| Sanırım nerede olduğumun tek tanığı akşam yemeği için derisini yüzdüğüm domuz. | Open Subtitles | أخشى أنّ الشاهد الوحيد على مكاني هو الحيوان البري الذي سلخته |
| Şu an, babanın ve ablanın kaçırılması olayının tek tanığı sensin. | Open Subtitles | الاّن أنت الشاهد الوحيد على حادث الاختطاف |
| Şu an, babanın ve ablanın kaçırılması olayının tek tanığı sensin. | Open Subtitles | ريتشارد حتى الاّن، أنت الشاهد الوحيد على اختطاف والدك وشقيقتك |
| Suçun tek şahidi, kızımız kurbanı ısırmış. | Open Subtitles | الشاهد الوحيد على الجريمة لدينا. عضت مركز فيينا الدولي، |
| Ne yazık ki, bunun tek şahidi benim yaşlı babam. | Open Subtitles | لسوء الحظ ، الشاهد الوحيد على ذلك الأمر هو أبي الغالي العزيز أجل ، وأبيك |
| Cinayetinin tek tanığı benim. Ama tetikçi ben değilim. | Open Subtitles | كنتُ الشاهد الوحيد على مقتله ولكن لم تكن عمليّة قتل |
| Babamın cinayetinin tek tanığı, minibüsün içinde vurulması kim için adil oldu. | Open Subtitles | الشاهد الوحيد على مقتل والدي التي كانت بالشاحنة التي تعرضت للحادث |
| Adam sinirlendi Brittany'yi suçladı, onun Sam Nozik cinayetinin tek tanığı olduğunu farketti. | Open Subtitles | مدركاً أنهُ (هي الشاهد الوحيد على مقتل (سام نوزك |