| Uzun süredir sahip olduğumuz şefkat ve empati duygularımıza dönmemiz lazım. | TED | نحن بحاجة أن نعود إلى قيم الرحمة الأولى، الرحمة و التعاطف |
| Kötü uyku bize riskli, aceleci kararlar aldırır ve empati yeteneğimizi köreltir. | TED | تجعلنا قلة النوم نتخذ قرارات خطيرة وطائشة وهي استنزاف لقدرتنا على التعاطف. |
| Olabilir, ama bu tarz hareketlerin empati çerçevesinde ilerlemesi gerekir. | Open Subtitles | ربما، ولكن هذا النوع من التصرف يحتاج الكثير من التعاطف |
| Bu sunumun etkisi, sempati çağrıştırmasıdır. | TED | ولكن تأثير هذا العرض هو أن يناشد التعاطف |
| merhamet hakkındaki diğer şey ise sinirsel bütünleşme denen özelliği arttırmasıdır. | TED | وهناك شيء آخر عن التعاطف انه فعلاً يحفز ويقوي التكامل العصبي |
| KA: İşte şefkat sayesinde muhteşem şeyler yapan bir şehriniz var. | TED | ك. أ: هنا لديك مدينة تقوم بفعل أشياء عظيمة بفضل التعاطف. |
| Psikolojik katılımı inceledik -- diğer insan için ne kadar empati hissetiniz? | TED | نظرنا الي المشاركة النفسية ما مقدار التعاطف التي تشعر به ناحية الشخص الاخر |
| Oksitosin düzeyindeki artış empati duygularını öngördü. | TED | إن التغيير في مستوى الأوكسيتوسين إنعكس فوراً على مشاعر التعاطف لديهم. |
| Yani bizi diger insanlara yakınlaştıran empati duygusuydu. | TED | إذاً هو التعاطف ومعرفة الآخر هو ما يجعلنا نتواصل مع الآخرين من البشر. |
| empati bizi diğer kişilere yardım ettirtiyordu. | TED | إنه التعاطف هو ما يجعلنا نساعد بعضنا البعض. |
| Sonra da öz farkındalık veya empati arttırma becerileri hakkında konuşurken yaptığımız bir tür esas uygulama yaparız. | TED | ثم لدينا نوع ما من الممارسة الأساسية التي نقوم به سواء كنا نتحدث عن الوعي الذاتي أو مهارات بناء التعاطف. |
| anlamalı ve empatiyi bilmeliyiz, çünkü empati utancın atidotudur. | TED | فإنه يجب علينا أن نفهم ونعرف التعاطف مع الأخرين، لأن التعاطف هو مضاد العار. |
| Diğeri de empati ve şevkat. İnsan ahlakı bunlardan daha fazlasını içeriyor, | TED | والآخر هو التعاطف والتراحم. والأخلاقيات الإنسانية هي أكثر من هذا، |
| Yine, içeriği kendileri yarattıklarında oyuncuların hissettiği empati çok büyük. | TED | التعاطف أن اللاعبين عندما يخلقون المحتوى تكون كمية هائلة، في هذه اللعبة عندما يقوم اللاعبين بخلق المحتوى، |
| Gördükleri eziyet ülke çapında haberlere konu edildi. Yürüyüşü kamuoyunun gündemine taşıdı. Kadın oy hakkı savunucuları büyük bir sempati topladı. | TED | أخبار إساءة معاملتهن انتشرت في كافة أنحاء البلد، وحسّنت مكانة المسيرة لدى الرأي العام وزادت من التعاطف مع مطلبهم. |
| Ortaya çıkansa: Bizleri bir insan topluluğu haline getiren sempati bağları ve şefkat bağlarıdır. | TED | ما نراه حبيساً: الروابط الخفية وأواصر التعاطف التي تجمعنا لنصبح المجتمع الإنساني. |
| Bir saat sonra yapay bir sempati gösteren bir polis memuru karımın ve yanındaki kimliği belirlenmeyen erkek arkadaşının | Open Subtitles | وبعد ساعة شرطى يتصنع التعاطف معى أخبرنى أن زوجتى ورفيقها رجل مجهول الهوية |
| Yani, merhamet bizim için iyi bir şeyse, bir sorum var. | TED | اتعلمون .. ان كان التعاطف امرٌ مفيد لنا فلدي تساؤل .. |
| Peki anlayış bizi süt ve bal akan o ülkeye götürecek mi? | Open Subtitles | لكن أسيقودنا التعاطف إلى الأرض التى يتدفق فيها اللبن و العسل ؟ |
| - Bana empati konusunda maval okuma. - Ben empatiden bahsetmiyorum. | Open Subtitles | لا تعطيني محاضراتٍ عن التعاطف - لا أتحدّث عن التعاطف - |
| Böylesi bir dili anlamak kendi türlerinin sempatisini kaybetmesine mal olabilir. | Open Subtitles | إستيعاب لغة كهذه قد يكلف المرء نوعه الخاص من التعاطف |
| Belki, biraz merhametli olabilirsiniz tasarruflarını soyduran yaşlı insanlar için. | Open Subtitles | انا اسف جدا ربما يمكنك التعاطف مع الناس الذين أبيدت مدخراتهم التي جمعوها طوال حياتهم |
| şefkat, acıma, hayal etme, anlayış, teselli gibi duygulara karşı büyük bir kapasitemiz var. | TED | تعمقنا في قدرتنا على التعاطف, الشفقة والتخيل والشغف والمواساة. |
| ancak aynı insanlar Aicha'nın oğlunun neden suçlandığını duyduğunda aynı şefkati göstermiyorlardı. | TED | لكن عندما علم الناس ما اتهم به ابنها لم تتلق ذلك التعاطف |
| -Neden ben gidiyorum patron? Bir kadın daha sempatik olmaz mı? | Open Subtitles | لماذا أنا سيدي ، اليست هي أفضل في التعاطف ؟ |
| Bu işbirliği, karşılık tarafıydı. Şimdi empatiye gelelim. | TED | هذا كان الجزء المتعلق بالتعاون والمعاملة بالمثل. الآن دعونا ننظر إلى التعاطف. |
| İnsanlar gerçek olmayan empatiyle çoğu kez karşılaşırlar. | TED | يعيش الناس نوعا من التعاطف المتصنع كما لو أنه حقيقي. |
| Dalai Lama'nın bir cümlesi var... Demişti ki, "sevgi ve merhamet gerekliliktir. | TED | وبعبارة الدلالي لاما كما قال يوماً الحب و التعاطف هما من اساسيات الحياة |
| Ama size söyleyebileceğim şu var: Rwanda soykırımı, dünyanın basit bir şefkat duygusu alanındaki en büyük başarısızlıklardan biriydi. | TED | لكن يمكنني أن أقول لكم التالي: أن الإبادات الجماعية في رواندا كانت واحدة من أفشل التجارب الانسانية في مجرد التعاطف. |