"الضروري ان" - Translation from Arabic to Turkish

• gerekli
• gerekmiyor
• zorunda değil

Bize daha fazla sorun çıkartamayacaklar ama yine de onları bayıltmanın gerekli olduğunu düşünmüyorum.
لن يسببوا لنا مشاكل كثيرة مع ذلك لا أعتقد كان من الضروري ان نصعقهم

Yapmamız gerektiğini hissediyorum. gerekli olan da bu.
أشعر اننا ينبغي ان نفعل ذلك انه من الضروري ان ننتقل إلي هنا

Roma hukukunun tüm gücüne başvurmak gerekli oldu.
كان من الضروري ان ادعو القوة الكاملة للقانون الروماني

Kimseyi öldürmen gerekmiyor, Gaspar. Çünkü bir kadını mutlu edebilirsin.
ليس من الضروري ان تقتل ياجاسبر, باستطاعتك ان تشبع رغبات المرأة.

Artık yemek yemek için İncil'den alıntı sözler söylemem gerekmiyor.
الآن ليس من الضروري ان ألفظ المزيد من نصوص التوراة للحصول علي الغذاء

Ama bunu yapabilmek için yatakta kaykılman gerekmiyor.
لكنك ليس من الضروري ان تنزلق اسفل السرير للحصول عليه

İyi görünüyor, Jonah. Mükemmel olmak zorunda değil.
انه يبدو جيدا جونا ليس من الضروري ان يكون مثالي

Aferin koçuma! Onu bu şekilde zapt etmeniz gerçekten gerekli mi?
ولد طيب هل من الضروري ان تفعل ذلك ؟

Bu, çingenelere karşı belirli ölçüde yaklaşmamız için gerekli.
- من الضروري ان يوجد طرح غير مكتمل تجاه الغجر

Beni aşağılamanın gerekli olduğunu sanmıyorum.
انا لا اعتقد انه من الضروري ان تهينني

Ona bu şekilde davranman gerekli mi?
هل كانَ من الضروري ان تعاملهُ هكذا؟

Sorularınızı sordunuz. Burada kalmanız gerekli mi?
لقد سألت أسئلتك, هل من الضروري ان تبقى؟

"Ve yine, hayatta güçlü olmanın çok gerekli değil fakat kendini güçlü hissetmenin önemli olduğunu, en azından bir kere bile olsa kendini tartmanın, bir kere bile olsa kendini, insanın en antik koşullarının içerisinde bulmanın, ellerinizden ve kafanızdan başka size yardım edecek bir şey olmadan kör ve sağır taşla tek başına yüzleşmenin gerektiğini, biliyorum."
"واعرف ايضا اهميته في الحياة "ليس من الضروري ان يجعلك قويا ولكن يكفي بأن يجعلك تشعر انك قوي "لتتخيل نفسك قوي على الاقل لمرة واحدة

Ben kısırlaştırılmıyorum. Yemek için yalvarmıyorum. Yürütülmem gerekmiyor.
لست بحاجة الى تعقيم , ولا أستجدي الطعام وليس من الضروري ان أأخُذ للمشي

Oturmanız gerekmiyor. Yani, oturabilirsiniz.
لاتقلق ، ليس من الضروري ان تجلس

Bunu yapmanız gerekmiyor Bay Jacobs.
ليس من الضروري ان تفعل هذا سيد جايكوب

Artık onu koruman gerekmiyor. O öldü.
ليس من الضروري ان تحميه لقد مات

Gerçek aileleri olması gerekmiyor.
وليس من الضروري ان يكون الشخص والدهٌ.

- Her şeyi bilmen gerekmiyor.
. ليس من الضروري ان تفهم احياناً

Kurdumu kontrol edemesem bile beni mahvetmek zorunda değil.
حتى لو لم استطع على ذئبي, ليس من الضروري ان يدمرني.

Aslında öyle olmak zorunda değil.
أتعلم .. ليس من الضروري ان تكون