| Asıl uyarı, ortada önemi fazla ve önemi az insanların olması. | Open Subtitles | التحذير الحقيقي أن هناك ناس من يهتمون أكثر ومن يهتمون أقل |
| Bir an önce Hava uyarı ve Kontrol birimlerini konumlandıracağız. | Open Subtitles | سنضع نظام التحذير الجوي المسبق في المكان بأسرع وقت ممكن. |
| Bu hafta konferansın geri kalanı boyunca bu cevabı yararlı bir uyarı olarak kabul edeceğiz. | TED | أعتقد أننا سوف نأخذ هذا التحذير مأخذ الجد لبقية مؤتمرنا لهذا الأسبوع. |
| Hey, bu işe o uyarıyı bize göndererek kendin dahil oldun. | Open Subtitles | هي أنت ورطت نفسك في هذا عندما أرسلت لنا التحذير |
| Bu ilk ve son uyarın. | Open Subtitles | اعتبري هذا هو التحذير الوحيد الذي ستحصلين عليه؟ |
| Ama çok gerçekçiydi. Cinayet hakkında yaptığı uyarı da... | Open Subtitles | لكن ما حدث كان حقيقيا فعلا و هذا التحذير عن الجريمه كان شريرا للغايه |
| uyarı insanların hayatını kurtarmanın tek yolu değil. | Open Subtitles | التحذير ليس الطريق الوحيد لإنقاذ حياة الناس أهناك شيء آخر يمكن أن نفعله؟ |
| Hâlâ uyarı altındayız, dışarı çık ve arabayı yavaşlat. | Open Subtitles | بينما نحن تحت التحذير اذهب و نخطى السيارة بسرعة |
| Şimdi, dinle. Tüm uyarı zillerini, alarmları kapat. | Open Subtitles | الآن، اسمع، اهمل كل الانزارات واجراس التحذير. |
| Olaylar birbirini kovaladı zaten. Bana uyarı etiketini okumak içi biraz geç kalmadın mı? | Open Subtitles | بالفعل هناك شئ قاد لشئ آخر لقد جاء هذا التحذير متأخراً |
| Tabii eğer gelecekte kötü olursam bu uyarı pek de işe yaramaz. | Open Subtitles | بالطبع، هذا التحذير لن يكون جيّداً إن تحوّلت روحي المستقبلية للشرّ |
| uyarı! Nanobot sınırlama ihlali. | Open Subtitles | التحذير عطل فى مانع إنتشار الزوارق المجهرية |
| Sanatçımız kuşların gözünü çıkararak bu uyarı cıvıltılarına ayrı bir ruh kazandırmak istemiş. | Open Subtitles | العازف وضع المشكلة أمام أعينهم لذا سيقومون بالزقزقة من أجل التحذير |
| Burası L.A., üstünde fazla durmadım, ve sonra uyarıyı gördüm. | Open Subtitles | ..هذا كأنها لوس أنجلوس . لم أفكر في الأمر هكذا . ومن ثم ، رأيت التحذير الداخلي |
| Sadece, plastik ambalajdaki uyarıyı dikkate almaman gerektiğini ve.. | Open Subtitles | فقط انه يجب عليك تجاهل التحذير على الكيس البلاستيكي |
| İlk uyarın bu olsun. | Open Subtitles | لقد استخدمت للتو التحذير الوحيد الخاص بكِ |
| Bu son uyarım, onu bana ver, yoksa seni vururum. | Open Subtitles | قدرما أريد هذا التحذير الأخير اعطه لى والا أطلقت النار |
| Uyardığın için teşekkürler; ama işimin başına dönmeliyim. | Open Subtitles | شكراً على التحذير لكن يجب علي العودة للعمل |
| alarm sesiyle birlikte takviye kuvvetlerini gönderecekler. | Open Subtitles | ليقوموا بتشغيل التحذير ,ويقومون بإرسال التعزيزات |
| Bu yüzden her birinizi size zarar vermelerini için ellerine neden vermemeniz konusunda uyarıyorum. | Open Subtitles | وبالتالى وجب التحذير لكم لا تعطوهم السبب لأن يؤذوكم |
| Bu paketlerin neden hükümet uyarısı taşıdığını anladım. | Open Subtitles | أَرى لِماذا هذه الرُزَمِ تَحْملُ التحذير الحكومي. |
| Bu erken uyarıya rağmen Batı, tam olarak Çin, Hindistan ve Asya'nın geri kalanının uyandığı anda uyumayı tercih etti. | TED | بالرغم من هذا التحذير اختار الغرب أن ينام بينما في ذات الوقت استيقظت الصين و الهند وباقي دول آسيا |
| Sözlü bir uyarıda bulunmak zorunda kalırsanız, bunu yapmadan önce oldukça yakınlaşın. | Open Subtitles | بالنسبه لمسألة التحذير اللفظى فعليك أن تقترب جدا قبل عمل ذلك |
| - Bu ilk uyarınız Bayan Chavez. | Open Subtitles | هذا التحذير الأول لكِ سيدة شافيز |
| Şu üzerindeki uyarılar "araba sürerken kullanmayın" diyen. | Open Subtitles | تعلمى،علامة التحذير هذه تقول بأنّك لا يفترض بك القيادة |
| - Bu size yapılan son uyarıdır. - Bu hiçbir şeyi sonlandırmayacak. | Open Subtitles | هذا هو التحذير النهائي الخاص بك. |
| Uyardığınız için sağolun. | Open Subtitles | شكراً على التحذير |
| Galler'deki "Tehlike! Patlayıcılar!" yazıları benim suçum değil. | Open Subtitles | ليس خطأي . أن لافتات التحذير مكتوبةٌ بالإنجليزية |