Öyle ama iki gün üst üste aynı şeyi yemek istemiyorum. | Open Subtitles | أجل، لكنّني لا أحب أيضاً تناول الشيء ذاته في يومين متتاليين |
Dokuzuncu sınıfa geldim ve aynı şeyi yapmaya karar verdim. | Open Subtitles | وهكذا أصبحت في الصف الثامن وقررت أن أفعل الشيء ذاته |
Ama eğer burada olsaydı sana aynı şeyi söyleyeceğinden eminim. | Open Subtitles | ولكني أعلم أنه لو كان هنا كان سيخبرك الشيء ذاته |
Siz ikinizi icat ettiğimi bulursa ne olacaksa aynı şey. | Open Subtitles | سيفعل الشيء ذاته الذي سيفعله إذا اكتشف بشأن اختراعي لكما |
Yanan binada mahsur kalan çocuklar olsa ben de aynısını yapardım. | Open Subtitles | لا بأس كنت لأفعل الشيء ذاته لو كان هناك أطفال محتجزين |
Ve Auenbrugger de hekim olduğunda, aynı şeyi yapmaya başladı. | TED | ولذلك حينما أصبح أوينبرويجر طبيباً بدأ بفعل الشيء ذاته. |
Birçok kitap savaş için aynı şeyi söylüyor. Hiçbir şey, insanları savaşın yaptığı gibi bir araya getiremez. | TED | إذن الكثير جداً من الكتب حول الحرب تقول الشيء ذاته ، أن لا شيء يجمع الناس مع بعض كالحرب. |
Onlara dedik ki, tamam, tamamen aynı şeyi yapacağız fakat bu kez direktör olmayacak. Onun yerine siz arka planı gri olan objeleri görmezden geleceksiniz. | TED | أخبرناهم، بأننا سنفعل الشيء ذاته لكن هذه المرة دون موجّه. عوضاً عن ذلك، سنقوم بتجاهل الأشياء ذات الخلفية الرمادية. |
Ve gene, hayvanlar da insanlar da aynı şeyi yapar. | TED | لذا مرة أخرى الحيوانات والبشر كلاهما يفعل الشيء ذاته. |
aynı şeyi 10, 20, 30 yıl sonrası için de söylemek istiyoruz: Son 30 yılda neler yaptığımıza bir bakın. | TED | نريد أن نقول الشيء ذاته بعد 10، 20، أو 30 عاماً من الآن: انظروا ماذا فعلنا خلال الـ 30 عاماً الماضية. |
Ve sonra bir papaza ve sonra bir destek grubuna ve hepsi aynı şeyi söyledi: bazen insanlar, sevdikleri hakkında endişelendiklerinde beklerler. | TED | ثم كاهن، ثم مجموعة دعم، وقالوا جميعا الشيء ذاته: في بعض الأحيان يبقى الناس عندما يكونون قلقين على أحبائهم. |
Irkçılığı ölçülebilir davranışlar olarak tanımlarsanız siz de aynı şeyi yapabilirsiniz. | TED | حين نُعرف العنصرية بمعايير السلوك القياسي، يمكننا تطبيق الشيء ذاته. |
Bu konular ne kadar tipik olmasalarda önemli değil, hepsi aynı şeyi gösteriyor. | TED | لذلك، مهما كانت درجة الشذوذ التي تتّسم بها هذه المواضيع، فإنّها جميعا تُظهر الشيء ذاته. |
Bütün hafta boyunca buradaydım ve her gün aynı şeyi duyuyorum. | Open Subtitles | لقد كنت هنا طيلة الأسبوع وكل يوم أسمع الشيء ذاته |
Başka bir insan. Evet. Sanırım aynı şeyi benim için de söyleyebilirsin. | Open Subtitles | رجل مختلف، نعم، بإمكانك أن تقول الشيء ذاته عني كما أعتقد |
Cenaze töreninde dolapta seviştik diye üzüldüm ve aynı şeyi sana yaptım. | Open Subtitles | بما أنّ ممارستنا الجنس في خزانة دار الجنازة أرعبتني فقد فعلت الشيء ذاته معك |
Majestic'te de aynı şey olmuştu. | Open Subtitles | كنت في سفينة الماجيستيك عندما حدث الشيء ذاته |
L ne diyorsun aynı şey olduğunu düşünüyorum. | Open Subtitles | أعتقد أن ما يحاولون أن يقولوه هو أن هذا هو الشيء ذاته |
Ben kendi işimle ilgilenirim ve size de aynısını yapmanızı öneririm. Dostlarımızın neden öldürüldüğünü öğrenmek istiyoruz. | Open Subtitles | وبشؤوني الخاصة وأقترح أن تفعلا الشيء ذاته |
Ve ben dişçi ve güvertede bana enjekte edilen şu mikroplara da aynısını yapardım. | Open Subtitles | وكنت لأفعل الشيء ذاته للدنتيك وحشرات الجراثيم هذه التي حقنتوني بها حين جئت على المتن |
Eski karın ona da tam olarak aynı şeyleri yaptığını söyledi.. | Open Subtitles | زوجتك السابقه أخبرتني بأنك فعلت الشيء ذاته لها |
Hayır, daha büyük. Bir çeşit gözcü gemisi, muhtemelen bizimle aynı şeyin peşinde. | Open Subtitles | مركبة استطلاعية وربّما تسعى إلى الشيء ذاته |