| EV: Dünden beri 5 pounds (~2.26kg) aldın çikolata yerine elma al. | TED | صوت الكتروني: لقد زدت 5 أرطال منذ الأمس، خذي تفاحة بدل الشوكولاتة. |
| Bu arada sizlerde ikramımız olan keklerin ve çikolata şelalesinin tadını çıkartabilirsiniz. | Open Subtitles | حالياً، أغمس بعض الخطمي أو قطعة من الكعك الأسفنجي في نافورة الشوكولاتة |
| Eğer istersen sana bir battaniye daha veya sıcak çikolata getirebilirim. | Open Subtitles | سأحضر لك بطّانيّة أخرى إذا أردت، أو ربّما بعض الشوكولاتة السّاخنة. |
| Biraz arsızlık gibi olacak ama buzlu çikolatalı pasta yapabilirsin belki? | Open Subtitles | وربما، إن كنتُ جريئًا، كعكة الشوكولاتة مع طبقة مثلّجة من الشوكولاتة؟ |
| Bazı günler bir parça çikolatalı kek ile yerde kıvrılmak istedim. | Open Subtitles | تجعلني في بعض الأيّام أريد فقــط إلتهام قطعة من كعكة الشوكولاتة. |
| Ama kemikler hakkında herhangi bir bilgi edinmek için çikolatayı eritmek zorundayız. | Open Subtitles | إذاتلاشت. ولكن علينا أن نذوب الشوكولاتة من أجل أستخلاص المعلومات من العظام |
| çikolata? Bu nereden geldi? Ve bunlar ortaya çıktığında ben de kendi kendime aynı şeyi düşündüm, çünkü bizim araştırmamızın peynir ya da çikolatayla hiçbir alakası yoktu. | TED | و انا ايضا فكرت بنفس الطريقة عندما ظهرت هذه العناوين لان دراستنا لم يكن لها اي علاقة بالجبن او الشوكولاتة |
| Benden hoşlandığını hiç düşünmedim ancak gecenin sonunda geri geldi ve bana bir kutu çikolata verdi. | TED | أعتقد أنه لم يُعجب بي أبدًا ولكن في نهاية السهرة، عاد إليّ وقدّم لي علبة من الشوكولاتة. |
| O zamana dek, çikolata yalnızca Mezoamerika'da ve şu an bildiğimizden oldukça farklı bir yapıda bulunuyordu. | TED | حتى ذلك الوقت، وُجِدت الشوكولاتة في وسط أمريكا فقط بصورة مختلفة عن شكلها المعروف اليوم. |
| 20. yüzyılda çikolata artık elitlere ait bir lüks değildi, halkın zevki hâline gelmişti. | TED | وبحلول القرن ال 20، لم تعد الشوكولاتة بمثابة سلعة رفاهية للصفوة فقط بل أصبحت حلوى متاحة للجميع. |
| Günümüzde çikolata, modern kültür ritüelleri arasında yerini aldı. | TED | اليوم، اتخذت الشوكولاتة مكانة مهمة في طقوس واحتفالات ثقافتنا الحديثة. |
| Babam yoğun çikolata renk tonunu aldığı bir hizmetçinin oğluydu. | TED | والدي هو ابن خادمة والذي ورث منها لون البشرة والتي على هيئة الشوكولاتة الداكنة المكثفة. |
| çikolata yemek, öğrencilerdeki stresi azaltır. | TED | تناول الشوكولاتة يقلل التوتر لدى الطلاب. |
| Healthium vakasını çözdüğünüze göre şimdi bir de albenisi olan bir gizemi çözmeyi deneyin: çikolata yemek ile stres arasındaki ilişki. | TED | الآن وقد حللت لغز الهيلثيوم، جرّب حلّ لغز مثير بصفةٍ خاصة: العلاقة بين أكل الشوكولاتة والتوتر. |
| Çalışmanın sonunda çikolata yiyenler çikolatadan mahrum arkadaşlarına göre daha az stresli oluyorlar. | TED | في نهاية الدراسة يصبح آكلو الشوكولاتة أقل توترًا من نظرائهم الذين لم يتناولوا الشوكولاتة. |
| Herhalde artık üç top dondurmalı o harika çikolatalı sodalardan yapmıyorsunuzdur? | Open Subtitles | لا أحسب أنكم لا زلتم تقدمون آيس كريم الشوكولاتة بالصودا ؟ ذات الثلاث مغارف ؟ |
| Üzümlü var ve süper çikolatalı ve... | Open Subtitles | أخذو العنب والأخرق الخارق و الشوكولاتة و |
| Pembe renkli şekerle kaplanmış çikolatalı kek seviyorum. | Open Subtitles | ارغب بكعكة الشوكولاتة مع تلك ما هو ذلك الشيء المذاب؟ أنه وردي نوعاً ما وحلزوني الشكل |
| Yani sadece çikolatayı yiyenlerinizin bunu test etmesi gerekiyor. | TED | لذا من منكم الذي يأكلون الشوكولاتة فقط ، يمكنكم تجربته |
| Fıstıklı çikolata, küçük çikolatalar, dört şişe şarap, yarım şişe rom ve dokuz kraker. | Open Subtitles | شوكولاته بالفستق وألواح من الشوكولاتة الصغيرة أربعة زجاجات نبيذ، نصف زجاجه شراب روم وتسعة معجنات مقرمشه |
| Genelde çikolataya seven biriyim ama bu da ona yakın sayılır. | Open Subtitles | أنا عادةً أحب الشوكولاتة أكثر لكن هذه أقرب لذا سأفعل هذا |
| Normalde ayrışma sırasında havaya salınması gereken gazlar, katı çikolatanın içinde sıkışmış ve yumuşak dokuyu, kokulu bir sıvıya dönüştürmüş. | Open Subtitles | الغازات التي عادة ما يتم إطلاقها في الهواء خلال التحلل حوصرت في الشوكولاتة الصلبة حوّل الأنسجة اللينة إلى سوائل فاسدة |
| Katil bir kutudaki çikolataları alıp, zehirleyerek bir başka kutuya yerleştirdi. | Open Subtitles | القاتل أخذ الشوكولاتة من أحد الصناديق ... وسممها ,ثم وضعها فى صندوق آخر .. |
| Şekerleme alamadım, ...sadece biraz çikolatam var. | Open Subtitles | ومن الحماقة أنّي لم أشترِ الحلوى، بعض الشوكولاتة فحسب |
| Bunun sonucunda da ortaya içilebilir bir çözeltiye dönüşebilen ya da bugün bildiğimiz katı çikolatayı üretmek için kakao yağıyla karıştırılabilecek bir toz çıkmıştı. | TED | لتبقى البودرة التي يمكنُ مزجها في سائل قابل للشرب أو إضافتها لزبدة الكاكاو لإنتاج الشوكولاتة الصلبة التي نعرفها اليوم. |
| Peki ya yetişkin biri kazara çikolatalardan yerse? | Open Subtitles | ماذا سيحدث إن كان أحد ألواح الشوكولاتة تم أكلها عن طريق شخص ناضج |
| 3`ün üzerine çukulata gelmiş. 8 gibi görünüyordu. | Open Subtitles | كان بعض الشوكولاتة على رقم 3 فبدا كأنه 8 |
| Şuradaki ekler çikolatası çok hoş gözüküyor. | Open Subtitles | ..كنت أفكر بأن فطائر الشوكولاتة هناك هناك تبدوا جيدة جداً |
| Büyükanne, en iyi çukulatalı kekleri yapmak için kullanırdı. | Open Subtitles | كانت جدة أبيك تعد أفضل كعكات فدج الشوكولاتة |