayacak. Esas konu ekonomik büyüme. | TED | ولكن بدون زيادة في الاستهلاك فيما يخص الطاقة ماذا سيحدث فيما يخص النمو الاقتصادي |
| Neden kültürlerin silinmesi ve ekonomik nedenlerle yerinden edilme kaçınılmazmış gibi davranıyoruz? | TED | لماذا نتعامل مع محو الثقافة والتهجير الاقتصادي على أنه أمر لا مفر منه؟ |
| Riskler çok büyük, ama ekonomik, insancıl, güdüsel kazanç kesinlikle büyük. | TED | الأخطار كبيرة ، و لكن المردود الاقتصادي ، الانساني و الانجاز هو هائل جدا |
| 2007'de ekonomik gelişme hakkındaki düşüncemizi tekrar kavramlaştırmamız gerektiğine karar verdim. | TED | في 2007 قررت اننا نحتاج لاعادة النظر في المفاهيم حول كيف تفكيرنا في التطور الاقتصادي |
| Fakat daha büyük sorun şu ki küresel tıkanıklık ekonomik büyümeyi azaltacak ve özellikle şehir merkezinde yaşayan insanlara yemek ve sağlık hizmeti götürme kapasitesini sınırlandıracak. | TED | لكن القضية الاكبر ان ذلك الاختناق المروري العالمي سوف يخنق النمو الاقتصادي وقدرتنا على ارسال الغذاء والمساعدات الطبية, خاصة لاؤلئك الاشخاص الذين يعيشون في وسط المدن |
| ekonomik büyümeye ayak uydurabilmek ve istikrarlı olabilmek için sosyal ve politik açılımımızı nasıl yapacağız? | TED | كيف نحن ذاهبون لإجراء إصلاح لمشاكلنا الاجتماعية والسياسية لمواكبة النمو الاقتصادي ، للحفاظ على الإستدامة والإستقرار؟ |
| Burada bulunmamın amacı sizlere doğanın ekonomik değer anlamında görünmezliğinden bahsetmek. | TED | انا هنا لاتحدث اليكم عن الغموض الاقتصادي للطبيعه |
| Ulusal düzeyde bir ekonomik performans ölçütü olarak GSYİH'i ölçtüğümüze ülke bazındaki en büyük varlığımızı bu ölçüme dahil etmiyoruz. | TED | عندما نقيس الناتج القومي وكمقياس للاداء الاقتصادي على المستوى الوطني, لم نضمّن الاصول الاكبر على مستوى الدولة |
| Gelecek nesil paylaşımlı ekonomi şirketlerini finanse etmeye yardım eden bir kuluçka merkezi başlattılar. | TED | وكانت قد بدأت حاضنة للمساعدة في تمويل الجيل القادم بالشركات الناشئة عبر التشارك الاقتصادي. |
| Davranışsal ekonomist George Löwenstein üniversitesindeki öğrencilere herhangi bir ünlüden tutkulu bir öpücük aldıklarını hayal etmelerini istedi. | TED | عالم السلوك الاقتصادي جورج لوفينستين سأل طلابا في جامعته أن يتخيلوا الحصول على قبلة حارة من أحد المشاهير، أيّا كان. |
| Bu işbirliği kabiliyetinin iktisadi planlama ve pek çok başka alana ilginç etkileri bulunmaktadır. | TED | لهذه القدرة على التعاون تطبيقات مثيرة للاهتمام للتخطيط الاقتصادي و العديد من المجالات الأخرى. |
| Adam deli olmalı zaten. Kira denetimli daire bulması da çok zordur. | Open Subtitles | لا بد أنه عانى شقق السكن الاقتصادي نادرة |
| Eğer doğru kablosuz teknolojiyi seçersek, bu ekonomiyi geliştirecek yeni bir değer yaratmamızı sağlar. Ve diğer sektörlerde de karbondioksit salınımını düşürür. | TED | والآخرى هي توفر فرصة مثالية، إذا إخترنا التقنيات اللاسلكية الصحيحة، كيف يمكننا توفير محرك جديد للنمو الاقتصادي والحد بشكل كبير من ثاني أكسيد الكربون في القطاعات الأخرى. |
| Ancak alışverişin ötesindeki bu bağlantı, paylaşımlı ekonominin tam olarak amaçladığı şey. | TED | ولكن هذا التواصل ما بعد الصفقة هو بالتحديد هدف التشارك الاقتصادي. |
| Înca tu sunt piatrâ, mort fârâ emu, mângâia, tu somn, somn somn... | Open Subtitles | الإنكا تو المتعاقدين بياترا، مورت الفارعة الاتحاد الاقتصادي والنقدي |