Bu minnettarlık hikayesi duyduğum birçok hikayede var. | TED | يظهر هذا الامتنان في العديد من القصص التي سمعتها. |
Geçenlerde öğrendim; minnettarlık ve olumlama negatif etkileşimleri dengeliyormuş. | TED | تعلمتُ مؤخرًا كيف يعوض الامتنان والتأكيدات التفاعلات السلبية. |
(Gülüşmeler) Bir minnet dalgası var, çünkü insanlar bunun ne kadar önemli olduğunun farkına varıyorlar ve de bunun nasıl dünyamızı değiştirebileceğinin. | TED | هناك موجة من الامتنان لأن الناس أصبحوا واعين بمدى أهميته وكذا قدرته على تغيير العالم. |
Elbiselerimi çıkarıp üzerime çıktığında, ona karşı hissettiğim şükran çok geçmeden dehşete dönüştü. | TED | لكن الامتنان الذي شعرت به نحوه سرعان ما تحول إلى رعب حيث شرع في خلع ملابسي وصار فوقي. |
Ve vakti gelince, size gösterilen lütuf için minnettar kalacaksınız. | Open Subtitles | ومن الآن، يجدر بكم الامتنان لما أنتم به من رحمة |
Bu sahnede ikinci kez yer alma fırsatına sahip olmak gerçekten büyük bir onur. Çok minnettarım. | TED | انه فعلا شرف عظيم لي ان أصعد المنصة للمرة الثانية. أنا في غاية الامتنان. |
Pek çok araştırmaya göre en iyi silahlardan biri minnettarlık. | TED | وفقًا لمعظم الأبحاث، فإن الامتنان هو أقوى الأسلحة. |
Onur, affedilmiş olmanın mutluluğu ve ayrıca onun için yeni olan bir şey, minnettarlık. | Open Subtitles | رأيت الكثير الفخر، السعادة بمسامحته لكن أيضاً، شيئاً جديداً عليّ الامتنان |
İşte şimdi minnettarlık geliyor. Her doktorun duymak istediği iki kelime. | Open Subtitles | والآن وقت الامتنان كلمتان يعيش كل طبيب ليسمعهما |
Bunu ona söylediğin zaman kızın gözlerinde minnettarlık göreceğine eminim. | Open Subtitles | أنا واثق أنك سترى هذا الامتنان بعينيها عندما تخبرها |
Doğru, ama en güzeli minnettarlık. | Open Subtitles | صحيح ولكن الامتنان هو أجمل شـيء في الحياة |
Bakıyorum da minnettarlık hala bir nesilden diğerine geçen bir aile özelliği. | Open Subtitles | وأرى أن الامتنان لا يزال سمة العائلة ينتقل من جيل للآخر.ـ |
Bekliyorlar da ben de minnet duyuyorum ama inanılmaz utanıyorum da ve umuyorum ki ellerimi yıkamadığımı fark etmesinler. | TED | إنهم يفعلون ذلك وأنا أظهر الامتنان لكن بذُل بالطبع، وآمل أنهم لم يلاحظوا أنني غادرت المرحاض بدون أن أغسل يدي. |
Bu yaşananlar, beni minnet duymakla ilgili düşünmeye itti. | Open Subtitles | لقد جعلتني هذه التجربة أفكر في طبيعة الامتنان |
Sabah rutin işlerimi yaparken bu minnet duygusunu hissetmek. | Open Subtitles | ولست فقط أتفكر بها وأنفـِّذ نوعا من روتينٍ محفوظٍ بل أبثه هناك، وأنا أحس بمشاعر الامتنان |
şükran yolculuğuma mahalledeki kahve dükkânındaki, New York'taki Joe Coffee'deki baristaya teşekkür ederek başladım. | TED | بدأت رحلتي في الامتنان بشكر نادلة القهوة في المقهى الذي أرتاده، مقهى جو في نيويوك. |
Her yerde, bu şükran yolculuğunun her durağında teşekkür edebileceğim 100 yeni kişi daha ortaya çıkar. | TED | في كل موضع، وكل وقفة على طريق الامتنان هذا كان يخرج منها مئة شخص أتوجه إليهم بالشكر. |
Bu yüzden insanları, arkadaşlarımı, ailemi kendi şükran yolculuklarına çıkmaları için cesaretlendiriyorum. | TED | وهو السبب الذي جعلني أشجع الآخرين والأصدقاء والعائلة، للسير في طريق الامتنان بأنفسهم. |
Sana söylediğimiz tüm akrabalar için minnettar olmaya ne dersin? | Open Subtitles | ماذا عن بعض الامتنان عن كل الاقارب الذين اخبرناك عنهم |
Cidden, bize evinin kapılarını açtın burada kaldığımız sürece sana minnettar olacağım. | Open Subtitles | جدّيّاً، فتحتِ بيتك لنا لذا طالما نحن هنا فأنا في غاية الامتنان |
Onu yeniden mutlu ettiğiniz için size minnettarım. | Open Subtitles | إني ممتن لكما شديد الامتنان لجعله سعيدا مرة أخرى |
Umudum, minnettarlığı aksiyon almak için bir kıvılcım olarak kullanmamız. | TED | وهي تحديدًا أملي في أن نجعل الامتنان شرارة للعمل. |
Noel, birliktelik ve minnettarlıkla ilgilidir. | Open Subtitles | عيد الميلاد يعني الامتنان والتآزر |
Bana minnettarlığını eşyalarını toparlayarak gösterebilirsin. | Open Subtitles | يمكنكِ إظهار الامتنان لي بحزم الأمتعة الخاصة بكِ |
Ve geri geldiğimde, onlara minnettarlığımı ilettim ve onları övdüm. Çünkü onlar bana samimiyetle arka çıktıklarını gösterdiler ve samimiyetle kendilerine de arka çıktılar. | TED | وعندما عدت، كان علي أن أعطيهم الكثير من الامتنان والمدح لأنهم أظهروا لي أنهم حق العون وهم حقًا حق العون لأنفسهم. |