240 ton altın ile isyanı karşılayabilirim. | Open Subtitles | بــ 240 طنِ مِنْ الذهبِ نحن يُمْكِنُ أَنْ نَتحمّلَ الثورة ضدّك |
"Karanlığın ağzı, taşdan dişler... asla ihtiyarlamayacaklar tarafından korunan... altın karna kadar boğazdan in." | Open Subtitles | فَمّ الظلامِ أسنان الحجارةِ أسفل الحنجرةِ إلى بطنِ الذهبِ تحرس بأولئك الذي مَا كَبروا في السنّ |
Önüme altın koydu, aldım. | Open Subtitles | وٌَضعَ ذلك الذهبِ في طريقي، وأنا أَخذتُه. |
- Sanki buradaki herkes altını duymuş gibi. | Open Subtitles | يَبْدو كما لو أن كُلّ شخصِ سَمعَ عن الذهبِ هنا |
Duvarları altından bir tapınak. | Open Subtitles | معبد الذهبِ حيثُ يمكنك أَنْ تَسْحبُ الذهب مِنْ الحيطانِ ذاتهاِ. |
Bir Alman subayına Afrika çölünde... bulunan gizli üsse, altınları gizlemesi emredilmiş. | Open Subtitles | أمر ضابطاً جنوده لدَفْن الذهبِ في قاعدة سرية في الصحراءِ الأفريقيةِ |
Önüme altın koydu, aldım. | Open Subtitles | وٌَضعَ ذلك الذهبِ في طريقي، وأنا أَخذتُه. |
- El Dorado altın şehir değil mi? | Open Subtitles | أنا فقط إعتقدُ ذلك,مع ذلك , نظرا لان الدورادو هى مدينةُ الذهبِ |
- Ve tonlarca altın bana! - Ve tonlarca altın bana! | Open Subtitles | وأطنان مِنْ الذهبِ لي أطنان مِنْ الذهبِ لنا |
Orada bir sürü altın var. | Open Subtitles | هناك الكثير مِنْ الذهبِ هنا. نحن فقط المسلحون. |
O büyük altın arayışında gerçekten zengin olabilen birkaç altın arayıcısından biriymiş. | Open Subtitles | هو أحد المنقّبين بِضْعَة في سباق البحث عن الذهبِ العظيمِ إلى يَضْربُه غني في الحقيقة. |
"altın kaptan su içmesine izin verilmedi. | Open Subtitles | ولَيسَ بالرخصةَ للشُرْب في كأسِ من الذهبِ |
Duyduğuma göre en sağlam heyecanı altın yaşatıyormuş. | Open Subtitles | لذا أَسْمعُ ذلك الذهبِ يَعطيك أفضل أزيزِ. هَلْ ذلك الحقِّ؟ |
Patlamış mısırın üzerine tereyağ yerine altın dökseler iyi olur. | Open Subtitles | من الأفضل أن يَكُونوا وَضْعوا الذهبِ على تلك الذرة الصفراءِ بدلاً مِنْ الزبدة صحيح؟ |
- altını arabaya nasıI götüreceğiz? | Open Subtitles | نعم، لكن، اذا، كيف سنَحْصلُ على الذهبِ مِنْ المدفنِ إلى سيارةِ المهربَ؟ |
altını asla gözünden ayırmaz demiştin. | Open Subtitles | تذكّر، قال بأنّه لَنْ يَتْركَ الذهبِ بعيدا عن نظره. |
Bunun için öncelikle, sistemdeki kalan altını elde etmeleri gerekiyordu. | Open Subtitles | لفعل هذا، إحتاجوا للإستيلاء على الذهبِ الباقٍ في النظامِ |
Eğer bu muhafaza bile saf altından yapıldıysa içinde ki inanılmaz bir servet olmalı. | Open Subtitles | إذا كانت الحاويةِ مُصْنَعهُ من الذهبِ الصلبِ فمؤكد ان ما بداخلهاَ يساوي ثروة. |
Buradayım çünkü sen hissettirdin ki altından çok daha fazla önemsediğim bir şeyler var. | Open Subtitles | أنا هنا لأنّكَ جعلتني أدركُ أنّ ثمّة شيءٌ أحفل بهِ أكثر من الذهبِ. |
İnsanların Troya'nın duvarlarının altından olduğunu söylediklerini duydum. | Open Subtitles | سَمعتُ الناسَ يَقُولونَ... أن حيطان تروي مبنيه من الذهبِ. |
- B.M. oradaki altınları bulmamı emretti. | Open Subtitles | ـ حَسناً، الأُمم المتّحدة أَمرَتني لإيجاد الذهبِ |
- Altınla bir ilgisi yoktu, biliyorsun. | Open Subtitles | تَعْرفُ أن هذا ليس من أجل الذهبِ. ما الذي يساعدك على النوم في الليل، عزيزتي. |
Onu ektiğini farkettiğinde, biz çoktan altınlarla tüymüş oluruz. | Open Subtitles | مع الوقت سيُدركُ أنك توقفيه، نحن سَنُختَفي لمدة طويلة بذلك الذهبِ. |