| Ateş sesi şu taraftan geldi. | Open Subtitles | تلك الطلقةِ جاءتْ بالتأكيد مِنْ ذلك الطريقِ |
| Bu taraftan gelmesi gerekiyor. | Open Subtitles | هو يَجِبُ أَنْ يَجيءَ هذا الطريقِ. |
| Zamanı geldiğinde, ben de bu şekilde ölmek isterim. | Open Subtitles | سَأكُونُ ممتنَ لو مت بذلك الطريقِ عندما يَجيءُ وقتي |
| O yol kene götünden daha dar kapatılsa iyi olur. On-dokuz. | Open Subtitles | من الأفضل أن يَكُونُ ذلك الطريقِ مسدود أشد من ضيق مؤخرة |
| -hep seni sevdim evlat, sadece yolun sana ait tarafında kalsaydın keşke. | Open Subtitles | احَببتُك دائماً. طفلي. لَكنَّك كان يَجِبُ أنْ تَبْقى على جانبِكَ مِنْ الطريقِ. |
| Biliyorum, biraz ek para kazanmamın bir yolu var mıydı diye düşündüm de. | Open Subtitles | أَعْرفُ ذلك، لَكنِّي كُنْتُ أَعتقدُ، إذا كان هناك بَعْض الطريقِ الذي أنا يُمْكِنُ أَنْ صنع مال شيء قليل إضافي. |
| Bu işi kolay yoldan da yapabiliriz, zor yoldan da. | Open Subtitles | حَسناً، نحن يُمْكِنُ أَنْ نَعمَلُ هذا الطريقِ السهلِ أَو بِصعوبة. |
| Mac telefonunu araçta unutmuş bu tarafa geldiğini gören de yok. | Open Subtitles | هاتفه في السيارةِ، لكن لا أحدَ رَأى ماكاً إرجعْ هذا الطريقِ. |
| Buck Hannassey onu yolda dövmeye kalktı. Elinde şansı varken bir şey yapmayı reddetti. | Open Subtitles | بوك هاناسى ضربه على الطريقِ وهو رفض أَن يفعل أيّ شئ حول ذلك |
| Şu tarafta güzel koridorlar var. | Open Subtitles | حَسَناً هناك بَعْض مداخل لذلك الطريقِ جيدِة |
| Ben bu taraftan gidiyorum. | Open Subtitles | إستمعْ،أنا سَأَذْهبُ يهذا الطريقِ. |
| Tamamdır beyler, bu taraftan gidelim. | Open Subtitles | حَسَناً يا رجال تعالوا هذا الطريقِ |
| Sanırım Dalton bu taraftan gitti. | Open Subtitles | أعتقد دالتن رَحلَ ذلك الطريقِ. |
| İki kan emicinin aynı şekilde öldüğü görülmemiştir. | Open Subtitles | لا أثنان من مصاصو الدماء يَخْرجانِ بنفس الطريقِ |
| Bu şekilde annen aptal dikiş odasını geri alır. | Open Subtitles | على الأقل بهذة الطريقِ أمِّكَ ستستعيد غرفةِ خياطتها الغبية. |
| O kadar yol katettim ama sen orada bile yoktun. | Open Subtitles | قُدتُ كُلّ ذلك الطريقِ و أنت ما كُنْتَ مستويَ هناك. |
| yolun üst kısmında ağır top ve makineli tüfek mevkileri var. | Open Subtitles | لديهم أسلحةُ ثقيلةُ في نهاية ذلك الطريقِ. |
| Amacını keşfederler, ama yolu bulamazlar. | Open Subtitles | يَكتشفونَ إتجاهَهم، لكن لا يَستطيعُون إيجاد الطريقِ. |
| O yoldan çok geçtim. | Open Subtitles | أنا كُنْتُ أسفل ذلك الطريقِ الكثير مِنْ الأوقاتَ. |
| Şu tarafa gitmeliyiz. Kuzeyde bir vaha olmalı. | Open Subtitles | أعتقد يَجِبُ أَنْ نَذْهبَ من ذلك الطريقِ هناك يَجِبُ أَنْ يَكُونَ واحةً إلى الشمالِ |
| yolda cam kırıkları olmalı. | Open Subtitles | يَجِبُ أَنْ يَكُونَ هناك زجاج على الطريقِ |
| Şu tarafta yaşayan insanlarımızın sesini taşır bize. | Open Subtitles | يَجْلبُ صوتاً مِنْ الناسِ الذين يَعِيشونَ ذلك الطريقِ. |
| Gurura boyanmış yola çıktım, yürüyorum | Open Subtitles | في أو إن دي أي يَغنّي: أنا كُنْتُ أسفل هذا الطريقِ مائة دمعة بعيداً |
| Bu yolla en yüksek parayı veren yüzlerce istasyon kurup yüzlerce bayilik verebilir. | Open Subtitles | بهذا الطريقِ مقدم السعر الأعلى يُمْكِنُ أَنْ يَبْني مِئاتَ المحطاتِ والبيع يَمْنحُ مئات الوكالات أكثرِ. |
| Bu sayede hep birlikte dilsiz rolü oynayabiliyorsunuz öyle mi? | Open Subtitles | هذا الطريقِ الذي أنت يُمْكِنُ أَنْ كُلّ المسرحيّة الخرساء، حقّ؟ |
| Ve umarım hep Böyle kalır | Open Subtitles | وأنا أَتمنّى فقط هو سَيَبْقى ذلك الطريقِ |
| Bu şekilde kendimize mekanlar oluştururuz, ta ki hepsi tek bir yönde birleşene dek. | Open Subtitles | لدينا هذا الطريقِ لتقسيم فضائنا حتى يتساوى في إتجاهه |