Sinemaya gitmek veya kızarmış peynirli sandviç ve çikolatalı milkşeyk gibi. | Open Subtitles | مثل الذهاب للسينما او تناول سندويش بالجبنة المشوية مع الشوكلاتة المخفوقة |
Yani belki de böyle her gün her gün Sinemaya gitmek yerine ara sıra gitmeliyiz. | Open Subtitles | ربما علينا أن نقلل من الذهاب للسينما, فقط بين الحين والآخر. |
Gündüz vakti Sinemaya gitmek konusundaki zaafımdan sana hiç bahsetmemeliydim. | Open Subtitles | لم يكن يجب أن أخبرك أن نقطة ضعفي هي الذهاب للسينما في النهار |
sinemaya gitmeyi seviyorum. | Open Subtitles | أنا أحب الذهاب للسينما |
Patlamïs mïsïrï kesfetti. Artïk sinemaya gidebilir. | Open Subtitles | إكتشفت البوب كورن الآن يمكنها الذهاب للسينما |
Sinemaya gitmek istemediğine emin misin? | Open Subtitles | إذا هل أنت متأكده بأنك لا تريدين الذهاب للسينما ؟ |
Yani, kör biri için Sinemaya gitmek ne kadar eğlenceli olur bilmiyorum. | Open Subtitles | حسناً , أنا أقصد إنه لا أعلم كم هم ممتع لشخص أعمي الذهاب للسينما |
Ne zaman Sinemaya gitmek istesem kayboluyorlar. | Open Subtitles | لكن عندما أريد الذهاب للسينما تختفى |
Bu aksam Sinemaya gitmek ister misin? | Open Subtitles | هل تودين الذهاب للسينما الليلة؟ |
Sinemaya gitmek bile istemiyordum. | Open Subtitles | حتى أنني لم أرد الذهاب للسينما. |
"Sinemaya gitmek, müzik dinlemek. | Open Subtitles | الذهاب للسينما , الإستماع للأغاني |
Gabriel Sinemaya gitmek istedi, biz de gittik. | Open Subtitles | جابرييل أراد الذهاب للسينما فذهبنا. |
Sinemaya gitmek istiyorum. | Open Subtitles | أريد الذهاب للسينما |
Sinemaya gitmek istiyorum. | Open Subtitles | أريد الذهاب للسينما. |
- Çünkü arkadaşlarımla Sinemaya gitmek istiyorum da. | Open Subtitles | -شيلا) ) لأنني أريد الذهاب للسينما مع أصدقائي |
Yemek yiyip sinemaya gitmeyi çok isterim. | Open Subtitles | سأحب الذهاب للسينما وللعشاء |
sinemaya gitmeyi severiz. | Open Subtitles | نحن نحب الذهاب للسينما |
Cassie sinemaya gitmeyi sever. | Open Subtitles | تحب الذهاب للسينما |