Ancak... iyi haber şu ki, sanırım sana yardım edebilirim. | Open Subtitles | بأيه حال الخبر الجيد هو أنني اعتقد انه يمكنني مساعدتك |
İyi haber şu ki, bu muhbir FBI'ya ne söylediyse, ...sizi suçlamaya yetmiyor. | Open Subtitles | الخبر الجيد هو أن ما وشى به هذا المخبر للفيدراليين ليس كافيًا لاعتقالك |
İyi haber şu ki ben de bu tür sorunlarda uzmanım. | Open Subtitles | الخبر الجيد هو, أن اختصاصي هو في هذا النوع من المشاكل |
İyi haber ise para hala bir yerlerde, büyük olasılıkla kurumun özel ağında. | Open Subtitles | الخبر الجيد هو وجود المال بمكان ما على الأرجح في شبكة خاصة بالوكالة |
İyi haber ise, insanlara istediğimi alana kadar eziyet etme yeteneğimin olması. | Open Subtitles | الخبر الجيد هو أني أملك موهبة في مضايقة الناس حتى يمنحوني ما أريد. |
İyi haberse, ona hayatta kalma eğitimi vermiştim bu yüzden geri dönmesini bekliyorum. | Open Subtitles | الخبر الجيد هو ، إنّي أعطيته الكثير من تدريبات الدفاع، لذا أتوقع عودته الوشيكة |
Ama iyi haber şu ki Bin Ladin'in tanımladığı manada küresel cihad neredeyse bitti. | TED | و لكن الخبر الجيد هو أن الجهاد العالمي كما عرفه بن لادن قد انتهى تقريباً، |
Ama iyi haber şu ki, yıllardır süren araştırma ve geliştirme çalışmalarımız, daha iyisini yapmamıza izin veren teknoloji ve bilgiye ulaştırdı. | TED | ولكن الخبر الجيد هو عقود طويلة من التجربة والتطوير فد أنتجت تكنولوجيا وعلوم جديدة تتيح لنا أن نؤدي عملنا بشكل أفضل. |
Şimdi, iyi haber şu ki, etilen gazından tahminlerde bulunmaya kadar uzun bir yol geldik. | TED | والآن، الخبر الجيد هو أننا سلكنا طريقًا طويلًا من استنشاق غاز الايثيلين إلى صنع التنبؤات. |
İyi haber şu... Tavşan Ayağı her neyse, ufak. Böylece çalabiliriz. | Open Subtitles | الخبر الجيد هو أنه مهما يكن فقدم الأرنب صغير و بإمكاننا سرقته |
Hiç bilmiyorum. Ama iyi haber şu ki... gizli bir silahımız var. | Open Subtitles | لا فكرة لدي لكن الخبر الجيد هو أننا نملك سلاحا سريا |
Evet, iyi haber şu ki daha başındayken müdahale ettik. | Open Subtitles | نعم حسنا الخبر الجيد هو يبدو اننا قضينا عليها في المهد؟ |
Peki, iyi haber ise tüm cinsel faaliyetler için... yeterince sağlıklı olduğunu ifade edebilirim. | Open Subtitles | حسنا الخبر الجيد هو انه يمكنني ان اعلن انك بصحة كافية لأي و كل الأنشطة الجنسية |
Ama iyi haber ise, tüm kalbinle aramızda kesinlikle romantik bir ilişki olmadığını söyleyebilirsin. | Open Subtitles | و لكن انظري, الخبر الجيد هو يمكنك القول بكل مصداقيه بأنه ليس هنالك شيء بيننا عاطفياً |
İyi haber ise artık veda etme vaktimiz geldiyse de hepiniz buradan gerçek dünyada başarı getirecek referanslardan yoksun kalmadan donanımlı, üniversite sıralarında ilerleyerek 20. yüzyıl sanayi toplumunun mutlu, enerjik üyeleri olacaksınız. | Open Subtitles | الخبر الجيد هو رغم أننا على وشك أن نفترق لن يغادر أحدكم هنا مفتقداً للإمكانيات من أجل النجاح في العالم |
Pekala, iyi haber ise görünüşe göre ilk filmin çok güzel tepki aldı. | Open Subtitles | حسنا, الخبر الجيد هو أن "متحركك" الأول جذب الكثيرين المقصود بالمتحرك هو الفيلم |
İyi haber ise Sam hapiste olduğu sürece etraflarında olmana gerek kalmayacak. | Open Subtitles | الخبر الجيد هو بوجود سام في السجن ليس عليكِ القلق بشأن التواجد قرب اي منهما لفترة من الوقت |
- Ama iyi haber ise küfretmeleri önemli ölçüde azaldı. | Open Subtitles | ...لكن، الخبر الجيد هو هبوط معدل القسم بشكل كبير |
İyi haberse K.C bana o kadar çok bağırıyor ki onu düşünmek için hiç vaktim olmuyor. | Open Subtitles | الخبر الجيد هو أن كاي.سي تصرخ علي في كل وقت وليس لدي وقت لأفكر به |
İyi haberse, onun grubunda klavyeci oldum. | Open Subtitles | الخبر الجيد هو انا العازف الجديد في فرقته |