| Şu andan itibaren, aileme yönelik tüm tehditler son bulacak. | Open Subtitles | من الآن وصاعداً . كل التهديدات لعائلتى ستتوقف ، أتفهم؟ |
| Ama her şeyden daha çok tehditler savurmak hoşuna gidiyor. | Open Subtitles | ولكن أكثر من أي شيء ترغب فيه هو صنع التهديدات |
| Biyolojik, kimyasal ve nükleer tehdit durumlarında uygulanan bir prosedür. | Open Subtitles | انه يستخدم في التهديدات الحيوية او الكيميائية او النووية ماذا؟ |
| - Doğrusu Medina'nın ne tür bir tehdit olduğu önemli değil. | Open Subtitles | أو التهديدات الأخرى ؟ الحقيقة هي أنه لا يهم نوع تهديده |
| Sinir uçlarındaki algılayıcılar mekanik, termal ve kimyasal tehditleri algılıyor. | TED | ترصد مستشعرات في نهايات عصبية متخصصة التهديدات الميكانيكية، والحرارية، والكيميائية. |
| Uluslararası güvenlik derken aslında demek istediğim, ülkelerimizi dışarıdan gelebilecek tehditlere karşı nasıl hazırladığımız ve vatandaşlarımızı nasıl koruduğumuz. | TED | وأنا أعني بالأمن الدولي، ما نقوم به حقًا، كيف نجهز بلادنا لاستجابة أفضل ومنع التهديدات الخارجية، وكيف نحمي مواطنينا. |
| Bu ölüm tehditlerin dünyanın dört bir yanındaki sunuculardan gelmiş. | Open Subtitles | هاته التهديدات وجهت من خلال حسابات على مستوى العالم أجمع. |
| Şu anda; dış tehditlerden uzakta olduğunu düşündüğü bir yerde dinleniyor. | Open Subtitles | حالياً يقبع في مكان ما يظن أنه بمأمن عن التهديدات الخارجية |
| Tüm tehditler yok edildi ve tek ışın tekrar devrede efendim. | Open Subtitles | تم إسبعاد كل التهديدات, والاشعة الآحادية قد عادت للعمل, يا سيدي |
| İkimiz de o yasanın yakın tehditler için olduğunu biliyoruz. | Open Subtitles | كلانا يعرف أن ذلك القانون تم سنه لأجل التهديدات الفورية |
| Bilgi sahibi olanlara 10 pound teklif ediyor, tehditler savuruyor. | Open Subtitles | إنهم يعرضون عشرة جنيهات لأي شخص لديه معلومات يوجهوا التهديدات |
| Bir karınca, çevreyi bu yolla keşfederken tehditler veya düşmanlardan yeni yuva alanlarına kadar birçok şeyle karşılaşabilir. | TED | عندما تستكشف بيئتها بهذه الطريقة تمر النملة بأشياء مختلفة بدء من التهديدات أو الأعداء، إلى مواقع بديلة للتعشيش |
| Herkesin ihtiyacı olan en son şey başka bir istihbarat skandalı ve NSA böyle bir tehdit için hazırlıklıdır. | Open Subtitles | أخر شئ قد يرغب به أحد هو فضيحه تسريب معلومات أخرى و الأمن القومى جاهز لهذا النوع من التهديدات |
| Ne kadar daha ondan sonra ne geldiğini, nelerin tehdit, nelerin ihtimal olduğunu, nelerin zorluklar, nelerin fırsatlar olduğunu bekleyebiliriz ? | TED | إلى أي مدى يمكنك توقع ، ما يأتي منها ، ما هي التهديدات ، ما هي الاحتمالات ، التحديات والفرص؟ |
| Çatışma ve barışa yönelik birçok tehdit bulunmakta. | TED | هناك العديد من التهديدات للسلام والنزاع. |
| tehdit ortamında dahi, bu konuda kararlı oldu. | TED | حتى أمام التهديدات التي يتلقاها. بقي محافظا على أصالته. |
