Zaman içinde bu sürekli gözetim sayesinde bağışıklık sistemi başka bir fayda daha sunar: uzun süreli bağışıklık kazanmamıza yardım eder. | TED | ومن خلال المراقبة الثابتة مع مرور الوقت، يمنح الجهاز المناعي فائدة أخرى: مساعدتنا على تطوير مناعة طويلة الأجل. |
Bir ürün tasarladınız, adı insanın bağışıklık sistemi olan yeni bir tip ürün. | TED | وقد صممت منتجا، نوع جديد من المنتجات، يدعى الجهاز المناعي للإنسان |
Onlar bağışık sistemimizi etkinleştirir, bu sayede bağışıklık sistemi bizi kanserde korumak için daha aktif olabilir. | TED | ينشّطان الجهاز المناعي ليُصبح أكثر قوّة في حمايتنا من السرطان. |
Kimi insanların oto immün hastalıkları vardır, bunlar bağışıklık sistemini kandırır ve vücudun kendi sağlıklı hücrelerine saldırmasına neden olur. | TED | يعاني بعض الناس من أمراض المناعة الذاتية، التي تخدع الجهاز المناعي لتجعله يهاجم خلايا الجسم نفسه السليمة تمامًا. |
Bilim, bağışıklık sistemini kanserle savaşması için düzenlemeyi başardılar. | TED | تمكّن العلماء من الاستفادة من الجهاز المناعي في المعركة ضد السرطان. |
Bağışıklık sisteminin enfeksiyona saldırısı sona erdiğinde omuriliğe saldırmaya devam eder. | Open Subtitles | و عندما يهاجم الجهاز المناعي العدوى يهاجم الحبل الشوكي بدلاً منها |
Tüm bağışıklık sistemi akciğerlere doluşuyor | TED | و يتجه الجهاز المناعي كله ليحتشد في الرئتين. |
Hasta ya ölür, ya da bağışıklık sistemi savaşır. | Open Subtitles | إما يموت المريض أو يقاتل الجهاز المناعي للمريض المهاجم |
Sağlıklı olduğu sürece bağışıklık sistemi tenyanın varlığından bile haberdar olmaz. | Open Subtitles | مادامت البيضة سليمة لا يتعرف عليها الجهاز المناعي |
Sağlıklı olduğu sürece bağışıklık sistemi tenyanın varlığından bile haberdar olmaz. | Open Subtitles | ما دامت البيضة سليمة لا يتعرف عليها الجهاز المناعي |
Bir çeşit bağışıklık sistemi bozulması ve 4400'leri her türlü hastalığa karşı maruz bırakıyor. | Open Subtitles | حسناً , انه نوع من الفوضى في الجهاز المناعي وهو يجعل الـ 4400 ضعفاء أمام أي أمراض أخرى |
Hastanın bağışıklık sistemi düzgün çalışmıyorsa tüberküloz testi elbette negatif çıkar. | Open Subtitles | إن كان يتعرف عليه الجهاز المناعي لكن لأنه مختل يمكن أن يكون لديها تدرن لكن لن يتعرف عليه |
Fakat o bebeğin bağışıklık sistemi olmayacak. | Open Subtitles | إلا أن هذا الطفل يكون صفر الجهاز المناعي. |
Birçok türde, ters bir şekilde testesteron bağışıklık sistemini de baskılar. | TED | في عديد من الأجناس على أي حال، التستوستيرون يقوم بقمع الجهاز المناعي. |
Coley dikkate değer bir şeylerin olduğuna inandı: Bakteriyel enfeksiyon kanserle savaşmak için hastanın bağışıklık sistemini tetiklemişti. | TED | علم كولي أنّ ثمة شيئًا رائعًا كان يحدث: وهو أن العدوى البكتيرية حفّزت الجهاز المناعي للمريض لمحاربة السرطان. |
- Açlık ve müshil kullanımı, bağışıklık sistemini zayıflatmış ama ölüm sebebi nedir dersen, kan zehirlenmesinden ileri gelen böbrek yetmezliği. | Open Subtitles | التجويع و الإفراغ أضعف الجهاز المناعي و لكن سبب الموت: فشل كلية و دعمه إنتان الدم |
Kana karıştığı zaman kontrolü ele alıp bağışıklık sistemini devre dışı bırakıyor. | Open Subtitles | عند دخوله مجرى الدم يتولى السيطرة ويسيطر على الجهاز المناعي |
Kurtçuk, bağışıklık sistemini aşmak ve sıvı akışını kontrol etmek için maddeler salgılar. | Open Subtitles | وتبني الدودة جداراً، وتتخفى في الجهاز المناعي وتتحكم بمعدل السوائل |
bağışıklık sistemini tetiklemek için küçük bir doz yeter. | Open Subtitles | حسنا انها ستأخذ فقط جرعة صغيرة لتحفيز الجهاز المناعي. |
Bağışıklık sisteminin çökmesi karmaşık bir biyolojik süreçtir. | Open Subtitles | وقف الجهاز المناعي لهو عملية بيولوجية مُعقدة |
Ve immün sistemi, zaten kanserle savaşmak için değil, dışarıdan gelen patojenlere karşı savaşmak için gelişmiştir. | TED | وعلى أية حال، لم يتطور الجهاز المناعي لمحاربة السرطان؛ بل تطور لمحاربة غزو مسببات الأمراض القادمة من الخارج. |
Araştırmacılar yüzyılı aşkın bir süredir kanserle savaşmanın bir yolu olarak immün sistemini araştırmaktalar ve kanser aşıları ne yazık ki hayal kırıklığı yarattı. | TED | ظل الباحثون لأكثر من قرن يدرسون الجهاز المناعي كطريقة لمحاربة السرطان وكانت لقاحات السرطان للأسف مُحبِطةِ. |