| Hayat belirtileri sizi minik hayat belirtileri sizi pek kıymetli hayat belirtileri... | Open Subtitles | أشكال الحياة. أشكال الحياة المتناهية الصغر خاصتي. أيتها الأشكال الضئيلة النفيسة للحياة. |
| Bu kayanın içindeki magmadan oluşan minik beneklere bakarsanız içlerinde su olduğunu görürsünüz. | Open Subtitles | الآن ، لو أمكنك النظر على هذه البقع الضئيلة من الرواسب الأصلية التي ، شكلت هذا الصخر ستكتشف أن كان بها ماء |
| İnanmayabilirsiniz ama bu iki minik kurabiye bir zamanlar bunu doldurabiliyordu. | Open Subtitles | ربما لن تصدقو ما سأقوله, ولكن هذه المؤخرة الضئيلة كانت في وقتٍ مضى تتسعُ لهذه |
| Zıttı şekilde, ufak boyun bir avantaj olduğu spor dallarında, küçük atletler giderek küçüldü. | TED | والعكس، في الرياضات التي تُعد فيها القامة الضئيلة ميزة، أصبح الرياضيون الضئيلون أكثر ضآلة. |
| Eskiden tek bir görevleri vardı ve çok basitti: Eğer iktidarda ya da yetkili bir konumdaysanız kendi halkınızdan ve size ait ufak bölgeden sorumluydunuz. İşte bu kadar. | TED | كان التكليف القديم سهلًا جداً وأحادياً جداً إذا كنت في موقع قوة أو سلطة، فأنت مسؤول عن شعبك فقط وعن قطعتك الضئيلة جداً من الإقليم، وهذا كل ما في الأمر. |
| Benim ulaşamadığın ufacık yerlere girmeyi başarıyor. | Open Subtitles | فهي تستطيع أن تتسلق الى الفراغات الضئيلة التي لا أستطيع الوصول اليها. |
| Ancak bu küçücük şeyleri nasıl gösterebilirdik. | TED | ولكن كيف يمكن أن نعرض هذه الأشياء، الضئيلة و الصغيرة؟ |
| Onunla, Afrika'daki bu minicik topluluk, havanın tekrar değişeceği, gün gelene kadar hayatta kalabilir. | Open Subtitles | وباستخدام الخيال, فان النسبة الضئيلة من البشر في أفريقيا ,كان بإمكانها الصمود حتى حدث أن تغير المناخ يوما ما, كما يفعل دائما |
| Sorun şu ki, küçük zararsız minik bir kız olabileceğini düşünmedik. | Open Subtitles | الأمر هو إننا لم نظن أنها تلك الفتاة الضئيلة لو علمنا لكنا طاردناك أنت |
| Kısa, minik parmak izleri. | Open Subtitles | بصمات الاصابع الضئيلة , القصيرة |
| Bu akıntı okyanusun derinliklerindeki fitoplankton ve krill gibi minik canlılardan oluşan besinleri içeren suları yüzeye çıkmaya zorladı. | Open Subtitles | حركة هذا التيار دفعت المياه من أعماق المحيط للسطح ، حاملة معها المواد الغذائية التي تُغذي المخلوقات الضئيلة مثل العوالق النباتية و القريدس |
| Evet, onlarla iletişim halinde kalacağım.Biz çok şanslıyız, Karayipler'de minik bir adamız var ve onları oraya götürebiliyorum ve arkadaşları çağırıyoruz, ve beraber oynuyoruz, ama neler olduğu hakkında onlarla hep iletişimdeyim. | TED | نعم, أنا سـ, أنت تعلم, أكون على إتصال. ونحن محظوظون, لدينا تلك الجزيرة الضئيلة فى البحر الكاريبى و نحن نستطيع.. أن نذهب إلى هناك ونحضر أصدقائنا, و نشترك فى اللعب و أيضا أستطيع أن أظل على إتصال بالعمل. |
| minik parmak izleri. | Open Subtitles | بصمات الاصابع الضئيلة |
| Kıvırcık Tucci minik annem gibi. | Open Subtitles | (توشي) الصغيرة تبدو تماماً مثل "أمي" الضئيلة |
| Dün gece otelde tüvit giymiş ufak tefek bir hanımefendi gördün mü? | Open Subtitles | هل رأيت السيدة الضئيلة الحجم ليلة امس فى الفندق ؟ التى تلبس جاكيت التويد . |
| O ufak dansçı yüzünden mi uykundan oldun? | Open Subtitles | تقفد النوم بسبب تلك الراقصة الضئيلة ؟ |
| Ama ufak bir ihtimaI... | Open Subtitles | .... لكن الفرصة الضئيلة في نجاح ما خططته |
| Yemek yerken küçücük odada onu açacak mısın? | Open Subtitles | هل ستفتحينها فى هذه الغرفه الضئيلة بينما ناكل .. |
| 20 tonluk gövdeleri ve küçücük beyinleri olan dinozorlar gibiler. | Open Subtitles | تبدوان كالديناصورات بأجسادهم العملاقة ورؤوسهم الضئيلة التي لا تفكر |
| minicik bedenlerinin ateşler içinde kül olmasını mı istiyorsun? | Open Subtitles | أجسادهم الضئيلة ستصفّر وتتبخر؟ |