| Özgürlüğümüze ve yaşam şeklimize olan tehditleri hayatımız boyunca yok ettik. | Open Subtitles | لقد واجهنا التهديدات التي تهدد حريتنا من قبل وسنواجهها مرةً أخرى |
| Sadece bu kampanyayı durdurmak için ölüm ve tecavüz tehditleri almaya başladım. | TED | بدأت أستقبل التهديدات بالقتل، بالاغتصاب، فقط لكي أوقف هذه الحملة. |
| Bazen bizi hasta etseler de, aynı zamanda dünyamızdaki gizli tehditleri de açığa çıkarıp onların üstesinden gelmemize yardım ederler. | TED | قد يصيبوننا أحياناً بالمرض، لكنهم أيضاً يجدون تلك التهديدات الخفية في عالمنا، ويجبروننا على إصلاحها. |
| Bırak ne isterse yapsın. Boş tehditlere pabuç bırakmam ben. | Open Subtitles | دعه يفعل ما يحلو له أنا لا أخشى التهديدات التافهة |
| Peki, bu belirli tehditlerin bazılarına nasıl hazırlıklı olabiliriz, bir başkana ya da başbakana saldırı gibi? | TED | فكيف يمكن أن نستعد لبعض هذه التهديدات المحددة، مثل الهجوم على رئيس دولة أو رئيس وزراء؟ |
| Yakın zamanda göz attığım diğer öykülerde başka tehditlerden bahsetmek için, okyanuslarda risk altındaki türlerin başında gelen hayvanlara değindim. | TED | ولقد بحثت في قصص أخرى حديثة عن فصيلة الصواري . المعرضة للخطر في المحيط وكوسيلة للتحدث عن التهديدات الأخرى. |
| Cumartesi akşamındaki tepkinden sonra böyle garip bir tehdidi kim yazar ki? | Open Subtitles | بعد رد فعلك مساء السبت من سيشرك إرسال مثل هذه التهديدات غريبة؟ |
| Gecenin ısısı, bu soğukkanlı minikler için çok uygun ve daha az tehlike var. | Open Subtitles | درجات الحرارة في الليل هي الأكثر أماناً لأجسام ذوات الدم البارد الصغيرة جدا وهناك عدد أقل من التهديدات |
| Bu da tehditlerle farklı yollarla savaşan çok sayıda değişik türde lökosit demektir. | TED | وهذا يعني الاعتماد على عدة أنواع مختلفة من الكريّات البيضاء للتعامل مع التهديدات بطرق مختلفة. |
| Gerekli olmadıkça şeytani bir tehditle karşı karşıya olduğumuzu söylemek istemedik. | Open Subtitles | لم نكن نريدك أن تقلقي من التهديدات الشيطانية حتى تصبح ضرورية |
| Vatanseverlik Yasası'nın 216. bölümüne göre olası ulusal güvenlik tehditlerini alt etme izni vardır. | Open Subtitles | قسم 216 من التصرف الوطني يسمح لنا الأتفاق ومعرفة أسباب حدوث التهديدات للأمن القومي في هذه الحالة |
| Bana bulaşmayı mı düşünüyorsun? Öyle çocukça tehditlerde bulunmam ben. | Open Subtitles | تقول انك ستؤذيني أنا لست مضطراً لإصدار تلك التهديدات الصبيانية |
| Ve bu yeni yetkiyle ilk olarak ayrılıkçıların artan tehditlerine karşı Cumhuriyet için büyük bir ordu oluşturacağım. | Open Subtitles | وكخطوة أولى ضمن هذه السلطة الجديدة سأنشئ جيشاً كبيراً تابعاً للجمهورية لمواجهة التهديدات المتزايدة للانفصاليين |
| Ailemin papalık tehditi altında olduğunu duyunca, yardımımı sunmak için evime geri döndüm. | Open Subtitles | سمعت عن التهديدات التي تواجهها عائلتي من البابا لقد عدت للوطن لأقدم مساعدتي |
| Bizi kurtardıkları bir çok tehditten bir tanesi sadece. | Open Subtitles | ليس مجرد واحد من التهديدات هم أنقذونا منه |