| Ben orada sevişirken sen bu dolapta tıkılı kalmak ister miydin? | Open Subtitles | هل تودّ أن تحشر في هذا الخزانه بينما أخرج هناك وأمارس الجنس؟ |
| Ben orada sevişirken sen bu dolapta tıkılı kalmak ister miydin? | Open Subtitles | هل تودّ أن تحشر في هذا الخزانه بينما أخرج هناك وأمارس الجنس؟ |
| Eğer bir filtre olsaydım... ikinci raftaki dolabın içinde olurdum. | Open Subtitles | لو كنت مكان المرشحات أضع نفسي في الخزانه ،الرف الثاني |
| Ses çıkarmış olmalıyım, çünkü babam döndü, dolaba doğru yaklaştı ve dolabın kapısını açtı. | Open Subtitles | ويبدو أنه صدر منى صوتاً لأنه التفت وذهب نحو الخزانه وفتح الباب |
| Lisede, insanlar çalışmöa salonunda ne yapıyor, dolap kilidinin şifresi nasıl çalışıyor, insanlar nerede yemek yiyor, hala balık kraker yiyebilir miyim? | Open Subtitles | مالذي يفعله الناس في قاعة الدراسه وكيف تعمل على تركيب كلمة مرور الخزانه و أين يأكل الناس غدائهم |
| Karşıdaki şu küçük dolaba koyabilirsin... ve sabah olunca da görevli senin için onları parlatır. | Open Subtitles | يمكن وضعه فى تلك الخزانه هناك وسيقوم الحمال بتلميعه لك فى الصباح |
| O gidince dolabı açtım ve bütün eski nedime elbiselerini gördüm. | Open Subtitles | و لقد رأيت كل ألبسة الإشبينات التي لدي في الخزانه .. |
| Kosanovich, içinde bir vasiyetname olabileceğini düşünerek, kasayı açması için bir çilingir çağırmıştı. | Open Subtitles | طلب من احد الحدادين ان يأتي ليفتح الخزانه الخاصه بتيسلا ظنا منه انه يوجد وثيقه او وصيه فيها |
| Mack'i öyle sık gönderiyorlar ki aldığı hediyeleri dolapta saklatıyor eve dönünce kızlara vermek icin. | Open Subtitles | إنهم سوف يقومون بإرسال ماك خارج الخدمه لذلك من الطبيعي أن يرغب في الحصول على بعض الهدايا ويبقيهم في الخزانه |
| Bak, bu dolapta saklanmamızın tek sebebi onun katil olduğunu düşünmemiz. | Open Subtitles | -أنظر إنّ السبب الذي يجعلنا نختفي في هذه الخزانه لأننا نعتقد بأنّها القاتلة |
| Bak, bu dolapta saklanmamızın tek sebebi onun katil olduğunu düşünmemiz. | Open Subtitles | - أنظر - إنّ السبب الذي يجعلنا نختفي في هذه الخزانه لأننا نعتقد بأنّها القاتلة |
| Eski bir havluya sarılıp dolabın en üst rafındaki kutuya tıkılmıştı. | Open Subtitles | أغرب شيء أنه كان ملفوف بـ منشفه قديمه محشوه في علبه على الرف العلوي من الخزانه |
| dolabın anahtarını bulamıyorduk ve kapıyı açamıyorduk. | Open Subtitles | لم نتمكن من إجاد مفتاح الخزانه و لم نكن نريد كسر بابها |
| Yani, dolabın kendi köşesine bir eşyasını bile koymuyor. Bir tane bile. | Open Subtitles | أنها لم تضع شيء واحد فى مكانها فى الخزانه ، ليس شيء واحد حتى |
| Kimin dolabına koymuştun? Bilmiyorum! Üzerinde kilidi olmayan tek bir dolap vardı. | Open Subtitles | كيف لي ان أعرف لقد كانت الخزانه الوحيده المفتوحه |
| Yapıldı. Ama dolap uymadı. | Open Subtitles | لقد بُنِيت, ولا أستطيع تركيب الخزانه |
| Onarım isteyen eşyalarla birlikte merdiven altındaki dolaba kaldırıldı. | Open Subtitles | لقد وضعوها فى الخزانه تحت السلم مع الأشياء التى تحتاج للتصليح |
| Çünkü dolabı açıp bizi görseydi şu anda hapishanede olurduk. | Open Subtitles | لأنه إن فتح تلك الخزانه ورأنا لكنا في السجن الآن |
| Gri dolabı aç. Üçüncü çekmeyece bak. | Open Subtitles | انظرى فى الخزانه الرمادى اسحبى الدرج الثالث |
| Füze fırlatma aletinin olduğu kasayı da bu şekilde açıyor. | Open Subtitles | وبهذه الطريقة سيتم فتح الخزانه التي تحتوي على جهاز إطلاق الصواريخ |
| Jonathan, dinle beni. dolaptan bir meteor taşı al. | Open Subtitles | جونثان إسمعني أحضر حجر نيزك من الخزانه |