| Öldürmek için genellikle sessiz bir alet; çekiç, bıçak veya balta kullanmakta. | Open Subtitles | طريقة الموت كانت بآلة صامتة مثل المطارق ، و السكاكين و الفؤوس |
| Keskin bir bıçak gibi cümleleri fırlattın, ama bedelini ödemelisin. | Open Subtitles | أن تلقي الجمل كما تلقي السكاكين ولابد أن تدفع الثمن |
| Kadınlar testereyle ikiye bölmeye ve üstlerine bıçak atmaya yarar. | Open Subtitles | ،السيّدات هنّ اللاتي نقوم بنشرهن لنصفين و نرمي السكاكين عليهن |
| En kaliteli çatal ve bıçakları ısmarlayacaksın. | Open Subtitles | أنتِ المسؤولة عن إختيار أجود السكاكين والشوك الذهبية |
| Hiç bir şey hissetmeyen, bıçakları, ateşi, hiç bir şeyi hissetmeyen bir at. Ve seni yılanlarla buluyorum. | Open Subtitles | لا يخاف من السكاكين أو الشعلات ، أو أي شيء وفجأة أجدك مع الثعابين |
| Ancak seni harcamak için çıkacak Bıçaklar için... sana ben bile yardım edemem. | Open Subtitles | لكن السكاكين ستظهر حالما تخطئين وفي ذلك الوقت حتى أنا لن أستطيع مساعدتكِ |
| Eğer emrinizde kalmalarını istiyorsanız onlara ellerini o uzun bıçaklardan çekmelerini söylersen iyi olur. | Open Subtitles | اذا اردت ان يبقوا في خدمتك اخبرهم ان يبقوا اياديهم بعيدا عن هذه السكاكين الطويلة |
| Bu bıçak gösterisiyle, mecazi olarak yeni kitabımın kurdelesini kesmiş olacağımı düşündüm. | Open Subtitles | لقد توقعت ان هذه السكاكين ستكون مجازياً كـ قص الشريط لكتابي الجديد |
| Peki ya bir bıçak eksildiğinde bana ne yapacaklar dersin? | Open Subtitles | وإذا علموا بفقدان إحدى السكاكين ماذا تتوقعين بأنه سيحصل لي؟ |
| Sonra yaşlı kadın elinde bir bıçakla bana doğru geldi. Keskin, paslı bir bıçak. Daha önce hiç su ya da güneş yüzü görmemiş gibiydi. | TED | أتت المرأة تجاهي حاملة سكينا صدئت واحدة من السكاكين الحادة، برتقالية المظهر، لم ترى الماء أو ضوء الشمس من قبل |
| Düz, keskin köşeler bıçak ağzı gibi. | TED | الأسطح الحادة المسطحة تشبه انصال السكاكين. |
| Çatal ve bıçak daha uygun olmaz mı sizce? | Open Subtitles | ألا تعتقد بأن السكاكين والشوك أكثر ملائمة لهم؟ |
| Yüksek dereceli sesler beynimi bıçak gibi kesiyor. | Open Subtitles | أى أصوات مبالغ فيها تكون مثل السكاكين التى تتقطع فى رأسى |
| bıçakları ve geri kalanları. | Open Subtitles | احضر كل ما تريده من الخارج السكاكين و ما يلزم |
| - Bu bir yanlış anlama. - bıçakları yere at! Yapamam. | Open Subtitles | هناك فقط سوء فهم - ضع هذه السكاكين علي الارض - |
| bıçakları at, ellerini kaldır. | Open Subtitles | ألق بهذه السكاكين و إرفع ذراعيك في الهواء |
| Bir çok kişinin evinde Bıçaklar testereler ve ipler bulunur. | Open Subtitles | الكثير من الناسِ لديهم السكاكين والمناشير والحبال فى منازلهم |
| Bana kalırsa, şu öldürücü bıçaklardan biri. | Open Subtitles | أقول ,و هذا تخمين خبير بهذا الشأن بأنها كانت واحدة من تلك السكاكين القاتلة |
| O zaman o korku filmi için yapılan bütün bıçakların izini sürmeliyiz. | Open Subtitles | ثم نحن بحاجة لتعقب كل السكاكين التي تم قدمت لهذا فيلم رعب. |
| Silahlı ve bıçaklı 6 kişi uçağı ele geçirdi. | Open Subtitles | هناك ستة ارهابين مسلحين بالمسدسات الألية و السكاكين و يختطفون الطائرة |
| bıçağı bir insanın göğsünde bırakmak hiç doğru değildi. | Open Subtitles | ليس لطيفاً أن تترك السكاكين في صدور الناس. |
| Uçakta bıçaklara, silaha, bombalara müsaade edilmediğini bilmiyorsun da. | Open Subtitles | لاتعرف ان بالطائره السكاكين, الاسلحه, القنابل غير مسموح |
| Ve yap-bozun son parçasını yerine koymanın ödülü ucu bıçaklarla dolu bir çeşit mızrakla öldürülmek. | Open Subtitles | والمكافأة لوضع أخر قطعة باللغز أن تُخوزق من قبل حشية دائرية من السكاكين |
| Çelik yelek bıçağa karşı işe yaramaz. | Open Subtitles | السترة المضادة للرصاص . عديمة الفائدة ضد السكاكين |
| Duvar dolusu bıçağın kanıt sayılacağını sanmıyorum, ama ürkütücü olduğu kesin. | Open Subtitles | لا أعلم إن كان حائطٌ من السكاكين يعتبر دليلاً و لكنه مخيف بالتاكيد |
| Bunlar kaptan köşkündeki bıçaktan alınan örnekler. | Open Subtitles | هذه مسحاتَ أَخذتْ مِنْ السكاكين على الباخرة بمنامِ. |
| Çatal bıçaklarda cila bıraktı ve heykeli karıştırdı. | Open Subtitles | لقد ترك المنظف على السكاكين و بدل الصيني |
| Bütün mutfak bıçaklarını eve getir. | Open Subtitles | إحضري جميع السكاكين الموجودة هنا للبيت الكبير |