| Ama Garip olan, iyilerden hiç kimse göremiyor | Open Subtitles | لكنَّ الغريب في الأمر، أنَّ لا أحد منَّا يستطيع قراءة |
| Garip olan şey ise zaten kokan böceği denemiş olduğunu söylemesiydi | Open Subtitles | الغريب في قولها أنها جربت بالفعل البق النتن. |
| Garip olan, kemiklerin oldukça küçük olmasıydı. | Open Subtitles | الغريب في الأمر أن تلك الأجزاء من العظام كانت صغيرة جداً |
| İşin tuhaf yanı, o gece üzerinde içini gösteren bir elbise vardı. | Open Subtitles | الغريب في الأمر أنها كانت مرتدية لثوب ليل تقريبا شفاف |
| Mrs Kennicut ile randevularınızın tuhaf yanı ne biliyor musun? | Open Subtitles | أتعرف ما الغريب في مواعيدك مع السيدة " كينيكاد " ؟ |
| Ama tuhaf olan da bu zaten, çünkü ben daha bu hisse kapılmadan o benden uzak durmaya başlamıştı. | Open Subtitles | نعم ولكن الغريب في الأمر أنه بدأ في تجنب ملامستي قبل أن أبدأ في الشعور بذلك |
| Şimdi, gerçekten tuhaf olan şey, biz bunu diğer elinede yapabiliriz. | Open Subtitles | والآن، الغريب في الأمر أننا نستطيع فعلها بيدكِ الأخرى |
| Evet, ama Garip olan şey eller, kollar ve pelvis çevresinde ortaya çıkmış soyutlanmış yaralar var. | Open Subtitles | أجل، لكن الغريب في الأمر أنّ كلّ الإصابات محصورة باليدين، الساعدين ومنطقة الحوض. |
| Ne olmuş yani, bu kadar Garip olan ne? Hiçbir şey. | Open Subtitles | حسناً، ما الغريب في هذا الأمر؟ |
| Ve Garip olan şey alarmın sesiyle telefonun sesi neredeyse aynı. | Open Subtitles | و الأمر الغريب في هذا... صوت المنبه بدى شبيها تماماً... إلى رنة الهاتف العادية |
| Sanırım. Yani, birinin Michael Phelps'ini, kadının şişme yatağına ulaşmak için ittirmesinde Garip olan ne var? | Open Subtitles | أقصد, ما الغريب في أن يدفع رجل قضيبه.. |
| Garip olan... toplumun bu kadınları, astronomlardan daha iyi... anlıyor olması gerektiği. | Open Subtitles | الغريب في الأمر بأن على المجتمع أن يعمل على تفهم ...أولئك النسوة بشكل أفضل من انكبابه على تفهم علماء الفلك |
| Garip olan ne biliyor musun? | Open Subtitles | أتعرفين ما الشئ الغريب في هذا الأمر ؟ |
| Bu şeyle ilgili Garip olan ne biliyor musun? | Open Subtitles | أتعلمين الشيء الغريب في هذا الوضع؟ |
| İşin tuhaf yanı da... o da 20-B'de oturuyordu. | Open Subtitles | لكن الغريب في الأمر... أنها كانت تسكن الشقة 20-B أيضاً |
| Asıl tuhaf olan şu ki, kafasını asla bulamadılar! | Open Subtitles | والشيء الغريب في الأمر كان انهم لم يجدوا رأسها أبداً |
| Cesedini mezardan çıkarıp otopsi yapmak istiyorum ama tuhaf olan ölüm sertifikasında yakıldığı yazıyor. | Open Subtitles | أردتُ فحص جُثته ولكن الغريب في الأمر أن جُثته قد حُرقت. |
| Bu yüzden bu evde tuhaf olan benim değil mi? | Open Subtitles | لهذا السبب ، دائماً ما أكون الشخص الغريب في هذا المنزل أليس كذلك؟ |