| Sıradan şeyler var: kötü kokan kıyafetler ve yavan yiyecekler. | TED | لدينا المشاكل الإعتيادية: الملابس ذات الرائحة الكريهة او الطعام السئ |
| "Ama Bay Tribbiani bu yapımdaki en kötü şey değil." | Open Subtitles | و لكن مستر تريبيانى ليس الشخص الوحيد السئ فى المسرحية |
| Amerika'yı kötü bir gelecek bekliyor ve sen bu zavallı neslin bir parçasısın. | Open Subtitles | أعتقد ان امريكا تخبئ مستقبل سئ لك وانت جزء من هذا الجيل السئ |
| Evet, ve kötü kişi ona kendini sabah çok kötü hissettirecek. | Open Subtitles | نعم، وأنا أراهن بأن جانبها السئ سوف يشعر بالسوء في الصباح |
| İşte bu yüzden ayrıIdım. Senin için kötü hissetmeye başlamıştım. | Open Subtitles | . لهذا غادرت . بدأت أشعر بهذا الشعور السئ لك |
| Türk insanları bunun kem gözlerden ve kötü talihten koruduğuna inanır. | Open Subtitles | الأتراك يعتقدون أنها تحميهم من عين الشيطان أو من الحظ السئ |
| kötü DNA etkilediği hücrelerin yüzeyinde bir tür protein oluşturur. | Open Subtitles | الحمض النووي السئ يصنع بروتين نادر على سطح الخلايا المتضررة |
| kötü DNA etkilediği hücrelerin yüzeyinde bir tür protein oluşturur. | Open Subtitles | الحمض النووي السئ يصنع بروتين نادر على سطح الخلايا المتضررة |
| Dürüst olmak gerekirse, bu tarz detayları sormak için kötü bir tavır. | Open Subtitles | و لأكون صريحاً فمن السئ أن تقومي بالسؤال عن مثل هذا التفصيل |
| Asıl kötü haber; bu gidişle annemin yanına taşınacak olmam gibi görünüyor. | Open Subtitles | حسناً , الخبر السئ يجعل الأمور تبدو وكأنني سأعود وأسكن مع أمي |
| Tek ortak noktamızın bir seri katil olması çok kötü. | Open Subtitles | من السئ ان كل ما نشترك به هو قاتل متسلسل |
| Sanırım hepimiz farkındayız ki sahip olduğun tek şans, kötü şans. | Open Subtitles | اعتقد اننا متأكدين ان الحظ الوحيد الذي لديك هو الحظ السئ |
| Duygusal çöküntünün hep haddinden fazla uyuşturucu ve kötü aşçılıkla olabileceğini hayal ediyorum. | Open Subtitles | دائماً تصورت أن الوصول للقاع بشكل أسوأ. مثل الكثير من المُخدرات والطبخ السئ |
| Bunu görecek tek kişinin ben, köpeğim ve sen olması çok kötü. | Open Subtitles | من السئ جداً أن الوحيدان الذين رأوها على كلبي و الأن أنت |
| Belki de kimin iyi, kimin kötü olduğunu öğrenmemiz gerekiyorsa? | Open Subtitles | مثل , ربما يجب علينا تميز الشخص الجيد من السئ |
| su laf sokma isine senden çok çalismama ragmen kötü hisseden yine benim. | Open Subtitles | أبذل جهداً أكثر منك بكثير فى هذا الكلام السئ وأنا التى يتأذى مشاعرها |
| Niye? Karını doğmadan önce görmek kötü şans getirir diye mi? | Open Subtitles | لماذا، لأنه من الحظ السئ أن ترى زوجتك قبل أن تولد؟ |
| Bu kötü çocuğu diğer kötü çocuk beraber gün boyunca test ettim. | Open Subtitles | لقد كنت أجرب هذه السيارة الرائعة مع هذا الفتى السئ طوال اليوم |
| Çin'in kötü davranışını eleştirmek yerine batı, kendi siyasi ve ekonomik sisteminin nasıl en üstün olduğunu gösteriyor olmalıdır. | TED | بدلا من انتقاد الصين بسبب السلوك السئ يجب على الغرب ان يظهر كيف ان نظامهم السياسي و الاقتصادي هو الاكثر تفوقا |
| Engelli olmak kötü bir şey değil ve sizi özel kılmaz. | TED | انه ليس بالشئ السئ ولا يجعلك استثنائياً. |
| Yarın kuzeyden yeni bir sıcak ve berbat hava akımı gelecek. | Open Subtitles | غدا سيكون فرصة لأستمرار الطقس السئ الطقس المزعج القادم من الشمال |
| Daha işe yarar bir şey görmemeniz yazık, mesela onu bulabileceğimiz bir adres gibi. | Open Subtitles | حسناً من السئ أنك لم ترين شيئاً أكثر نفعاً ،كعنوان أين قد نجدها |
| Sakın ondan daha iyi olduğumu söyleme. kötüyü bırakıp, iyiyi almamı da söyleme. | Open Subtitles | لا تقولي لي أنني أفضل منه لا تقولي لي خذ الجيد و اترك السئ |