Bulvar civarında süper hızım tükendi ve geri kalan yolu koşarak geldim. | Open Subtitles | كان علي قطع ثلث الطريق بالسرعة الخارقة و بقية الدرب قطعته هرولة |
Bu yolu izlersen karanlık çökene kadar... Augsburg'a geri dönebilirsin. | Open Subtitles | اسلك هذا الدرب و ستتمكّن مِنْ بلوغ ''أوغسبورغ'' عند المساء |
Orta Doğu'da, bu yol boyunca, tam olarak bu şekilde yüzlerce topluluk var. | TED | ان هناك المئات من هذه المجتمعات عبر الشرق الاوسط .. على هذا الدرب |
Biliyorum ama amcanla konuşabilmem için bana bir yol açarsan belki birkaç adam gönderip bu insanları biraz rahatsız edebilir. | Open Subtitles | ادري لاكن اذا انت تقدر تمهد الدرب لي من شان اتكلم مع عمك جون؟ علشان هو ممكن يرسل بعض الزقرت |
Kardeş olarak birbirinize yardımcı olmalı ve babanızın size bıraktığı yolda ustalaşmalısınız. | Open Subtitles | كأخوين، يجبُ عليكما مساعدة بعضكما البعض وإتقان الدرب الذي تركه والدكما لكما. |
Zed, zaten burada yapabileceğimiz iki iş var. | Open Subtitles | الدرب ، تلك هي وظيفة سوى اثنين ان لدينا هنا. |
Şimdi sizler de bu ilk sanatçıların gittiği yoldan yürüyorsunuz. | TED | أنت الآن السير في نفس الدرب كما فعل هؤلاء الفنانين القدامى. |
Fakat uzun süre önce fark ettim ki senin izlediğin yol, ölüm yolu kimseyi huzura veya aydınlığa kavuşturmaz. | Open Subtitles | لكنّي أدركت منذ زمن طويل بأن الدرب الذي مشيته هو درب القتل لا يؤدي أبدا إلى السلام و التنوير |
İki büyük kasırga ve "yolu yürümek" kavramı ELAM'ın 1998'de kuruluşunun önünü açtı. | TED | إعصاران كبيران و فكرة "مشي الدرب" كانت سبباً في إنشاء ELAM في 1998. |
Her gün yolunu değiştiriyor... çünkü doğru yolu ıskalayacağından korkuyor. | Open Subtitles | يغير رأيه كل يوم ولأنه خائف ربما يفقد_BAR_ الدرب الصحيحة |
Unuttuğu anıları hatırlayarak gittiği yolu daha iyi tanıyacağını umuyordu. | Open Subtitles | أن يسترجع الذكريات الضائعة منه, ربما يفهم أخيرا الدرب الذي يسير به. |
Olanları hatırlamanın tek yolu bu. | Open Subtitles | هذه هي الطريقة الوحيدة لتسيري على الدرب الصحيح |
Bu FKÖ kampı. Bunu kesin olarak biliyoruz. Bu da lşıldayan yol. | Open Subtitles | هذا المخيم نحن متأكدون أنه تابع لمنظمة التحرير الفلسطينية وهذا المخيم تابع لمنظمة الدرب المضيء |
Columb'un Hindistan'a yeni bir yol bulmak için bindiği gemi. | Open Subtitles | سلك كولومبس هذا الدرب ليجد طريقا إلى الهند |
Bebeklerimin doğru yolda olduğunu öğrendim çünkü anaokulu güzel çocuklar yetiştiriyor. | Open Subtitles | علمتُ أن فتاتاي على الدرب السليم لأن روضتهم تُخرج أطفال لطيفين |
Bu yolda ikimiz de hatalar yaptık ama senin hataların benim içindi. | Open Subtitles | كلانا قد فعل أخطاء على طول الدرب لكن أخطائك كانت من أجلي |
Benim için yaptığın bu yolda hangi kemikleri kırmak zorunda kaldın? | TED | لهذا الدرب الذي صنعتِه لي، أية عظام اضطررت لسحقها؟ |
Zed, zaten burada yapabileceğimiz iki iş var. | Open Subtitles | أو المجمع. الدرب ، تلك هي وظيفة سوى اثنين ان لدينا هنا. |
Köken Kitabı diyor ki, Ori'ın düşmanları bizi yoldan çevirmek için hiç merhamet göstermezlermiş. | Open Subtitles | لا يظهرون الرحمة في محاولاتهم لإبعادنا عن الدرب |
Biz yolun sonu diyene kadar yolun sonu olmayacak. | Open Subtitles | ليست نهاية الدرب حتّى نقول أنّها نهاية الدرب |
- Şu anda gittiğin yola devam etmek istemezsin. | Open Subtitles | أنت لا تريدين الاستمرار بالسير في الدرب الذي خرجت منه |
Evet, yüksekteyiz ve patika daralıyor ama etrafına bak, geniş bir yol. | Open Subtitles | أجل، إنه مكان مرتفع و الدرب يصبح ضيقاً، لكن انظر حولك هنا، إنه واسع |
2. Cadde'de. Bobby, sahibi, bazen çok uyuz birisi olabiliyor. | Open Subtitles | على الدرب الثاني بوبي، المالك، هو يمكن أن يكون حمار حقيقي |
Bu iki ölüm ilanıma bakıp şöyle düşündüğümü hatırlıyorum: "Oh, ben tamamen yanlış yoldayım. | TED | و أتذكر مراجعتى لهاتين النسختين من نعى وفاتى و أقول , يا للهول أنا على الدرب الخاطئ تماماً |