"العداء" - Translation from Arabic to Turkish

    • düşmanlık
        
    • koşucu
        
    • düşmanlığı
        
    • koşucunun
        
    • kan davası
        
    • düşmanlığın
        
    • kin
        
    • düşmanca
        
    • atlet
        
    • koşucuyu
        
    • Husumet
        
    • husumeti
        
    • koşucudan
        
    • düşmanlıktan
        
    • Bootsie
        
    Yüzyıllara dayanan düşmanlık, on yıllarca süren şiddet ve binlerce can kaybına rağmen, 1998'de tarihi bir anlaşamayla neticeye ulaştırıldı. TED رغم قرون من العداء وعقود من العنف والآلاف من القتلى والضحايا في عام 1998 ظهر حل حيث عقدت اتفاقية تاريخية
    Bu bizlere iki ev için çalışan adamlar arasındaki düşmanlık derecesini göstermeye başlıyor. TED وبهذا نبتديء فهم مستوى العداء حتى بين الرجلين الذين يعملان في منزلي العائلتين.
    Böylece her koşucu arasında, artık kendini işe adamış, yeni bir atletimiz olacak, açıkça bir koşucudan sopayı alarak bir sonraki koşucuya verme işine kendini adamış. TED لذا، بين كل عدائين، سيكون لدينا رياضي متخصص، في أخذ العصا من العداء الأول لتسليمها إلى العداء التالي.
    Ejderhalarınız birbirinize duyduğunuz düşmanlığı benimseyerek aynı şekilde davranmaya başladılar. Open Subtitles لقد اتقظ تنينكما العداء لبعضها البعض والآن سنتصرف بنفس الطريقة
    Yani bunun anlamı, koşmanın itecek bir zemine sahip olmayı gerektirmesi ve zeminin de koşucunun ayaklarını geri itmesidir. TED أي أن الجري يتطلب أرضية للدفع منها عند الانطلاق و تدفع هذه الأرضية أيضا في المقابل ساق العداء
    Ama eski kan davası Lucian'ınla sona ermeyeceğini gösterdi. Open Subtitles رغم ذلك العداء القديم ثبتَ عدم رغبتهم اللحاق
    Bu tür bir düşmanlığın aşırı dincilikle kavga etmek olmadığını anlamadılar, bu aşırı dinciliği besliyordu. TED الشيئ الذي لم يفهموه هو أن هذا النوع من العداء لم يستهدف التطرف الديني بلْ ولَّد التطرف الديني.
    İnsan zihninin, süregelen düşmanlık ve öfkenin üstesinden gelişinin gücüne tanıklık etmek üzereyiz. Open Subtitles نحن على وشك مشاهدة قوة العقل البشري يتغلب على سنوات من العداء والغضب
    Bence insanlara, bize açıkça düşmanlık göstermedikleri için bahşiş veriyoruz. Open Subtitles أعتقد أننا نعطي البقشيش للناس الآن فقط لـ نُغيب العداء الصريح
    Ve buna benzer tecrübelerden çok derin bir düşmanlık, kin oluştu. Open Subtitles ومن تجارب كهذه التجربة انشأ هذا العداء العميق
    Ailemle ilgili hissettiği düşmanlık ve kızgınlığı düşündüğümüzde, söyleyebilirim ki, bu tabiki mümkün. Open Subtitles حسنًا ، بالنظر إلى كمية العداء والنفور التيلديهتجاهعائلتي، أود أن أقول نعم ، من المحتمل
    Klanlar arasında hala büyük bir düşmanlık var. Open Subtitles لا يزال الكثير من العداء بين العشائر بعضها البعض
    Tören ateşini yakma onuru verilen, son koşucu, yedi gün önce başlayan maratonun son ayağını koşuyor. Open Subtitles العداء الأخير الشخص الذى سيأخذ الشرف العظيم بإشعال الشعلة الرسمية
    Bak, deminki koşucu. Şimdi biz öne geçtik. Open Subtitles انظري إلى ذاك العداء و الأن نحن بالصدارة
    düşmanlığı sonsuza kadar sürdürmeye gerek yok! Open Subtitles ويبدو أن الآن نحن على اتصال مع إنهاء هذا العداء.
    Bay başkan, uluslarımız arasında düşmanlığı kızıştırmak istemiyorsanız doğru olanı yapın. Open Subtitles سيدي الرئيس لو تريد عدم تصعيد العداء بين دولتينا ستفعل ما هو صائب
    Ağzından bir koşucunun parçaları sallanıyorsa, tutukla. Open Subtitles حسنا, إذا كان هناك فتات العداء البطيء تتدلى من فمه فقيده
    Simba'nın kalıbı daha kurumadı ama gördüğün gibi koşucunun üstündeki ize birebir uyuyor. Open Subtitles قالب سيمبا مازال رطباً لكن يمكنك أن ترى انه تطابق مثالي لعلامة العضة على العداء
    Sanki tek şey düşünmek garip bizi bir araya tutan bir kan davası oldu. Open Subtitles من الغريب التفكير بأن الشيء الوحيد الذي كان يجمعنا هو العداء
    Bu açık düşmanlığın sergilendiği dönemde o da ben de kendi marifetlerimizi sergileyerek en etkili cümlelerimizi kurmaya başladık. Open Subtitles وأعقب ذلك فترة من العداء من خلالها ظهرت مواهبنا نحن وهي
    Yine de, onların düşmanca tutumlarına karşı, itfayeciler araçtan inip başarılı bir şekilde ateşe karşı mücadele verdiler. TED ولكنهم مع ذلك ، على الرغم من العداء ، ترك رجال الإطفاء السيارة، ونجحوا فى التصدى للنيران.
    Evet, tanıyorum. Sen şu atlet çocuksun. Open Subtitles نعم اعرفك انت ذلك العداء
    Köpeği koşucuyu yemiş olabilir ama organları kesemez. Open Subtitles كلبها لربما أكل ذاك العداء لكن لا يمكنه حصد الأعضاء
    Çekişmelerinizde taraf olamayız. Husumet yaratmak istemeyiz. Open Subtitles أننا لا نستطيع ان نشارك فى الخلافات ولا يسعنا ان نثير العداء
    Sanırım sıçanlara duyduğunuz o husumeti sincaplara karşı duymuyorsunuz, değil mi? Open Subtitles ومن ثمّ، أفترض أنّك لا تشعر بنفس العداء اتّجاه السنجاب كما الحال مع الفأر، صحيح؟
    Kuliste şahit olduğum kadarıyla aranızdaki düşmanlıktan öte bir şeydi. Open Subtitles الآن ما رأيته بينكما خلف الكواليس إنه ليس شيئاً قليلاً من العداء

    Most frequent words and phrases

    Arabic-Turkish: 10k, 20k, more | Turkish-Arabic: 10k, 20k, more