| Aferin. Otur. seninle konuşmak istiyorum. | Open Subtitles | احسنت اجلس اريد التكلم معك كان تصرف حكيما منك اجلس |
| - Clark, seninle konuşmak istiyorum. - Şu anda olmaz baba. | Open Subtitles | كلارك أود التكلم معك من فضلك - ليس الآن أبي - |
| Bu çocuğun içindeki Tanrı, konuşmaz O seninle konuşmak isteyene kadar. | Open Subtitles | إلهى موجود بذلك الفتى الذى لا يتكلم إلى أن حاول التكلم معك |
| Seninle konuşmam hatta bu mektubu yazmam bile yasak. | Open Subtitles | وغير مسموح لي التكلم معك ولا أن أكتب لك هذه الرسالة |
| Clark, Seninle konuşabilir miyim? | Open Subtitles | كلارك هل يمكنني التكلم معك قليلاً |
| Gizli Servis'ten bir ajan sizinle konuşmak isteyecektir. | Open Subtitles | عميل خاص من الخدمة السرية يود التكلم معك بشأن أداء الشهادة النهائي لهذه القضية |
| Hayır, aslında, Seninle konuşmayı umuyordum. | Open Subtitles | كلا، بالواقع كنت آمل التكلم معك |
| Burada seninle konuşmak isteyen biri var. | Open Subtitles | ترايسي, معك جاك لدي أحدٌ هنا يريد التكلم معك |
| Ben sana diyeyim, seninle konuşmak istememin sebebi de bu. Çünkü bir oradasın bir burada, hiç bir zaman kendinde değilsin. | Open Subtitles | لهذا السبب لا اريد التكلم معك,فانت تذهب من هنا لهنا من غير وقت |
| seninle konuşmak bile yeterince basit bir iş olduğu için, şimdiden meşhur salgılar salgılanmaya başladı bile. | Open Subtitles | حتى التكلم معك يعتبر وضيعا بما يكفي لدرجة أني بدأت أشعر بحركة الناقلات العصبية في أجزاء دماغي العلوية |
| Aslında, bu konuyu seninle konuşmak istiyordum, ama doğru zamanı bekliyordum. | Open Subtitles | أتعلم ، في الحقيقة لربما أكون أعني التكلم معك بشأن هذا ولكني كنت أنتظر الوقت المناسب |
| Birşeyler yaptığın taktirde, polisler seninle konuşmak isterdi. | Open Subtitles | إلّا لو فعلتَ شيئاً يجعل الشرطة تريد التكلم معك بخصوصه |
| seninle konuşmak iseyen iki tane FBI ajanı var. | Open Subtitles | هناك عميلان فيدراليان، يريدان التكلم معك |
| Seninle konuşmam gerekiyor... çünkü burada hayal ettiğimden biraz farklı bir durum var. | Open Subtitles | أنا أريد التكلم معك فحسب ...لأن هناك حالة مختلفة قليلاً هنا عما تخيلت |
| Onu bir yerlere götürmeye devam edersen, Seninle konuşmam. | Open Subtitles | اذا استمريتي في القيادة من أجله سأتوقف عن التكلم معك |
| Böldüğüm için bağışla baba ama bir an önce Seninle konuşmam lazımdı. | Open Subtitles | آسفة على المقاطعة، يا أبي، لكنني أحتجتُ التكلم معك الآن. |
| - Bir saniye Seninle konuşabilir miyim? | Open Subtitles | ـ أظن بوسعيّ التكلم معك للحظة؟ |
| Lawrence Krauss, sizinle konuşmak her zaman bir zevktir. LAWRENCE: | Open Subtitles | لورينس كراوس كالعادة من الممتع التكلم معك |
| Hatta babam bile benim yerime Seninle konuşmayı tercih ediyor. | Open Subtitles | حتى والدي يفضل التكلم معك عني. |
| Ama önce, ailenizin sorunu hakkında konuşmamız gerekiyor. | Open Subtitles | ولكن أولا انا بحاجة الى التكلم معك حول اضطرابات عائلتك |
| Acaba Sizinle konuşabilir miyim? | Open Subtitles | وكنت أتسائل إن بوسعي التكلم معك |
| - Bak, Nick, seninle konuşmalıyım. - Seninle konuşmalıyım. | Open Subtitles | مرحباً، نيك أريد التكلم معك أريد التكلم معك |
| Klaus, neden çekmiyorsun? - Biraz konuşabilir miyiz? | Open Subtitles | كلاوس،لم لا تصور، هل أستطيع التكلم معك رجاء؟ |
| Telefonda da harikasın. İnsanlar seninle konuşmaya bayılıyor. | Open Subtitles | انك رائعة في الرد على الهاتف الأشخاص يحبون التكلم معك |
| Seninle cidden konuşmam lazım. | Open Subtitles | اريد التكلم معك |