Mekân ve Zaman boyunca hiç tanımadığımız insanların yasını da tutabiliyoruz. | TED | كما يمكننا الحزن على أشخاص لم نلقهم أبدًا، عبر الزمان والمكان. |
Bundan çok uzun Zaman önce, fok balıkları ulak olarak bilinirmiş. | Open Subtitles | منذ قديم الزمان بالجزيرة المنسية، الناس علموا أنّ الفقمات هم رسل. |
Evden 2 milyar ışık yılı uzakta Evren'in sınırına yaklaşıyor zamanın başlangıcına gidiyoruz. | Open Subtitles | ملياري سنة ضوئية بعيداً عن الوطن ..نقترب من أطراف الكون ونعود لبداية الزمان |
Bir zamanlar, Uzaklardaki Krallık'ta kral ve kraliçe güzel bir kız bebeğe kavuştu. | Open Subtitles | في قديم الزمان في مملكة بعيدة جداً جداً الملك والملكة رزقوا بطفلة جميلة |
Nezaket ile adaletin bir yeri ve zamanı olabilir ama bu kesinlikle değil. | Open Subtitles | قد يكون هناك زمان ومكان للطيبة والعطف، لكن لا هذا الزمان ولا المكان. |
Biz evrenin merkezinde değiliz. Evrenle birlikte genişleyerek... zamanda genişlemektedir. | Open Subtitles | لسنا مركز الكون بل إن الكون كله يتوسع في الزمان |
Sanırım Zaman isteyen şeyler, tamamen güvenilmez değilse hızlı bir şekilde meydana gelebilir. | Open Subtitles | تقريباً. أعتقد أن أي شيء أقل من عقد كامل من الزمان فهو طائش |
Bu kesinlikle dünya dışından, uzaylı, ...büyük ihtimalle bu Zaman diliminden bile değil. | Open Subtitles | إنه ليس من الأرض، كائن فضائي بالتأكيد ربما ليس من هذا الزمان حتى |
Doktor o. Tüm Zaman ve mekân içinde herhangi bir yerde olabilir. | Open Subtitles | إنه الدكتور بامكانه أن يكون في أي مكان في الزمان و المكان |
Sana Zaman ve yeri mesaj atacağim. Sadece sen, yoksa kaçarim. | Open Subtitles | سوف أرسل لك رسالة فيها الزمان والمكان، فقط أنت وإلا سأهرب |
Uzay ve zamanın sınır çizgisi. En azından bildiğimiz evrende. | Open Subtitles | ويمثل حدود الزمان والمكان على الأقلّ في الكون الذي نعرفه |
- Evet. Eski büyücüler, kristalin zamanın sırrını taşıdığına inanırlarmış. | Open Subtitles | السحرة في العصور القديمة يؤمنون بأنها تحمل سر الزمان بنفسها |
Burası uzayın, zamanın ve doğanın varlığının ta kendisinin, insanlık tarafından yaratılmış en büyük makinenin içinde kafa kafaya gelerek çarpıştıkları yer. | Open Subtitles | حيث يجتمع المكان و الزمان و طبيعة الوجود نفسه في تصادم وجهاً لوجه داخل أكبر و أكثر الأجهزة تعقيداً التي صنعها الإنسان |
Bir zamanlar ben de hırsın iyi bir şey olduğunu sanırdım. | Open Subtitles | في فترة من الزمان ، كنت أعرف أن الطموح صفة حسنـــة |
Bana dedi ki, bir zamanlar dünyadaki bütün hayvanlar birdi. | TED | قال لي، في قديم الزمان كانت جميع حيوانات الأرض حيوانًا واحدًا. |
Hayır, araç ayarladım, yeri ve zamanı için seni ararım. | Open Subtitles | كلا، لدي سيارة، سأتصل بك وأبلغك عن الزمان والمكان لاحقاً. |
Görsel sanatçı iş arkadaşlarımız, zamanı ve uzayı göz önüne seren karmaşık matematiksel algoritmaların görmeye ve duymaya yönelik haritalarını çıkarıyoruz. | TED | مع زملائي الفنانين التشكيليين، نجسّد خوارزميات رياضية معقدة لا تظهر في الزمان والفراغ، بصرياً وصوتياً. |
Şimdi A gezegeni öğle vakti aynı yerde ve aynı zamanda. | Open Subtitles | و الكوكب الأول عند الظهيرة هو نفس المكان و نفس الزمان |
Bir varmış bir yokmuş, kalbi iki kısma ayrılmış güzeller güzeli bir kraliçe yaşarmış. | Open Subtitles | مرة في قديم الزمان عاشت ملكة جميلة و التي قلبها كان مكسورا الى نصفين |
Ama hepsi bu değil. Ses bizi yere ve zamana yerleştiriyor. | TED | ولكن ليست النية كل شيء ان الصوت يحدد لنا الزمان والمكان |
Bunun, sadece bir kaç senelik değil, on senelik bir girişim olması gerekir. | TED | تحتاج أن تكون مقاربة لعقد من الزمان فضلاً عن كونها مقاربة لبضع سنين |
zamanla, gittikçe daha çok ruh bu dünyaya geçiş yaptı. | Open Subtitles | و عبر الزمان, انجرفت الأرواح بشكل متصاعد الى هذا العالم |
uzay-zaman sürekliliğini, iki boyutlu durağan bir fotoğrafta keşfediyorum. | TED | أنا أستكشف استمرارية الزمان المكاني داخل صورة ثابتة ثنائية الأبعاد. |
Evet, tüm zamanların kısa sürede en çok satan oyununu tasarladım. | Open Subtitles | نعم، لقد صنعت واحدة من أسرع ألعاب الجوال على مر الزمان |
Ancak bir takım karışık uzay Zaman kavramları yüzünden sadece en son gelen gezginin zamanına kadar geri gidebiliyoruz. | Open Subtitles | لكن لأسباب معقدة تتعلق بالتموجات في الزمان المكاني لا نستطيع العودة أكثر من نقطة وصول آخر مسافر. |
Öyle deniyor çünkü çok eski zamanlarda, cadılar burada toplanarak parti yapıp, iksir içer ve insanları uçan maymunlara dönüştürürlermiş. | Open Subtitles | والذي سمي هكذا لأنه كان في قديم الزمان مكان تجمع للساحرات للاحتفال وتناول الجرعات وتحويل الناس الى قرود طائرة وهكذا |
Bu firkri ortaya atan... ...20 yıl önce birlikte çalıştığım... ...için çok şanslı olduğum bir kişiydi... David Kaplan. | TED | وهذا تبصر ظهر قبل حوالي عقدين من الزمان من طرف شخص أنا محظوظ بالعمل معه، ديفيد كابلان. |
Ne yazık ki, bazı durumlarda on yıldır görmediği ailesine kavuşmaya çalışan çocuklar bile var. | TED | وللاسف بعض الاحيان هناك اطفال يحاولون الاجتماع بابائهم الذين لم يروهم , في بعض الاحيان لعقد من الزمان. |