| Onları, masalda Jack'a konuşan fasulye satan adamdan mı aldınız? | Open Subtitles | هل إشتريتها من نفس الرجل الذي باع لجاك الفاصولياء الناطقة؟ |
| Üç parça tavuk, biraz salata ve fasulye, bir de kola alabilir misin? | Open Subtitles | أيمكنك أن تجلب لي طبق قطع الدجاج الـ3 وسلطة الملفوف وبعض الفاصولياء والكولا؟ |
| fasulye hakkında bunların nasıl söyleneceğini de başka kimse bilemez. | Open Subtitles | ولا أحد غيرنا سيعرف كيف يجد طريقة أخرى لترويج الفاصولياء. |
| Bu Lima fasulyeleri kahvaltıda ve öğle yemeğinde yediklerimizden bile lezzetli. | Open Subtitles | هذه الفاصولياء أفضل من التي تناولناها في الإفطار والغذاء |
| Bunu, beni fasulye sırığında terk edip gitmeden önce düşünseydin keşke. | Open Subtitles | ربّما وجب أنْ تفكّري بذلك قبل أنْ تتركيني على شجرة الفاصولياء. |
| fasulye, sürpriz bir şekilde, görüşme için ajansa ketçap'ı getirmiş ve herkes heyecanlanmış. | Open Subtitles | بشكل مفاجئ، رجل الفاصولياء أحضرت رجل الكاتشاب لاجتماع في الوكالة والجميع كان متحمّسًا، |
| Acele eden fırıncının karısı göğe doğru yükselen ikinci fasulye sırığını fark etmedi. | Open Subtitles | وعلى عجالة منها لم تلحظ زوجة الخباز ساق الفاصولياء الثانية تصعد إلى السماء |
| Ama para kazandıracak şeyler fasulye ve mısır falan. | Open Subtitles | لكنك ستجمعها من الفاصولياء والذرة، ومثل تلك الأصناف |
| Kar etmek istiyorsan fasulye ek. | Open Subtitles | إذا أردت صنع الربح، فعليك بزراعة الفاصولياء |
| Kar etmek istiyorsan fasulye ek. | Open Subtitles | إذا أردت صنع الربح، فعليك بزراعة الفاصولياء |
| Libresine 5 sent garanti edebilir... ve tohumluk kredi verebilirsek fasulye eker. | Open Subtitles | إذا أمكننا أن نضمن الأرض بـ 5 سنتات ونعطيهقرضاًللبذور، فسيزرع الفاصولياء |
| Ben de annemin yaptığı gibi taze fasulye hazırlıyorum. | Open Subtitles | لذلك أنا أطبخ بعضاً من الفاصولياء كالتي اعتادت أمي طبخها لنا |
| Buttercup, biraz pirinç ve fasulye ister misin? | Open Subtitles | باتركاب , أتريدين بعض الرز مع الفاصولياء ؟ |
| Kırmızı fasulye ve pirinçle uğraşıyor. | Open Subtitles | انه تحاول أن تطبخ الفاصولياء الحمراء مع الرز سويةً |
| Chili'deki fasulyeleri sindirmek aşırı derecede yanabilir olan metanı serbest bırakırdı. | Open Subtitles | وجود الفاصولياء في التوابل الحارة يطلق الميثان و هو قابل للأشتعال جداً |
| Kit, lütfen fasulyeyi Bay Dooley'e uzatır mısın? | Open Subtitles | كيت , لطفا أتمرري الفاصولياء للآنسة دولي رجاءا ؟ |
| Anlaşıldığı kadarıyla, kız güç duygusuyla kendinden geçip onu donmuş lima fasulyesi kalıbıyla döverken, oğlan uslu uslu ders çalışıyormuş. | Open Subtitles | أقرب تصوّر أن الصبي كان يستذكر في هدوء، عندما ضربته الفتاة المخمورة لتمتعها بالسلطة، بكتلة من الفاصولياء المجمدة. |
| Aile üyelerinin bugünü bir arada pirinç, bezelye ve taze balıkla kutlayacağını zannediyorduk. | Open Subtitles | ويفترض أن يحتفل جميع أفراد العائلة معا بهذا اليوم بـِأرزْ الفاصولياء الحمراء والسمك الطازج |
| Burnuna kaçan Fasulyeler hoşuna gidiyor mu? | Open Subtitles | اتحب ان تكون نكهة الفاصولياء على انفك ؟ ؟ |
| Ve bu sesi sadece kuru fasülye yedikten sonra çıkarır. | Open Subtitles | و لا يصدر ذلك الصوت إلّا بعدَ أن يتناول الفاصولياء المعلّبة |
| Gerçekten de, fasulyenin bir zamanı olduğu gibi, ketçapın da bir zamanı var. | Open Subtitles | لكن أعني حرفيـاً، هناك فترة زمنية لـ الفاصولياء وهنالِك فترة زمنيّة لـ الكاتشاب |
| Sonra da işte... o fasulyelerin markasını satın aldım. | Open Subtitles | رغم ذلك أصبحت أشتري مؤخراً الفاصولياء الشمعية الرخيصة. |
| Yanında fasulyeli pilav ve de salata. | Open Subtitles | بجانب الفاصولياء والأرز الأحمرِ و الخضرِ |
| Her zaman ışığı yakayabilmek için hareket eden şu genç fasulyeye bir bakın. | TED | مثل حبة الفاصولياء هذه انها تتحرك بصورة دائمة لكي تلتقط اكبر كم من الاضاءة |
| Ona aşık olman, fasulyelerden önce mi yoksa sonra mıydı? | Open Subtitles | وحبّك له كان قبل أم بعد الفاصولياء الليمية ؟ |