Temsilcimin tavsiyesi üzerine TV ye çıkacağım. Bütün biletler satıldı. | Open Subtitles | اتبعت نصيحة وكيلي وبعت كل شيء ولسوف أظهر في التليفزيون |
Biri neden bu kadar hoş bir TV şefini öldürmek istesin ki? | Open Subtitles | لماذا قد يرغب أي شخص في قتل شيف التليفزيون اللطيف جداً ؟ |
Pekalâ ama bölgedeki televizyon satıcısıyla senin adına konuştum bile. | Open Subtitles | حسناً ، لكنى قد تحدثت مع بائع التليفزيون المحلى بشأنك |
Neden bir çikolatayı televizyon ile gönderemiyeyim, ki insanlar yesin?" | Open Subtitles | لماذا لا أرسل قطعة شوكولاتة حقيقية وجاهزة للأكل عبر التليفزيون |
televizyonda şimdiye kadar gördüğüm en güzel yarışma var. | Open Subtitles | عزيزتى ، يوجد برنامج مسابقات أكثر من رائع فى التليفزيون |
Odaya girdikten sonra dosdoğru televizyonu açanlar | Open Subtitles | نوع يشغل التليفزيون تلقائياً بمجرد دخوله الغرفة .. |
televizyona çıkacağım. Bir telefon geldi ve bir başvuru formu aldım. | Open Subtitles | سوف اظهر على التليفزيون لقد اتصلوا بى واعطونى استمارة لكى املئها |
Bu aletlerin kalitesiyle ilgili hiçbir bilgimiz yoktur gene de TV - DVD karışımı olalara bakarız ve "Hıh!" | TED | وليس لدينا اية معرفة اياً كانت عن جودة تلك الاشياء ولكننا ننظر الى التليفزيون المشتمل على دي في دي ونقول |
Stadyumda bulunan yaklaşık 75.000 kişinin ve bir milyara yakın TV izleyicisinin önünde gerçekleştirdiği bir hayal. | TED | وهذا ما فعله في ذلك اليوم، في ملعب رياضي يضم حوالي 75000 شخص وعدد مشاهدين يقارب المليار على شاشات التليفزيون. |
TV'de Milli Marş çalınırken ayağa kalkmıyorlar. | Open Subtitles | ولا اريد ان يعلن عنة مع النشيد الوطنى فى نهاية التليفزيون |
Yakın TV stüdyolarının sophistoları vardı gülüp duruyorlardı. | Open Subtitles | جلس بعض سوفسطائيي ﺇستديوهات التليفزيون عند الزاوية يثرثرون ويضحكون |
Yakın TV stüdyolarının sophistoları vardı gülüp duruyorlardı. | Open Subtitles | جلس بعض سفوسطائيى استديوهات التليفزيون عن الزاوية يثرثرون ويضحكون |
televizyon izliyorum ya da ütü yapıyorum ya da süpürge. | Open Subtitles | فقط أشاهد التليفزيون ، أكوى الملابس أو أنظف بالمكنسة الكهربائية |
Bundan kısa bir süre sonra, Richmond, Virginia'da televizyon haberciliğindeki ilk işimi aldım. | TED | وبعد ذلك بوقت قصير، حصلت على أول عمل لي في التليفزيون. في ريتشموند، في فيرجينيا، |
Şunu da unutmayalım; televizyon geniş kitleleri ikna etmek için elimizde tuttuğumuz en büyük araç. | Open Subtitles | دعونا لا ننسى أن فى التليفزيون أعظم أداة للإقناع الشامل |
Politika yeni bir sahneye taşındı, televizyon sahnesine. | Open Subtitles | إن السياسة قد دخلت مرحلة جديدة مرحلة التليفزيون |
Şimdi söyleyin, Bayan French geceleri televizyon izler miydi? | Open Subtitles | الآن أخبرينى ، هل كانت مسز فرينتش تشاهد التليفزيون فى المساء ؟ |
Dün gece televizyonda bir gezi filmi vardı. | Open Subtitles | الليلة الماضية فى التليفزيون كانت هناك فيلم عن رحلة |
televizyonda yaptığınız şeylerle ilgili olduklarını düşünüyorum. | Open Subtitles | أظن أنهم يعرضون عدد كبير من أعمالك على التليفزيون |
televizyonda söyledikleri şeyleri kontrol altına alamam. | Open Subtitles | لا أستطيع التحكم فيما يقولون فى التليفزيون |
Seni Kate Reynolds' la tanıştırmak istiyorum. Bayan Reynolds İngiliz televizyonu için çalışıyor. | Open Subtitles | أود أن تقابل مس كيت رينولدز مس رينولدز تعمل فى التليفزيون البريطانى |
Ne televizyona çıkmak, ne de kadın dergilerinde yazmak ilgimi çekiyor. | Open Subtitles | حسنا ، أنا لا أمتلك تطلعات للظهور فى التليفزيون أو الكتابة فى مجلات نسائية |
televizyonun büyük bölümü çocuklara veya Hıristiyanlara veya yaşlılara uygun değil. | Open Subtitles | كثير من برامج التليفزيون لا تناسب الأطفال, أو المسيحيين, أو البالغين. |
İşten, beyzboldan, televizyondan veya maaş artışları veya devlet meselelerinden konuşmuyorsun. | Open Subtitles | أنت لم تذكر أبدا اعمالك أو البيسبول أو التليفزيون أنت لم تتحدث عن الأجو المرتبات كيف يسير عملك |
Televizyondakiler de saçmalıyor. | Open Subtitles | هم يَقُولونَ عنى قمامةَ فى التليفزيون أيضاً |