| Tek sorun bir dakika içinde tuvalete gitmeliyim. | Open Subtitles | هناك مشكلة واحدة، يجب أن أذهب إلى الحمام في دقيقة واحدة |
| işemem lazım şimdi duracak değiliz stadyumda gidersin tuvalete. | Open Subtitles | يجب ان ابول ويل , لمن نتوقف الان يمكنك الذهاب الى الحمام في الاستاد |
| Yo hayır, Banyo şurada, odanın hemen yanında. | Open Subtitles | أوه لا الحمام في الخلف هناك بجانب ذاك الباب |
| Alzheimer olan hastalar için para topladığımız gece de sen birisiyle, banyoda sevişiyorsun. | Open Subtitles | هل كان لديك ممارسة الجنس مع شخص في الحمام في صندوق جامع الزهايمر. |
| Şehir parkı tuvaleti düğün elbisesi için pek uygun bir yer değil. | Open Subtitles | الحمام في حديقة المدينة ليس المكان الأكثر ملاءمة للبس فستان الزفاف, لكن |
| - Baba, yapma! Bana telefon gelirse, bir saate kalmaz banyodan çıkarım. | Open Subtitles | قم بالرد على الهاتف، وإذا كانت المكالمة لي فأنا سأخرج من الحمام في أقل من ساعة بالطبع |
| Bir müşteri ona kendi otel odasındaki tuvaletini kullanmasını teklif etti | Open Subtitles | لكن زبون عرض للسماح لهم بإستخدام الحمام في غرفته بالنُزل المجاور. |
| O tuvalet cennetteyse uzun bir tuvalet kuyruğuna da varım. | Open Subtitles | سأقبل بصف حمام أطول إن كان ذلك الحمام في الجنة. |
| Sanki korno ve fagotlu bir sualtı senfonisi otel odamızın tuvaletinde çalınıyor gibiydi. | Open Subtitles | لاصوات كأنها سمفونيه تحت الماء وابواق فرنسية والباسوون تخرج من الحمام في غرفتنا |
| Uzayda tuvalete girmekle ilgili tek söyleyebileceğim şey vakumdur. | Open Subtitles | كل ما أستطيع أن أخبرك عن الذهاب الى الحمام في الفضاء هو الإمتصاص |
| Zaten bir sonraki sahnede tuvalete atılıyor ve işi bitiyor. | Open Subtitles | و بأي حال سيتم رميه في الحمام في المشهد القادم و سينتهي أمره |
| Her zaman fısıldaşır ve toplu olarak tuvalete gidersiniz. | Open Subtitles | كنت دائما يهمس وتذهب إلى الحمام في أزواج. |
| Neyse ki, mutfak ve Banyo kapının bu tarafında, ...sonunda çıkmak zorunda kalacak. | Open Subtitles | الأخبار الجيده أن المطبخ و الحمام في هذا الجانب اذا في النهاية سيتحتم عليه الخروج |
| Banyo duvarıma mayolu posteriniz bile var. | Open Subtitles | ولدي أحد ملابس السباحة الخاصة بك على جدار الحمام في بيتي. |
| Mesela, bir politikacı olarak sadece uyurken veya genellikle banyoda yalnız kalabiliyorsun. | Open Subtitles | أولاً, كسياسي, لا يُترك لوحده أبداً ما لم يكن نائماً أو في الحمام في العادة |
| Bu adamların olduğu yerde o banyoda... en azından ne olduğunu, ne olacağını biliyordum... | Open Subtitles | ذلك الحمام في ذلك المكان مع اولئك الرجال على الاقل اعرف ماذا اتوقع |
| George, neden dükkandaki tuvaleti kullanmıyorum? | Open Subtitles | جورج، لما لا استخدم الحمام في ذلك المتجر؟ |
| Koridorun sonundaki tuvaleti, %100 erkek tuvaleti... haline getirmeliyiz. | Open Subtitles | نحتاج إلى سن قوانين الحمام في نهاية الصالة إنه حمام للرجال |
| Bana telefon gelirse, bir saate kalmaz banyodan çıkarım. | Open Subtitles | قم بالرد على الهاتف، وإذا كانت المكالمة لي فأنا سأخرج من الحمام في أقل من ساعة بالطبع |
| Neyse, kırmızı bir elbise içinde bir fahişe, banyodan dışarı çıkıyor. | Open Subtitles | ثم تخرج عاهره من الحمام في رداء أحمر جميل |
| İyi haber, istediğin her yere tuvaletini yapabilirsin. | Open Subtitles | الخبر الجيد , بأنه يمكننا الذهاب إلى الحمام في أي مكان تريده |
| Yani tuvaletini içeride yapmak yerine dışarıda yapmak gibi mi? | Open Subtitles | انت تقصد انهم يمكنهم الذهاب الى الحمام في الخارج بدلاً من الداخل؟ |
| Prova salonundaki tuvalet kağıtlarından memnun değilim. | Open Subtitles | لست مرتاحاً بمناديل الحمام في قاعة البروفة |
| Restoranın tuvaletinde sevişmemizi hatırlıyor musun? | Open Subtitles | هل تتذكرين عندما فعلنها في الحمام في ذلك المطعم ؟ |