Keşke benim içimdeki karanlık çikolata tabakasından korkmayacak bir balık bulabilseydim. | Open Subtitles | اتمنى ان اجد سمكة لا تخاف من طبقة الشيكولاتة الداكنة لدى |
Ve koyu çikolata tabakasından korkmayacak bir balıkla tanışmak istediğini söyledi. | Open Subtitles | وانه يرغب فى لقاء سمكة لا تخاف من طبقة الشيكولاتة لديه |
"Willy Wonka and the Chocolate Factory" (Willy Wonka ve çikolata Fabrikası) filmindeki gibiydi. Harika bir oyuncaktı. | TED | وكان مثل ويلي ونكا ومصنع الشيكولاتة وكان هذا الشيء كان مدهشا. |
Yumurtalar; sarısı yukarıda, pastırma, tost, ve gerçekten açsan çok güzel kokan, bir dolu kocaman çikolatalı kek. | Open Subtitles | بيض و لحم الخنزير و خبز و لإنك جائعة حقا كومة من قوالب الشيكولاتة لها رائحة جيدة |
Nadia, bu son çikolatayı yememde sakınca var mı? | Open Subtitles | ناديا, ألا تمانعين لو أكلت قطعة الشيكولاتة الأخيرة؟ |
Bir fincan sıcak çikolata ve çörek. Asla kahve içmezdi. | Open Subtitles | ، كوب من الشيكولاتة و شطيرة من الزبد . لم تحتسي القهوة قط |
çikolata kardan adam yermiş bu küçük çocukları. | Open Subtitles | رجل الشيكولاتة الثلجي يأكل الأطفال الصغار |
Veterinere göre çikolata yememeli. | Open Subtitles | قال لى الطبيب الا اغطية الكثير من الشيكولاتة |
Tek yemem gereken çikolata ile kakaolu çörek bu yüzden başka bir şey istiyorsanız, yanınızda getirin. | Open Subtitles | لا أحتاج سوى تناول مشروب الشيكولاتة و حبوب الكاكاو لذا فإن أراد أحدكما غير ذلك يحضره معه |
- Ve yiyorsun. - çikolata şeysini sevmedim. | Open Subtitles | ثم تأكلها لكنى لا أحب هذا النوع من الشيكولاتة |
Benim içimde çikolata var. Derin, karanlık çikolata. | Open Subtitles | لدى الشيكولاتة لدى شيكولاتة داكنة وعميقة |
En güzelinden bir kutu sütlü çikolata. | Open Subtitles | انها علبة من أفضل أنواع الشيكولاتة بالحليب |
Çilek ve çikolata sosuna müsamaha gösterdi ama onlar yemek değil, bilirsin? | Open Subtitles | سمحت بالفراولة وصوص الشيكولاتة ولكن ذلك ليس وجبة. |
Hangisinin doğru çikolata olduğu sadece ben biliyorum. | Open Subtitles | أنا وحدي أحمل ورقة الأجوبة لتعريف قطع الشيكولاتة. |
çikolata ve fıstık ezmesinden neden bana hiç bahsetmedin? | Open Subtitles | لما لم تخبرينى عن الشيكولاتة و زبدة الفول السودانى؟ |
Hep buraya gelirdik. çikolatalı milk shake alırdık. | Open Subtitles | لقد جئنا هنا طوال الوقت لقد اعتدنا ان ناخذ كعكة الشيكولاتة |
çikolatalı bisküvi lezzeti olmadan tabii ki. | Open Subtitles | حسناً , ماعدا , أتعرف بدون مذاق الشيكولاتة |
Sana şu çikolatalı cevizli kurabiyelerden getirdim. | Open Subtitles | لقد أحضرت لك بعض بسكوت الشيكولاتة بالمكسرات |
Yağlı yiyecekleri ve çikolatayı azaltın. | Open Subtitles | عليكِ التقليل من الطعام الدُهني و الشيكولاتة |
Sanki içeride çikolatadan yapılmış bir tavşan ailesini infaz etmişsin. | Open Subtitles | يبدو انك قمت بأعدام عائلة ارانب مصنوعة من الشيكولاتة |
Bu bir kurabiye. İçinde kurabiye parçaları olan tek çikolatanın Twix olduğunu herkes bilir. | Open Subtitles | هذه قطعة بسكويت وجميعنا نعلم أن تويكس هي قطعة الشيكولاتة الوحيدة |
Dinle beni. Şimdi de şu çikolataya bak. | Open Subtitles | ابقى معى الان, افحصى قطعة الشيكولاتة هذه |
Botlara karşılık sigara. Bazı parçalar için çukulata. Hayır. | Open Subtitles | سجائر مقابل احذية و الشيكولاتة مقابل قطع غيار |
Son çikolotayı yedin. | Open Subtitles | أنك أكلت الشيكولاتة الأخيرة |
Lafı daha fazla uzatmadan size çikolataları sunmak istiyorum. | Open Subtitles | بدون المزيد من المقدمات أقدّم لك تشكيلة قطع الشيكولاتة. |