| Yarın Joshua geliyor, ve bende ona çıkma teklifi edecek cesaret yok ona bir mont satacağım ve bunu cebine koyacağım. | Open Subtitles | جوشوا سيأتي، و ما دمت لا أملك الجرأة على طلب الخروج معه لذا سأبيعه معطف وأضع هذه الورقة في جيب المعطف |
| Ve bilinmesi gereken bir gerçek de... azimleri, tutkuları ve rüyalarda görülecek bir cesaret göstermeleri... sayesinde, tecrübesizliklerini yenmeleridir. | Open Subtitles | حسناً الحقيقة تقال أنهن يفتقدن إلى الخبرة و لكنهن نجحن بالشجاعة و العاطفة و الجرأة من أجل تحقيق أحلامهن |
| Senin cesaretin var ama paran yok. Giderken ışıkları kapat. | Open Subtitles | عليك أن تملكي الجرأة وليس المال اطفئي الأنوار عند خروجك |
| Ben de bir süredir cesareti olan birini göndermeni umuyordum. | Open Subtitles | لقد كنت آمل أن ترسل لي أحد لديه بعض الجرأة |
| O katilin karşısına çıkacak yürek kimsede yoktur, ne dersin? | Open Subtitles | لم يكن احد يملك الجرأة لمواجهة ذلك القاتل اليس كذلك |
| Onu öldürmeyeceksinizdir. O kadar cesur değilsiniz Bay Gondo. | Open Subtitles | لن تتسبب في قتله ليس لديك الجرأة لذلك سيد كوندو |
| Bazı taş kafalar, sokak sanatçılarının işlerini satmaya cüret ediyordu. | Open Subtitles | إذا، أحمق هناك كانت لديه الجرأة ليحاول بيع فنون الشارع. |
| - Keşke ayrılmaya cesaretim olsaydı ama bu onu çok incitir. | Open Subtitles | لماذا سأحتاج هذا؟ فقط لو أملك الجرأة للانفصال ولكنه حقاً سيجرحه |
| İkmiz de biliyoruz ki sende o cesaret yok. Pardon. Çok hassas tetikmiş. | Open Subtitles | كلانا يعلمُ بأنَّه ليست لديكَـ الجرأة الكافية آسفة, إنَّ هذا لزنادٌ خفيفٌ بالفعل |
| Aslında bu tam anlamıyla cesaret ve becerinin enerjik bir ürünü. | TED | حسنا هذا هو ما يدور حوله كل الأمر, هذا النوع من العرض الديناميكي من الجرأة والإبداع. |
| Sihirbazlar ateş ve çelikle oynar, testerenin öfkesine meydan okurlar, mermi yakalamaya cesaret ederler veya ölüm tehlikesi olan bir firara teşebbüs ederler. | TED | يلعب السحرة بالحديد و النار، متحدين ضراوة المنشار لهم الجرأة لمسك رصاصة أو القيام بمحاولة هروب مميتة. |
| Burası, umut için cesaret etmekten biraz cesaret için umut etmeye geçtiğimiz zaman. Bir şeyler yapmanız konusunda ısrar ediyorum. | TED | لذا ها نحن هنا، وفي أوقات انتقلنا فيها من الجرأة على الأمل إلى الأمل بجرأة، أحثكم لتفعلوا شيئاً. |
| Hadi ama, yüzüme söyleyecek kadar bile cesaretin yok muydu? | Open Subtitles | هيا , لم يكن لديك الجرأة لتخبرنى وجها لوجة ؟ |
| Ama senin Alaska'da yaptıklarınızı itiraf etmeye cesaretin var, öyle mi? | Open Subtitles | ولكن هل انت تملكين الجرأة للاعتراف عن ما تفعلونه في ألاسكا |
| Kupalarımı aldın ama kendin yapacak kadar bile cesaretin yok. | Open Subtitles | لقد أخذت أكوابي ولم تكن حتى لديك الجرأة لتفعلها بنفسك |
| Her şeyi görüyor ama adam gibi oynamaya cesareti yok. | Open Subtitles | انه يعرف كل الحيل لكن ليس لديه الجرأة ليقوم بواحدة |
| Gerçekten her şeye kâdir olsaydı, kendini gösterme cesareti olurdu. | Open Subtitles | لو كان مطلق القدرة لكان لدية الجرأة على إظهار نفسه. |
| İstediklerinizi yapacak yürek yok sizde. | Open Subtitles | لأنكم لا تملكون الجرأة لكى تصبحوا ما تريدونه |
| Evet, içinizde yazdığı şiiri bağıra bağıra okuyacak kadar cesur biri var mı? | Open Subtitles | حسنا, هل يوجد شخص منكم لديه الجرأة لكى يقرأه لنا بصوت عالى؟ |
| Beni yoldan çıkardığın yetmezmiş gibi bir de hatalı olduğumu söylemeye cüret ediyorsun! | Open Subtitles | لقد أخرجتنى عن الطريق و لديك الجرأة فى أن تخبرنى أنه خطأى ؟ |
| Hayattayken size bunu anlatma cesaretim yoktu. | Open Subtitles | لم تكن لدى الجرأة لأخبرك بذلك اثناء حياتى |
| Çok taşak, çok yürek, beyin hiç yok! | Open Subtitles | الكثير من الجرأة ، الكثير من القلب ليس الكثير من الدماغ |
| Fırsatlar ortada, ama onları toplayabilecek cesarete sahip olanlar için. | Open Subtitles | توجد الفرص, لكن فقط لؤلائك الذين لديهم الجرأة الكافية لاغتنامها |
| Beni taşıyamıyorsun. Erkek değilsin. taşaklı değilsin! | Open Subtitles | علمت هذا لايمكنك أن تتحملني لست رجلاً كفاية ولا تملك الجرأة |
| Bana bu kıyımın gerekli olduğunu söyleyebilecek kadar küstah mısınız? | Open Subtitles | ولديك الجرأة لتخبرنى بأن هذا التقتيل ضروري؟ |
| Ve sonra da benden bü tün bu olanları onun adına düzeltmemi isteme cüretini gösteriyor | Open Subtitles | وبعد ذلك لديه الجرأة كي يتوقع مني مساعدته |
| cesaretli bir yönetime ihtiyaç var. | TED | بحاجة إلى إدارة لديها الجرأة على القيام بهذا |
| Hakkında çok düşündüm. Sende bunu yapacak göt yok. | Open Subtitles | نعم، فكرت فيك كثيراً، أنت لا تمتلك الجرأة للقيام بهذا الأمر |
| O piç beni sinir ederek polisleri üstüme saldı. | Open Subtitles | تملك ذلك اللعين الجرأة ليلتمس العون من الشرطة |