Ancak bu noktaya ulaşmadan önce, iyi ve kötü arasındaki bir çatışma arasında kaldık. | TED | لكن قبل أن نصل إلى ذلك، نحن منخرطون في صراع بين الخير والشر. |
Yaşam, benim evimde, iyi ve kötü arasında, destansı bir ruhani savaş olarak tanımlanmıştı. | TED | في بيتي، كانت الحياة عبارة عن معركة ملحميّة بين الخير والشر. |
Chicago şehri iyilik ve kötülük arasında büyük bir uçurumun kenarında sendelemektedir. | Open Subtitles | مدينة شيكاغو على شفا حفرة عظيمة تترنح على الحافة بين الخير والشر |
Bazen herşey siyah ve beyaz olmaz Justine, iyilik ve kötülük. | Open Subtitles | الأشياء لَيستْ سوداءَ دائماً وبيضَاء ايضاً الخير والشر |
Bu çöplük iyi ve kötünün mücadelesinin merkez üssü olacak. | Open Subtitles | هذا المكبّ هو بؤرة مباراة الشطرنج الأزلية بين الخير والشر |
İyiyle kötü arasında arada kalan ruhlar için. | Open Subtitles | للأرواح التي ُتترك معلقة على ميزان الحساب. عالقة بين الخير والشر. |
Zamanın başlangıcından beri iyilik ve kötülüğün orduları arasında devam eden bir savaş var. | Open Subtitles | منذ بداية العصور حصرت الحروب في الظل بين جيوش الخير والشر |
Sonra şöyle dedi: "Adem iyiyle kötüyü bilmekle bizlerden biri gibi oldu. | Open Subtitles | وقال الرب الإله: هوذا الإنسان قد صار كواحد منا عارفا الخير والشر |
Bir, dünya iyi ve kötü ile dolu, doluydu, hep dolu olacak çünkü iyi ve kötü insan doğasının yin ile yangı. | TED | أولا: أن العالم كان وسيبقى دائما مليئا بالخير والشر، وذلك لأن الخير والشر هما النقيضان المكونان لحياة البشر. |
Bunun nedeni ise içinde yaşadığımız bu ikicilik kültürü küçük yaştan itibaren bize dünyayı iyi ve kötü diye gruplandırmak öğretiliyor. | TED | وذلك لأننا نعيش في هذه الثقافة المزدوجة وتعلمنا من سن مبكرة جدا لفرز العالم إلى الخير والشر. |
"İyi ve kötü sürekli bir akış halindedir, ileri ve geri. | Open Subtitles | الخير والشر في الجريان الثابت، ذهابا وإيابا. |
Şimdi, Tanrı'nın takdiriyle, iyi ve kötü insanlar tamamen ayrılıyor. | Open Subtitles | الآن،برحمةالله. الخير والشر منفصلان تماماً |
İyilik ve kötülük güçlerini birleştirip en güçlü büyülerini kullanmak zorunda kaldılar, o zaman bile yapabildikleri tek şey onu kontrol altında tutabilmekti. | Open Subtitles | كان الخير والشر للانضمام الى القوات واستخدام السحر أقوى بهم، وحتى ذلك الحين، وكان كل ما يمكن أن تفعله احتوائه. |
Peki, eğer iyilik ve kötülük bu konuda beraberlerse kim serbest bıraktı? | Open Subtitles | حسنا، لذلك إذا الخير والشر نشهد وجها لوجه على هذا واحد، الذي سمح بها؟ |
Batılı politikacılar iyiyle kötü arasındaki basit ayrışmanın olmadığını kabul etmek zorunda kalıyorlar. | Open Subtitles | على الساسة الغربيين الإقرار بأن التفريق الساذج بين الخير والشر غير حقيقي |
-Bana bir seferinde iyilik ve kötülüğün bir tercih olduğunu söylemiştin. | Open Subtitles | لقد أخبرتني ذات مرة بأن الخير والشر هما خياران |
Bırak iyiyle kötüyü rahipler konuşsun. | Open Subtitles | دع الكهنة يتجادلون على الخير والشر |
İyi ile kötüden ideal birlikteliği, kusursuz silahı çıkarmak için. | Open Subtitles | لخلق السلاح المثالي. التزاوج المثالي ما بين الخير والشر. |
Ama iyilikle kötülüğün dansı altüst olabilir ve manipülasyonun kendisi en önemli şeye dönüşür. | Open Subtitles | لكن مفاهيم الخير والشر ممكن ان تمتزج والتلاعب بحد ذاته يصبح الامر الاكثر اهمية |
İyiliği ve kötülüğü bizler yarattık ve biz, bu döngüyü kıracağız. | Open Subtitles | الخير والشر لقد صنعناهم لقد اردنا تحطيم الدائرة |
Halil Cibran "Nebi" isimli kitabında iyilik ve kötülükten bahsetmiş. | Open Subtitles | كل شخص يوجد بداخله الخير والشر |