| Geçen sene bir kadın ile tanıştım, birbirimize aşık olduk ve evlenmeyi düşünüyoruz. | Open Subtitles | إلتقيت بإمرآه العام الماضي, و أحببنا بعضنا البعض و عقدنا العزم على الزواج |
| Sonra ellerimizi tutup seksi ve şeytani bir hokus pokus yaptılar. | Open Subtitles | ثم أمسكن بأيدي بعضهن البعض و رقصن لنا رقصة شيطانية مثيرة |
| - Ailemizi bir araya getirmeye ihtiyacı var ve buna saygı duyuyorum. | Open Subtitles | يجب ان ترجع امي و ابي لبعضهما البعض و انا احترم ذلك |
| Biraz kendi ve bir şey yok Ben bütün duyuyorum | Open Subtitles | أنا أملك البعض و أنت لا تملك شيء أنا أجمع |
| Tüm bu sesler birbirleriyle uyumluydu ve aralarındaki ritmi de duyardım. | TED | كل هذه الأصوات اندمجت مع بعضها البعض و استطعت الاستماع إلى الإيقاع بينهم |
| ve şimdi buna katılma ve tutunma zamanı. | TED | و قد حان وقت ربط هذه القشات مع بعضها البعض و التمسك بها. |
| Bunun nedeni havanın hacminin daha az basınçla artmasıdır, yani moleküller birbirlerine çarpmadan ve ısı yaratmadan etrafta dolaşmak için daha fazla alana sahiptir. | TED | هذا لكون الهواء يتوسع في الحجم بأقل ضغط فالجزيئات لها مساحة أكبر لتتحرك فيها دون الاصطدام ببعضها البعض و خلق الحرارة |
| Biz inşa yöntemini seçiyoruz, çünkü insanlar birbirleriyle ve çevreyle buluşuyor. | TED | اخترنا طريقة البناء لأنها تقرّب النّاس إلى بعضهم البعض و إلى البيئة. |
| Bütün gün tartışmış, birbirlerine hakaret etmiş ve kavga edip durmuşlardı. | Open Subtitles | تجادلا طوال اليوم يهينان بعضهما البعض و يتقاتلان |
| İki insan birbirine âşık ve evlenmek istiyor. | Open Subtitles | شخصان يحبان بعضهما البعض و يريدان الزواج |
| İki gün önce yabancıydık ve şimdiyse benimle yalnızsın. | Open Subtitles | منذ يومين كنا غريبين عن بعضنا البعض و الآن أنت معي بمفردك في شقتي |
| Bir defa birbirimizin kanını şırıngayla çektik ve içtik. | Open Subtitles | و ذات مرة سحبنا دماً من بعضنا البعض و شربناه. |
| Gurur içerisindeki gardiyanlar kaçışı engelleyen kişiler olarak birbirlerini kutluyor ve olayda meydana gelen yaralarını gösteriyorlar. | Open Subtitles | ضباط الاصلاحية السعداء الذين أحبطوا عملية الهروب يهنئون بعضهم البعض و يظهرون بشجاعه جروحهم |
| Gurur içerisindeki gardiyanlar Kaçışı engelleyen kişiler olarak birbirlerini kutluyor ve olayda meydana gelen yaralarını gösteriyorlar. | Open Subtitles | ضباط الاصلاحيه السعداء الذين احبطوا عمليه الهروب يهنئون بعضهم البعض و يظهرون بشجاعه جروحهم |
| Bazen insanlar burada silah taşırlar ve çok içmiş olurlar. | Open Subtitles | احيانا ياتى البعض و معة اسلحة و يشربون كثيرا |
| En azından sen ve Rohan birbirinizi görme şansınız oldu. | Open Subtitles | فهم لم يقابلوا بعضهم البعض و لم يروا بعضهم قبل ذلك. |
| Birbirlerini çok yakından tanıyorlar ve düzenli aralıklarla görüşüyorlar. | Open Subtitles | يعرفون بعضهم البعض و يحافظون على الإتصال بإنتظام. |
| Dünyanın dört bir yanından milyonlar anında birbirlerine, dükkânlara, yemeğe ve eğlenceye ulaşıyorlar. | Open Subtitles | يملكُ الملايين حولَ العالَم مدخلاً مُباشراً معَ بعضهِم البعض و معَ المتاجِر و الأطعمَة و التسلية |
| O kadar çok konuşalım ki birbirimizden sıkılalım ve geriye sadece... bu sıkıntıdan çıkmak için ilk adımı atmak kalsın. | Open Subtitles | نتحدّث إلى أن نملّ بعضنا البعض و نخرج من هذه الأزمة |
| Şimdi birbirlerini yiyecekler ve bizim kalıntılarımızı rahat bırakacaklar. | Open Subtitles | و الآن سيأكلون بعضهم البعض و يتركون جثتنا و شأنها |