| Fransız veliahdı, altın Yunus, bunu rüyasında gördü ve gülümsedi. | Open Subtitles | الدرفيل الذهبى وريث العرش الفرنسى قد رأى ذلك فى منامه |
| Plan B. Yukarı çıkarsın ve o altın kuleyi yok edersin. | Open Subtitles | الخطه البديله , انت تذهب الى الاعلى وتفجر هذا البرج الذهبى |
| Bir bakıma ilk altın Savaşçı benim. | Open Subtitles | يمكننى ان اقول اننى كنت المحارب الذهبى الاصلى |
| Çin'den getiriliyor ve orada buna altın Yağmur Ağacı deniyor. | Open Subtitles | فى الصين ، حيث موطنها ، إنهم يسمونها شجرة المطر الذهبى |
| Peki "Gold Man" in ne gibi güçleri var? Tamam. | Open Subtitles | اذن ما نوع القوى التى يملكها الرجل الذهبى |
| Bu altın kumaşın midyelerin bıyıklarından dokunduğunu biliyor muydun? | Open Subtitles | أكنت تعرفين أن ذلك النسيج الذهبى تم نسجه من الأصداف ؟ |
| ve altın buzağıya taptılar ve ona kurban sundular. | Open Subtitles | و سجدوا للعجل الذهبى و قرروا أن يقدموا قربانا له |
| Bu altın kumaşın midyelerin bıyıklarından dokunduğunu biliyor muydun? | Open Subtitles | أكنت تعرفين أن ذلك النسيج الذهبى تم نسجه من الأصداف ؟ |
| Ve altın buzağıya taptılar ve ona kurban sundular. | Open Subtitles | و سجدوا للعجل الذهبى و قرروا أن يقدموا قربانا له |
| Ne altın, ne de gümüş yıldönümüm. Yumuşak doğumgünüm. | Open Subtitles | و ليس الذهبى او الفضى انه عيد ميلادى الناعم. |
| Ne altın, ne de gümüş yıldönümüm. Yumuşak doğumgünüm. | Open Subtitles | و ليس الذهبى او الفضى انه عيد ميلادى الناعم. |
| Bu, altın yumurtlayan tavuğu kesmek gibi olur. | Open Subtitles | انه مثل قتل الأوزة التى تضع البيض الذهبى |
| Saf altından daha değerli bir adam yapacağım. Ofir'in altın kamasından bile değerli bir adam. | Open Subtitles | و سأخلق رجلا أغلى من الذهب الخالص حتى رجلا من الوتد الذهبى لأوفير |
| Şimdi, altın bir tayı ağılda tutmak güzel birşeydir, ama ona ulaşabilmek, bu tamamen farklı bir olaydır. | Open Subtitles | و الان الحصول على بالومينو الذهبى فى الحظيرة شيء جيد لكن في الحقيقة الشيء الاحسن هو المجيء الى هنا، |
| Bu koşullarda, altın saçı, sesi ve davranışıyla Carlotta Adams, | Open Subtitles | وفى ظل هذه الظروف, قامت شارلوتا ادامز , بشعرها الذهبى, بتقليد صوتها, وطريقة تصرفاتها |
| Saçları daha çok bal rengine benziyor. Saç telleri ve gölgeleri, uyum içinde ve mutlu bir şekilde altın rengi hale gibi dans ediyor. | Open Subtitles | شعرها بلون العسل ويأخذ شكل كتانى مع قليل من الذهبى |
| Geçen sene aldığım altın kolye gibi. | Open Subtitles | مثل العقد الذهبى اشتريته لها السنة الماضية |
| Bunu sevdim. altın çocuk çuvalladı. | Open Subtitles | انظر الى الجزء اللامع،افضلك عندما تكون افضل حالاً،لقد ضعف الفتى الذهبى |
| -Belki altın Kitap onları öldürebilir. -Efsane böyle. | Open Subtitles | ـ فإن الكتاب الذهبى يستطيع قتلهم ـ هذه هى الأسطوره |
| Yulaf ezmesi var ama Yorkshire Gold yok. | Open Subtitles | لدى شاى أوتميل, و لكن ليس لدى شاى يوركشاير الذهبى هنا .آسفه. |
| Yanımda, Golden Arrow'da denize açılmış, ve geri dönerek olanları bize anlatacak bir adam var. | Open Subtitles | لدى رجل هنا أبحر إلى السهم الذهبى وبقى على قيد الحياة ليخبركم بذلك |
| Gemileri karadan yürütüp Haliç'e indirmişler. | Open Subtitles | لقد أرسوا السفن على منطقة "القرن الذهبى" |