Bu, sabit su kaynağı ve yemyeşil çimenleri ve kışın sert rüzgardan korunma sağlardı. | TED | هذا يضمن ماء مستمراً وأرضاً خصبة في الصيف، والحماية من الرياح العاتية في الشتاء. |
sert rüzgarlar Mayıs'ın sevgili tomurcuklarını sallıyor. | Open Subtitles | تهز الرياح العاتية البراعم العزيزة في الربيع |
Sorun yaşamazsın. Tabii sert dalgalara rastlamazsan. | Open Subtitles | الا اذا انتهى بك المطاف مقابلا احدى الرياح العاتية |
Burda şiddetli rüzgarın zirvedeki karları ne kadar yükseğe fırlattığını görebilirsiniz. | TED | ويمكنكم أن تروا هنا بعض من الرياح العاتية تنفث الثلوج عالياً من القمة |
Büyük "A", şiddetli rüzgarda eğilmiş bir çadıra benziyor. | Open Subtitles | حروفك كبيرة جداً كخيمة ضربتها الرياح العاتية |
Yani aşağı doğru ona bakan dağın tepesindeki İsrailliler, onun olağanüstü güçlü bir düşman olduğunu düşündüler. | TED | فكان العبرانيون من فوق أخدود الجبل ينظرون إليه على أنّه ذلك الخصم ذو القوة العاتية. |
Uyuyakaldı ve adamları en değerli eşyalarını açarak onu okyanusun karşı kıyısına gönderen, yolculuğuna yıllar ekleyen ters yönde esen rüzgârları serbest bıraktılar. | Open Subtitles | لقد نام. وقام رجاله بنهب ممتلكاته الثمينة مطلقين الرياح العاتية التي أعادته عبر المحيط |
Kurbanları arama çalışmaları sert sularda devam ediyor. | Open Subtitles | يستمر البحث عن الضحايا عبر البحار العاتية |
Bozkırlarda dolaşmaktan ayakları büzülen bizler, sert rüzgârlardan burunları düzleşmiş bizler, artık ihtiyacımızdan fazla yemeğimiz var. | Open Subtitles | نحن الذين تلفت أقدامنا من السير في السهوب, وتسطحت أنوفنا من الرياح العاتية. لدينا الآن طعام يزيد عن حاجتنا. |
Sonra öğrendim ki yanan ateş, kömür, boşluklardaki nükleer patlama, şiddetli nehir akıntıları, sert rüzgarların enerjisi ışığa ve milyonların yaşamına dönüştürülebilirdi. | TED | وتعلمت بعد ذلك كيف أن الطاقة من حرق النار، والفحم، الأنفجارت النووية داخل الدوائر تأتي من تيارات النهر، الرياح العاتية ، يمكن تحويلها إلى ضوء يخدم حياة الملايين. |
Salem'e daha hızlı varmak için sert rüzgarlar yaratacağım. | Open Subtitles | سأرسل الرياح العاتية لتصلنا الى سايلم |
Saniyeler önce, başkanın karavanı yaklaşan köpsırganın yarattığı sert rüzgarlarca sürüklendi! | Open Subtitles | منذ لحظات، وقد اجتاحت قافلة رئيس البلدية جانبا الرياح العاتية التي تم إنشاؤها من قبل تقترب! |
Böylece, denizin sert rüzgarlarından yorulmuş bir halde geri döndükten sonra George Michael kendisinden kaçmaya çalıştığı kızı karşısında buldu. | Open Subtitles | لذلك، بعد العودة .. وكان يشعر بالإرهاق من رياح البحر العاتية وجد (جورج مايكل) هذه الفتاة الذي من المفترض أن يبتعد عنها مستلقيةً على ظهرها |
Helikopterler geldi, ama şiddetli rüzgar inişi riske sokuyor. | Open Subtitles | المروحيات هنا، لكن الرياح العاتية تجعل محاولة الهبوط محفوفة بالمخاطر |
Oldukça güçlü görünen bu cephe yaylada... yıldırımlı fırtınalara, doluya ve şiddetli rüzgarlara yol açıyor. | Open Subtitles | يبدو أنها ستكون أقوى، بينما تنتشر العواصف الرعدية و الحالوب و الرياح العاتية عبر السهول العالية. |
güçlü olanlar için, şiddetli fırtınalar yıl boyunca zengin Güney Okyanusu'nda avlanmak için ödemeye değer bir bedel. | Open Subtitles | يبدو لبعض الأشداّء أنّ العواصف العاتية ثمنٌ يستحق دفعه مقابل الصيد طوال العام في مياه المحيط الجنوبي الغنية |
İnanılmaz güçlü devletin kudretli ve alçak güçleri bağımsızlık, bireysellik ve fırsat konseptlerine eğilimi kolektifleştiriyor. | TED | بسبب قوى ذات نفوذ وشريرة للحكومة العاتية جدًا، التي تسحق الميول المشتركة للحرية والفردية والفرصة. |
Örnek olarak, Kamboçya'da [anlaşılmayan isim] tek başına davaya gitmedi arkasında 24 tane avukatla gitti ve beraber birlik oluşturdular. Aynı zamanda Çin'de, hep bana söylerlerdi "Bir araya gelmemiz çölde esen rüzgar gibi oluyor." | TED | كمثال، في كمبوديا، لم يكن الأمر أنها لم تذهب بمفردها لكن كان بصحبتها 24 محامي وقفوا سوياً. وبنفس الطريقة في الصين، يخبروني دائماً " الأمر مثل الرياح العاتية في الصحراء حينما نكون سوياً." |
esen rüzgarı durduracak bir duvar. | Open Subtitles | جدار لصدّ الرياح العاتية |