Sürekli kulakları çınlıyor. Büyük ihtimalle, çocukken yaşadığı boğulma vakası sebep olmuştur. | Open Subtitles | رنين دائم في الأذن، أغلب الظنّ أن حادثة إغراقه طفلاً هي المُسبب. |
Sürekli kulakları çınlıyor. Büyük ihtimalle, çocukken yaşadığı boğulma vakası sebep olmuştur. | Open Subtitles | رنين دائم في الأذن، أغلب الظنّ أن حادثة إغراقه طفلاً هي المُسبب. |
Bu seviyelere bakılırsa büyük ihtimalle bu hafta içinde tedavi almış. | Open Subtitles | و إسناداً على مستوى اليود، أغلب الظنّ بأنّه اخذ الجرعة هذا الأسبوع |
Buradan, Astronomik uzaklıklar bu kadar fazlayken başka bir gezegende ilginç bir şey görebileceğini düşünmek çok saçma. | Open Subtitles | لكن من السخافة الظنّ أن هناك أي شئ على هذا الكوكب يستاهل النظر إليه والذي يستحق قطع مسافات فلكية حرفياً |
Ve senin de benim için bir şey hissettiğini düşünmek istiyorum. | Open Subtitles | ويروقني الظنّ بأنّك تُكنّ مشاعرًا نحوي أيضًا |
Sağ kaldıklarını düşünmek istemiş de olabilirim... | Open Subtitles | لعلّي أشاء الظنّ بأنّهما حيّان وحسب. |
Büyük ihtimalle. | Open Subtitles | -هذا أغلب الظنّ . |
Büyük ihtimalle. | Open Subtitles | -هذا أغلب الظنّ . |
Onun ölmesini isteyecek birilerini düşünmek zor. | Open Subtitles | {\pos(192,230)}.. إنّها كانت من الطيّبين يصعب الظنّ بأنّ هنالك من أراد أذيّتها. |
Bak Elena. Her ne kadar bilge biri olduğumu düşünmek hoşuma gitse de.. | Open Subtitles | انظري يا (إيلينا)، برغم أنّي أؤثر الظنّ بأنّي نضّاح بالحكمة |